HSYK üyesi Ali
Suat Ertosun, dün yine bir
basın toplantısı düzenledi ve Adalet Bakanı’yla müsteşarına verip veriştirdi.
Hadi verip veriştirsin...
Hadi HSYK’nın “günah keçisi” ilan edildiğini söylesin.
Eteğindeki taşları döksün.
Fakat, gerçekleri çarpıtmak koskoca HSYK üyesine yakışıyor mu?
Mesela, Bakanlığın toplantıyı terk etmesine ilişkin olarak (mealen) şunları söylüyor: “Referandumda
evet çıkması halinde, hâkim ve savcıların kaderi Adalet Bakanı’nın iki dudağı arasından çıkacak talimatlara göre şekillenecek... O nedenle atamaları bize yaptırmadılar.”
Birincisi,
Adalet Bakanlığı toplantıyı terk etmedi.
Ne yaptı?
Son saniyede kararnameye ilave edilen ve kamuoyunda “korsan liste” olarak bilinen isimlerle ilgili idari işlemi durdurdu. Yapılacak şey belliydi:
Ergenekon davasına
bakan hâkim ve savcıları değiştirmek. Yani, nokta atamalarla “yürümekte olan bir davaya müdahale etmek...”
Bakan bunu engelledi.
İyi yaptı.
İkincisi, referandumda “evet” çıkması durumunda, hâkim ve savcıların kaderi Adalet Bakanı’nın iki dudağı arasında olmayacak. Çünkü, Bakan’ın ve Müsteşar’ın kuruldaki temsil yüzdeleri azalıyor. Eskiden 7’ye 1 ağırlıkları vardı, bundan sonra 22’ye 1 olacak. Bilakis, hâkim ve savcıların kaderi 20 üyenin iki dudağı arasında olacak.
Diyor ki Ertosun Bey, “HSYK, hâkim ve savcıları korumakla görevli bir mekanizma değil. HSYK, Türk yargısının daha iyi çalışmasını hedefleyen bir kurul. Biz, meslektaşlarımıza karşı daha haşin davranıyoruz,
adalet duygusunun zarar görmemesi için...”
İyi hoş...
Bazı meslektaşlara karşı daha haşin davran
dıklarını,
Sacit Kayasu ve Ferhat
Sarıkaya örneklerinden biliyoruz.
Ertosun Bey bize, bu iki isimle ilgili HSYK kararının hangi hukuka istinat ettiğini açıklasın.
Kayasu, 12
Eylül darbecileriyle ilgili bir
iddianame hazırlamıştı.
Meslekten atıldı.
Sarıkaya, “
Şemdinli bombacılarını”
mahkeme önüne çıkarmaya yeltenmişti.
Meslekten atıldı.
Meslekten atılmakla kalmadılar. Avukatlık hakları da ellerinden alındı.
Kayasu,
AİHM’e başvurdu... AİHM, HSYK’yı haksız buldu ve “mesleğe iade” kararı verdi.
Ertosun Bey’in de üyeleri arasında bulunduğu HSYK bu kararı takmıyor.
Neden?
Madem “adalet duygusunun zarar görmemesi için” çalışıyorlar ve meslektaşlarına karşı olabildiğince haşinler... Neden başka meslektaşlar söz konusu olunca bu “haşinliklerinden” eser kalmıyor? 18
Mart Davası zamanaşımına uğradı. Katiller ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor.
Yüksekova Çetesi Davası, uygun bir mahkeme bulunamadığı için düştü. Katiller ve uyuşturucu kaçakçıları ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor.
Ertosun Bey’e soruyorum:
Neden bu davaları zamanaşımına uğratan hâkim ve savcılarla ilgili haşin tedbirler almadınız?
Bir sorum daha olacak:
Sabancı’nın katili
Mustafa Duyar öldürülerek susturulmuştu... Önemsemediniz.
Duyar’ı “susturan”
Ergin kardeşler bu kutsal görevi bir devlet görevlisinden aldıklarını açıklamışlardı... Önemsemediniz.
Bu cinayeti müteakip, Ergin kardeşler, “
infaz merkezi” olarak da anılan bir başka cezaevine sürülmek istenmişti... Önemsemediniz.
Hadi hiçbirini önemsemediniz.
Bir HSYK üyesi ne diye Ergenekon sanıklarıyla görüşür? Ne diye JİTEM’ci komutanlarla bağ evlerinde buluşur? Onlarla neyi paylaşır?
Lütfen açıklar mısınız?