Balyozcu
paşayı televizyonda dikkatle izledim... Kolay sorulara, kolay cevaplar verdi... Arada “Hiç olur mu öyle şey?
Cami bombalama gibi vahşice şeylerle bizim ne alakamız olabilir ki?” türünden, takdiri karşı tarafın insafına bırakan açıklamalar yaptı.
Bazıları ikna olmuş olabilir...
Ben paşaya şunların da sorulmasını isterdim:
Bir “savaş planı”nda, doğrudan ya da dolaylı, “muharebe”yle ilgili olmayan konuların işi ne?
Kambiyo rejimi ne arıyor bu planda?
Bankalar, para trafiği, özelleştirmeler,
Merkez Bankası ve Darphane’nin statüsü, özel üniversitelerin durumu, temel zorunlu eğitimin kaç yıl olması gerektiği, Başbakanlığa kimin atanacağı, hangi gazetecilerden yararlanılacağı, hangi gazetecilerin “içeri” tıkılacağı...
Bunlar ne arıyor savaş planında?
Eğitim-
öğretim meseleleriyle askerin ne alakası olabilir?
Ekonomiyle ne alakası olabilir?
Borsayla ne alakası olabilir?
Hangi savaş planında, “1923 zindeliğine ulaşılması sağlanacaktır” yazar?
Paşa, izlediğim konuşmasında (herhalde yaptıkları işin
legal olduğunu kanıtlamak için) birtakım
yasa maddelerinden ve bazı protokollerden söz etti. Mesela, “EMASYA protokolü”nü örnek gösterdi.
Bu protokole göre, asker, “lüzumu halinde”, resen müdahalede bulunabilir. Yani, bir yerden “iç güvenliğin tehlikede olduğu” yönünde kokular alırsa, kimseye sorma gereği duymadan oraya kuvvet yığabilir. İstediğini tutuklayabilir, istediği hedefi tarassut edebilir, istediği ablukayı uygulayabilir.
İsterse, can sıkıcı yayınlar yapan
Taraf gazetesine
baskın bile
düzenleyebilir.
EMASYA protokolü böyle bir şey...
Paşa, bu protokole son şeklini “ken
disinin” verdiğini söylüyor.
Ne kadar da şahane bir işi yaptığını anlayabilmemiz için, daha önce bulunduğu yasal görevleri hatırlatıyor... Mesele, “Ben
Batı Çalışma Grubu’nun başkanlığını da yaptım” diyor...
Biz de bunu merak ediyorduk işte...
Batı Çalışma Grubu’nun başkanı kimdir?
Hatırlarsanız,
Erol Özkasnak paşanın, “Bu bir postmodern
darbedir” dediği “28
Şubat kalkışmasını” Batı Çalışma Grubu adı verilen “illegal” kuruluşun planladığı ve uyguladığı iddia edilmişti.
Darbe tamama erdirildikten sonra, cihet-i askeriyeden yapılan açıklamada, darbeyi tedvire memur “böyle bir kuruluş olmadığı”, hele Batı çalışma Grubu diye illegal bir yapının izine rastlanmadığı söylenmişti.
BÇG var mıydı, yok muydu?
Uzun tartışmalardan sonra “olmadığı” hükmüne varıldı.
Balyozcu paşa, şimdi kalkmış, “BÇG’yi ben yönettim” diyor.
Madem kendisi yönetmiş, madem yaptıkları her iş yasal, o zaman bize bu kuruluşun “faaliyetler” kalemini ve bunları hangi yasayla
telif etiklerini anlatabilir...
BÇG, hangi yasaya göre kurulmuştur?
Bu kuruluşta kim, hangi görevi ifa ediyordu?
İnanç gruplarına yönelik baskılar, sermayenin renklere bölünmesi, Kebapçı lahmacuncu fişlemeleri,
Müslüm Gündüz-
Ali Kalkancı-
Fadime Şahin tiyatrosu, andıçlar, sürek avları, gazeteciler hakkındaki binlerce suç duyurusu, 10.Yıl Marşı eşliğindeki nümayişler, “Beşli
Çete”, üniversitelerde kurulan “kışla” düzeni, seçimle gelmiş meşru hükümetin alaşağı edilmesi...
Bütün bunları BÇG mi organize etti?
Paşa bize bunları anlatsın...
Balyoz meselesine ve hazırladıkları “savaş planı”nın meşruiyetine sonra geliriz...