Ergenekon iddianamesinin ek klasörleri arasında
Büyükçekmece’deki
arazi yolsuzluğuyla ilgili bir
rapor bulunuyormuş.
İlginç ve faydalı bir rapor...
Ergenekon tutuklusu Behiç Gürcihan’ın evinde ele geçirilen raporun altında, söz konusu arazi yolsuzluğunu soruşturan Jandarma
Binbaşı Zeki
Bingöl’ün
imzası bulunuyormuş.
Bingöl’ü,
Jandarma Genel Komutanlığı görevlendirmiş.
Sonra da, herhalde ‘görülen lüzum üzerine’,
soruşturma durdurulmuş.
Bingöl, raporunda, soruşturmanın kesilmesi için özellikle
jandarma tarafından çeşitli yollara başvurulduğunun altını çiziyormuş...
Komutanlar tarafından yolsuzluğa bulaşan personelin korunduğunu ifade eden Bingöl, buna bağlı olarak askerlerin ‘nasıl olsa bir şey olmuyor’ düşüncesiyle daha fazla cesaretlendiklerini, dürüst personelin ise sindirildiğini belirtiyormuş.
Ben raporu görmedim.
Fakat buradan, ‘faydalı’ bir rapormuş gibi görünüyor.
Raporda, ayrıca, yolsuzluk nedeniyle soruşturma başlatan Büyükçekmece İlçe Emniyet Müdürü ve altı polisin dönemin
Başbakan’ı
Mesut Yılmaz’ın emriyle görevden alındığı da ifade ediliyormuş.
Bu konuya, elbette dönemin Jandarma Komutanı ve dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz bir açıklık getireceklerdir.
Benim dikkatimi, hususen, üç isim çekti.
Hayır, bu isimleri açık etmeyeceğim.
Biri, 28
Şubat sürecinin ‘en kudretli’
generaliydi. İki numaralı koltukta oturmasına rağmen, ‘bir numara’ymış gibi davranıyordu.
Bir diğeri, yine o netameli süreçte, en büyük ilimizde, en büyük mülki amir olarak görev yapıyordu.
Üçüncü isim de bir asker...
Hani,
Hizbullah örgütüyle ilgili olarak, ‘Bunlar, Güneydoğuda yaşayan dini hassasiyetleri yüksek vatandaşlarımız’ demişti. Sonra, adı
Susurluk olayına karıştığı halde,
TBMM’deki Susurluk Komisyonu’na ifade vermeyi reddetmişti. Sonra da (
emekliliğini hak kazanınca da), sahibi tarafından soyulan bir
bankanın
yönetim kurulu azalığına getirilmişti.
Mezkur rapora göre, 28 Şubat sürecinde ‘bir numara’ymış gibi davranan mütekait general, Tepekent villa inşaatının perde arkasında bulunuyormuş.
İnşaat için 560 dönüm
hazine arazisi gasp edilmiş.
Mahkeme kararı olmasına rağmen talan ‘halen’ devam ediyormuş.
En büyük ilimizde mülki amir olarak çalışan şahsın ise, hem birtakım usulsüz ihalelere imza attığı, hem de kendi yardımcılarına cinsel tacizde bulunduğu tespit edilmiş. (Kesin iftiradır.)
Susurluk Komisyonu’na ifade vermeyi reddeden şahsın suçu daha hafif: Yakuplu’da kaçak inşaat yaptırmış.
Benim merakım, hususen, ‘bir numara’ymış gibi davranan generalle ilgili.
Emekli olduktan sonra, benzerleri gibi, bir bankaya yönetim kurulu üyesi, ya da bir holdinge
danışman yazılmadı.
Siyasete de girmedi.
Cumhurbaşkanı olacaktı, Murat Birsel tarafından dirseklendiği için bu umudu suya düştü.
Bir ara, bir medya büyüğünün malikanesinde, birtakım gizli kapaklı toplantılara katıldığı ve birikimlerini ‘merkez medya’da değerlendireceği söyleniyordu, bu spekülasyonlar da boş çıktı.
Sonradan
silah işine girdiği,
tatlı paralar kazandığı iftirasıyla da karşılaştı ama... Ne iş yaptığı benim için hálá muammadır.
Siz onu, daha çok, iki gazetecinin susturulduğu, bir
insan hakları savunucusunun kurşunlandığı ‘andıç olayı’ndan tanıyorsunuz.
Bilmiyorum ki,
Ergenekon soruşturması, geriye doğru derinleşir, bazı hukuksuz işleri ve 28 Şubat sürecinin ‘banka soygunları’nı da kapsar mı?
Benimki sadece bir umut...