Türkiye'de yıllardan beri neler gördük.
Sokaklarda insanlar çatıştı,
cinayetler işlendi, katliamlar yapıldı, suikastlar düzenlendi.
Ve, bütün bunların hepsi geldi askerî
darbelere dayandı.
Biz, bütün yaşananları "siyasi" açılardan bakarak anlamaya çalıştık.
Askerin darbe merakını "
iktidar" meselesi olarak değerlendirdik.
Sonra eski
büyükelçi, yeni milletvekili
Volkan Bozkır, yüz kırk karakterlik bir "twit" yazarak bu örtüyü çekip altında yatanı gösterdi.
Bir
general emekli olduğunda 600 bin lira
ikramiye alıyordu.
Bir büyükelçi ise emekli olduğunda sadece 75 bin lira alabiliyordu.
Birkaç
gazete bu açıklamayı haber yaptı.
Biz de işin üstüne gidip, bir generalle bir büyükelçi arasındaki bu muazzam gelir farkının nereden kaynaklandığını araştırdık.
Devlet aslında iki "bürokratına" da hemen hemen aynı emeklilik ikramiyesini veriyordu.
Ama, ordunun "yardımlaşma kurumu" olan
OYAK yüz binlerce liralık ikramiyeler ödüyordu ordu mensuplarına.
Çünkü ordunun yan kuruluşu olan OYAK'ın
bankası, fabrikaları, yatırımları vardı.
"Banka sahibi ordu" biraz tuhaf bir şey.
Bilgisayarın başına oturup, dünyadaki
finans akışının rakamlarını izleyen bir general görüntüsü, kabul edelim ki karikatürlere uygun bir görüntü.
Normalde ordunun askerlikle uğraşması gerekir.
Bizim ordu, askerlik dışında her şeyle uğraşıyor.
Sonucunda da anlaşılan iyi para kazanıyor.
Peki, buna bir itirazım yok.
Kırk yılını orduya vermiş, hayatını dağda tepede zorluklar içinde geçirmiş biri, emekliliğinde zengin bir hayat sürsün.
Benim itirazım "devletin içindeki" eşitsizliğe.
Bir generalin, bir büyükelçiden, bir profesörden, bir müsteşardan, bir
beyin cerrahından, bir
atom fizikçisinden on misli fazla kazanmasına...
Eğer, bir devlet kurumunun "bankaları, şirketleri, fabrikaları, yatırımları" olması "normal" bir şeyse ve bu "şey" o kurumun personeline iyi para kazandırıyorsa, o zaman diğer devlet kurumlarının da bankaları olsun.
Niye
Dışişleri'nin, Maliye'nin,
Sağlık Bakanlığı'nın, ormancıların bankaları yok?
Dışişleri Bakanlığı da bir banka açsın.
Ormancıların da holdingleri olsun.
Soru bu zaten.
Niye askerlerin oluyor da, diğerlerinin olamıyor?
Niye bir general emekliye ayrıldığında 600 bin lira alabiliyor da, bir büyükelçi 75 bin lira alıyor?
Eğer böyle somut sorulara, bizim hamasi alışkanlıklarımıza uyarak "
şehitlik" üzerinden
cevap vermek isteyen olursa, ona, büyükelçilerin "şehitlerinin"
generallerin "şehitlerinden" fazla olduğunu söylerim.
Onun için hiç hamasete girmeyelim.
Sorunun cevabı açık.
Generaller, büyükelçilerden sekiz kat daha fazla emeklilik alıyorlar çünkü generallerin "silahları" var.
O silahları kullanarak defalarca darbe yaptılar.
Darbelerle kanunları ve kuralları değiştirdiler.
Sonra bir baktık.
Generaller zengin olmuş.
Vatanı sivillerden "daha fazla sevmenin" karşılığı, sivillerden sekiz kat daha fazla para kazanmak olarak generallerin banka hesaplarına geri dönmüş.
Üstelik, generallerin gelirlerinin konuşulmasını engelleyebilmek için "maaşlarının" halka açıklanması da yasaklanmış.
Bugün generallerin ayda kaç para kazandığını öğrenemezsiniz.
Bizim "dik duran" iktidar da bu yasağı kaldırmaz.
Askerlerin banka sahibi olmasına ses çıkarmaz ya da "askerlerin var, sivillerin de olsun" demez, bu eşitsizliği "
doğal" kabul eder.
AKP, sekiz yıldır iktidarda, birçok şeyi değiştirdi ama yaptığı değişiklikleri bir türlü "kurumsallaştırmadı", bütün o değişimleri her an bir pazarlık kozu olarak kullanmayı
tercih etti.
Onun için toplumun neresini düzeltirseniz düzeltin bir başka yanı çarpık kaldığından, ülkenin "yamukluğunda" kalıcı bir düzelme olmuyor.
Ve, "demokratikleşiyoruz, askerî vesayeti kırıyoruz" falan derken generaller zengin, siviller fakir oluyor.
Zaten, yaşadığımız onca darbenin, rezilliğin özeti de, 600 bin ve 75 bin gibi iki rakamın içine sığıyor.