Hani,
Atatürk’ün, “Arkamda bir
diktatörlük bırakıyorum” dediği rivayet edilir ya... Kaynağını bilmiyorum. En az, ünlü “
Bursa Nutku” kadar sahih bir rivayettir...
Nasıl diyorlardı? Tarihçilere bırakalım.
Bırakalım tartışsınlar, “diktatör müydü, değil miydi?” sorusunun cevabını bulsunlar...
Bu arada, değerli Taha Akyol’un kitabı “Ama Hangi Atatürk”te, Nagehan Alçı’nın sözlerinde
hakaret vehmedenlerin tüylerini diken diken edecek bilgiler ve anektodlar yer alıyor; okuyun, “diktatör müydü, değil miydi?” sorusunun cevabını kendiniz verin.
Mustafa Mutlu’ya özel not:
Sakın ola “Bu kitapta Atatürk’e hakaret ediliyor” sonucunu çıkarma.
Objektif bir çalışmadır bu, senin de hoşlanacağın deyimle “bilimsel bir gayretle” yazılmıştır ve son yıllarda okuduğum en başarılı “biyografi denemesi”dir.
Taha Bey de, “hakaret” gibi küçültücü eylemlere tenezzül etmeyecek kadar sağlam ve karakterli bir yazardır.
Bu konularda hiçbir şey bilmiyorsunuz...
Bari okuyun.
Bari öğrenin de, öyle konuşun...
Taha Bey’in yazdıkları ağır geliyorsa, Atatürkçülüğünden kuşku duymayacağınız Attila İlhan’ın “Hangi Atatürk” kitabını öneririm. Rahmetli, kendilerine “Atatürkçü” diyenlerin yarattığı
Mustafa Kemal mitini sorguluyordu, hem de dalgasını geçiyordu inceden... Mustafa Mutlu gibi düşünenler de payını alıyordu bundan...
Benim derdim Kemalizm’le...
Hayır, bu konuyu “diktatör müydü, değil miydi?” sorunsalına bağlamıyorum...
Bu sorunsaldan bağımsız bir “olgu”dur Kemalizm ve tartışmanın zamanı geldi de geçiyor bile...
Daha önce de yazmıştım.
Kemalizm “dönüştürücü ve çağa yaklaştırıcı” bir düşünce pratiğidir.
Hususen “ideoloji” demedim Mustafa... Bir düşünce pratiğidir.
Bir düşünce pratiği olduğu için de, görece gevşek bir ideolojidir.
İlerleyen yıllarda, özellikle “Kadrocular” eliyle doktrinleştirilmek istenmiş, “altı ok”un
vücut bulmasıyla da kimi çevrelerce dinselleştirilmiştir/dinselleştirilmeye çalışılmıştır ama bugünün dünyası için anakronik kaçsa da, bir düşünce pratiği olma özelliğini koruyor.
Kemalizm’i Marksizm’den ya da bildik “izm”lerden ayıran da bu gevşek ideolojik yapısıdır.
Nitekim, Mustafa Kemal, “Niçin düşüncelerinizi doktrinleştirmediniz?” sorusuna, her defasında aynı cevabı vermiştir: “O zaman donup kalırız...”
Peki, Kemalizm, kendilerini “Kemalist” olarak taltif edenler tarafından, yani Mustafa Mutlu gibilerce nasıl algılanıyor?
Mesele bu...
Murat Belge’nin de altını çizdiği gibi, başlıca özelliği “Batılılaşmacılık” olan Kemalizm, bugün Batı düşmanlarının en güçlü ideolojik silahı olarak kullanılıyor...
Neden?
Gene başlıca özelliklerinden biri topluma zorlu bir “değişim
hedefi” göstermek olan Kemalizm, bugün Türkiye’de var olan en muhafazakâr, en tutucu, hatta “en gerici ideoloji” haline getirildi.
Neden?
Bunlar, Kemalizm böyle olduğu için mi, Kemalistler onu bu hale getirdiği için mi böyle oldu?
Meslektaşlarını hedef göstermekten
vakit bulabilirse, Mustafa Mutlu’nun bu konu üzerinde düşünmesini salık veriyorum.
Zor bir iş, biliyorum.
Dediğim gibi, şimdilik, Attila İlhan’ın “Kemalizm” tanımıyla başlasın. Ufku açılacaktır.
Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir nasıl olsa...