Çok
şükür, hiç değilse milli maç nedeniyle birkaç gün
futbol konuşma şansımız olabilecek. Ancak sahadaki futboldan önce masadakiyle ilgili konu var. Üstelik tam 27 okurdan 'Niye yazmıyorsun?' diye
mail geldi. Onu aktaralım.
Efendim, yine bir
kura dönemiydi ve Zaman dışındaki tüm
gazetelerde yine '
torba'dan geçilmiyordu. 2014 Dünya Kupası kuralarının çekiminde 2. torbada yer aldığımız söylenip yazıldı. Oysa binlerce kez tekrarlamak zorunda kaldığım ve kalacağım gibi ortada torba-çuval filan yok. Bugüne kadar elde ettiğimiz puana göre bir yerde duruyoruz
FIFA sıralamasında. Kura çekimlerinde yer alacağımız kategori de ona göre belirleniyor. Bu kadar açık ve basit!
Son
Avrupa Kupaları kura çekiminde yaşanan da o. Beşiktaş'ın geçen yıllarda topladığı puanlardan kaynaklanan bir şansı var, kuraya seribaşı olarak girebiliyor.
Trabzonspor ve Bursaspor'un Avrupa puanları çok düşük. Trabzonspor'un ayrıca ve özel talihsizliğinin yanında zorlu rakiplerle eşleşmesinin temel nedeni bu.
Yani ortada çok ince biçimde ölçüp biçerek oluşturulan kategorik bir
düzenleme var. Torba başka birşey. Geçmişte bu kura çekimleri tesadüfi denilebilecek yöntemlerle yapılıyordu. Torba onun adıydı. O nedenle Zaman dışındaki bütün gazeteler bu konuyu yanlış yazıyor, televizyonlar da öyle söylüyor. Bu önemli.
Bu işleri gerçekten bilen birkaç arkadaşımızın da "Öyle söylense ne olur? Onlar da zaten kategori demek istiyorlar" duyarsızlığı yüzünden bu konuyu anlatabilmek mümkün olmuyor. Bazılarına da gazete ve tv yetkilileri '
Hayır, torba diyeceksin!' diye
baskı yapıyor. Tıpkı Steaua'nın Sıteva okunması gibi çok açık ve basit bir durum sözkonusu iken 'Sıtau, Şitau, Şatau' gibi tuhaf sesler çıkarmanın yeğlenmesi gibi...
Bu konuda doğruyu yazmayan ve söylemeyen medya, okuru-izleyiciyi yanıltıyor, durumu tam öğrenmesini imkansız hale getiriyor. Dikkat ettiyseniz,
Türkiye'yi başa koyma gülünçlüğü dışında, burada yer alan takımları düzgün sıralı yayınlayanlar, bizim 2. kategoride sondan 3. durumda bulunduğumuzu da göstermiş oldular. Bu, oradan bile düşebileceğimiz anlamına geliyor. Onun da nasıl bir felaket olacağını bugünden bilmeliyiz.
Geçmişte biz, kategori dışına düşecek kadar başarısız da olduk, 1. kategoriye kadar yükselme becerisini de gösterdik (Galiba dünyada bunu gerçekleştirebilen tek ülkeyiz). 2002 Dünya Kupası sonrasında çıktığımız zirveyi koruyamadık. O sırada FIFA sıralamasında 7.liğe kadar yükselmiştik. Yakın zamanda 42.liğe kadar düştük. Şu anda 24. sıradayız.
Kazakistan ve
Avusturya maçlarını kazanabilirsek hem 2012 yolumuzu açar hem de bu sıralamada ilk 20'nin içine girip derin bir soluk alabiliriz... Bu, işin bir yönü. Öte yandan bu sıralamada iyi noktada kalabilmek yani 2. kategoriden aşağı düşmemek için
hazırlık maçlarımızı bile kazanmak zorundayız.
Hani ilgili
yönetici ve
teknik adamlarımız bile 'Hazırlık maçlarında sonucun önemi yok!' gibisinden bir klişe kullanırlar ya, hayır, hiç de öyle değil. Bu konuda hem kendilerini hem de bizi aldatmaya çalışıyorlar. Hazırlık maçlarının sonucu pek çok bakımdan önemli.
Estonya ile yapacağımız hazırlık maçını kazanmak bile bize puan getirecek. Bunu bilelim.
Aslında yaşadığımız pek çok olay, yeni bir Türkiye'ye doğru yol aldığımızı gösteriyor. Futboldaki
şike depreminden generallerin
emekli olmalarına kadar herşey şöyle ya da böyle birbiriyle ilintili. Böyle bir ortamda artık okurların da torba-çuval saçmalıklarıyla aldatılmaya
itiraz etmeleri sağlıklı bir gelişme.
Sadece bu da değil, yıllardır ilk kez, kura çekiminin ardından '
Hollanda da kimmiş! Gruptan 1. olarak çıkarız!' saçmalıklarının yerine daha makul şeyler yazılıp söylendi... Takımlarımızın Avrupa kuralarıyla ilgili olarak da benzer bir durum yaşandı. Bunlar, tıpkı öteki adımlar gibi bu da insana gelecek için umut veriyor. Haydi hayırlısı.