Sarı Kırmızılı
takım haftalar değil belki de aylar sonra Ali Sami Yen'de sadece ilk 45 dakikada da olsa taraftarını mutlu edebilecek bir
futbol oynayabildi.
Baros'un damgasını vurduğu gecede tribünler nihayet bir maçtan mutlu ayrıldı.
Maç öncesinde beni çok yakından ilgilendiren iki müthiş olay yaşandı. Birincisi,
Galatasaray taraftarının, 2 yıl önce kaybettiğimiz Alpaslan Dikmen'e göstermiş olduğu
vefa idi. Daha önce olduğu gibi bu kez de muhteşem bir
anma gerçekleştirildi. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
İkincisi, günün birinde bir Türk takımının dilimizle ilgili pan
kartla sahaya çıktığını görmek benim için hayal edilmesi bile zor durumdu. Yazarların bile anadilimizin özenli kullanılmasına pek
kulak asmadığı bir dönemde bu pankartı görebilmek hoştu. Tabii Şemsettin Sami'nin Ali Sami Yen'in babası olduğunu bilen birinin pankarta bu eki yaptırmış olduğu da aramızda kalsın!
Maç Milan Baros'un kaçırdığı inanılmaz bir fırsatla başladı. Normalde 5 tane kaçırmadan atamaz ama bu kez ikincide işi bitirdi ve tribünleri keyiflendirdi. Yoksa
teknik heyetin sahaya çıkardığı kadro taraftarı pek de mutlu etmemişti.
Örneğin, Kewell'ın kulübede kalıp Aydın'ın sol kanatta oynaması bizim için de kolay anlaşılır bir durum değildi. Serkan
Kurtuluş ve Lorik
Cana'nın sahada oluşu da taraftarı mutlu edecek tercihler sayılmazdı. Nitekim Cana'nın daha maçın başında anlamsız bir faulle sarı kart görmesi sorun olabilirdi. Bayıldığım bir adam olmadığını üzülerek tekrarlamak zorundayım ancak Baros maça damgasını vurmaktaki kararlılığını çok çabuk gösterdi. Penaltıyı hem oluşturdu hem attı. Güçlü takımlara çok çektiren
rakip karşısında daha ilk çeyrek dolmadan maç bitmiş gibi oldu.
Baros, daha fazlasını da yapmakta kararlıydı. İlk yarı biterken attığı gol TV'lere jenerik olacak güzellikteydi; bunun ardından "Bir adam daha ne yapabilir?" deseydi de haklıydı. Topu getiren Aydın da işe yaramış oldu. Formsuzluğunun yanında her an ikinci sarı adayı Lorik Cana ve Aydın'la ikinci yarıya başlamak anlamsızdı. Nitekim Cana'nın mutlak gollük ikramı oldu. Pino'nun da verimsizliği Cim Bom'un oyunihun düşmesine yol açtı. Neyse ki teknik heyet bu kadarını görebiliyor.
Onlar işi toparlamaya çalıştı ama takım maçın bittiğini düşünüyordu. Rewell ve M.Sarp ile yapılan iki doğru değişiklik adeta takımı çökertti. Bunun da topu ağlarında görmelerine yol açması kaçınılmaz sayılırdı. Böyle bir maçta Cim Bom'dan başka gol beklemek pek mantıklı sayılmazdı. Hele Baros sakatlanıp çıkınca golü düşünen tek adam olarak Kewell kaldı. Onun girişimleri sonuçsuz kalırken ötekiler maçı bitirme derdindeydi.
Ayhan kendini parçalarken Misimoviç'in sadece onun getirdiği toplarla oynamaya çalışması göz tırmalayıcı idi. Buna karşılık
kaleci Ufuk ve sağbekte Serkan Kurtuluş'un yaptığı aşama görmezden gelinecek gibi değildi.