Manidar olmaktan çıktı... Ne zaman çözüm konusunda bir umut belirse, memlekette tuhaf şeyler oluyor.
Bütün bir 28
Şubat ve “darbeler süreci”ni eylemsizlikle geçiren
terör örgütü
PKK, “önderleri”nden esirgenen 17 santimetrekarelik alanın hesabını sormak için
arbede çıkarıyor,
karakol basıyor, şehirleri ateşe veriyor, masum insanları öldürüyor.
Bu mudur?
Manidar olmayan rastlantıları sıralayalım... Bakalım ortaya nasıl bir tablo çıkacak?
İçişleri Bakanı Beşir
Atalay, “şiddete izin vermeyeceklerini” söylüyor.
Sokak gösterileri başlıyor.
Hükümet,
açılımın süreceğini, bu çalışmalarda DTP’nin muhatap alınacağını söylüyor.
DTP’li Demirtaş, “Ama Sayın
Öcalan’ın hücresi
küçük... Avluya açılan pencerede de sineklik var” diyor.
Sayın Öcalan’larının penceresindeki sineklik kaldırılıyor.
Bir başka DTP’li, “Sorun odanın şekli şemaili değil. Sayın Öcalan muhatap alınmak istiyor. Muhatap almazsanız, üzülür” diyor.
Ergenekon davasının en önemli cüzü tamamlanıyor, sorgulanamaz sanılan üst düzey görevliler ifadeye çağrılıyor.
Molotof kokteylli saldırganlar
sokakları ateşe veriyor, insanları yakıyor.
DTP Genel Başkanı
Ahmet Türk, “Bu olayları bize
fatura etmeyin” diyor.
Molotof kokteylli saldırganlar alay eder gibi DTP’nin sloganlarını çığırıyor.
DTP’yle ilgili
kapatma davasının görüşmeleri başlıyor.
DTP’li Emine
Ayna, “Dağa çıkarız... Bu kez eskisinden daha kötü olur” diyor.
Başbakan Erdoğan,
Kuzey Irak’taki PKK varlığının tasfiyesi için ABD’de pazarlığa oturuyor...
Reşadiye’de Jandarma karakolu basılıyor.
Bütün bu sevimsiz görüntülere, barışa yönelik her türlü girişime karşı çıkan ve “Açılım bitmiştir,
Türkiye yönetilemez hale gelmiştir” diyen muhalefet partilerinin çözümsüzlük politikaları eşlik ediyor.
Peki, kimler el ovuşturuyor?
Memleketi şiddet politikalarıyla yönetmeye alışmış kesim el ovuşturuyor.
Kargaşadan medet uman ve kandan beslenen “müntesipler” el ovuşturuyor.
Başlangıçta işi ciddiye almayan, ama iş ciddiye binince, “Bu kadarını öngörememiştik, Bari muhterem Öcalan’a da
özgürlük olsun” diyen DTP’nin şahin kanadı el ovuşturuyor.
Muhterem Öcalan’ları el ovuşturuyor.
Muhterem Öcalan’larını sevk ve idare eden “derin bakıye” el ovuşturuyor.
Dersim tenkili’ni çözüm olarak sunan ve bundan hiç utanmayan monşer takımı el ovuşturuyor.
Dersim önermesini öpüp başına koyan “dürüst siyasetçiler” el ovuşturuyor.
Muhtemeldir ki, Sayın
Baykal da “vetire”den hoşnuttur... Dün, grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Hükümet başarısız oldu...
Cumhuriyet bu işin üstesinden gelecektir” diyordu.
Bugüne kadar bu işin üstesinden gelemeyen cumhuriyet bundan sonra kuş mu konduracak, “demokratik açılım” dışında ne önerecek?
Bilmiyoruz...
Bildiğimiz şu:
Bir yerde kan varsa, o kan herkesin üzerine sıçrar... Baykal ve “el ovuşturanlar takımı” bundan vareste değildir.