Darbe girişiminden
Danıştay ve
Cumhuriyet Gazetesi'ne yapılan saldırılara birçok karanlık olaya adı karışan
Ergenekon'a
demokrasi duyarlılığı olanların bakışı net: Sonuna kadar gidilsin, karanlıkta kalmasın.
Dünyanın tepkisi de farklı değil. Özellikle
Türkiye'yi iyi tanıyanlar, demokratik her çabanın '
derin devlet' duvarına tosladığını bildiğinden, operasyonu bu yapıların deşifre olması için fırsat olarak görüyor.
Susurluk ve Şemdinli'de kaçırılan fırsatların telafi edileceği
ümit ediliyor.
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye
raportörü Ria
Oomen-Ruijten, Ergenekon'da sonuna kadar gidilmesini isterken, bu fırsata işaret ediyordu.
İçte ve dışta bu şekilde değerlendirilen Ergenekon'a, şimdiye kadar tek açık dış
destek Rusya'daki '
Avrasyacı' bir gruptan geldi. 'Ergenekon
terör örgütünün üst düzey yöneticisi olduğu' gerekçesiyle
tutuklu Doğu Perinçek'e, Emekli
Tuğgeneral Veli Küçük'e ve diğer şüphelilere Rusya'dan destek gelmesi ilginçti.
Aleksandr Dugin'in liderliğindeki bu grup, www.evrazia.org adlı sitesinde 'Tutuklamalar Rusya'ya meydan okumaktır' başlıklı duyurular yayınladı. "Türkiye'de Rusya yandaşı bir çevreye yönelik bu hareket, kimin dostumuz kimin düşmanımız olduğunu göstermiştir" diyen Dugin'e göre, Rusya bu meydan okumaya
cevap vermeliydi. Pazartesi günü de Nevazisimiya basın merkezinde bir toplantı düzenleyen grup, biraz daha ileri giderek Ergenekon'a Türkiye'nin iç işi olarak bakılamayacağını söyledi.
Terör örgütü iddiasıyla yargılanan bir örgüte destek veren grup, 4 yıl önce Dugin'in Türkçe'ye çevrilen bir kitabıyla dikkatimi çekmişti. Perinçek, bu şahsı toplantılarına getiriyor; Türkiye'de ABD ve AB karşıtı çevrelerle temas kuruyordu. Görüştüğü isimler arasında
Veli Küçük de var mıydı bilmiyoruz. Aslında ideolojilerine bakarak, bu ilişki normal sayılabilir. Ama dikkat çeken nokta, Dugin'in kitabında Türkiye aleyhine planları savunurken, bu ilişkinin ulusalcılık adına yürütülmesiydi.
Nitekim
Küre Yayınları'ndan çıkan Rus Jeopolitiği adlı kitabın ilk baskısında, Dugin Türklüğe karşı İran'la
ittifak öneriyordu. 'Rusların dünya hakimiyeti mücadelesi bitmemiştir' diyen yazar, '
Kafkasya ve Orta Asya'nın İran'ın nüfuzuna terk edilmesini' istiyordu. Hatta
Rusya Federasyonu içindeki 'Tatar, Başkurd gibi Türk kökenli unsurların etkisiz hale getirilmesini' savunuyor, 'Tataristan'ın kültürel ve etnik temellere göre bölünmesinin faydalarından bahsediyordu. Bir
Moskova ziyaretimde, bu şahısla
Aksiyon Dergisi için
röportaj da yaptım. (Aksiyon, 15.3.2004) Bu önerilerini hatırlatınca hayli zorlanmış; görüşlerinin değiştiğini söylemek zorunda kalmıştı.
Bu gruptan Ergenekon'a gelen destek, 30 yıldır Rusya'yı takip eden gazeteci Hakan Aksay'ın da dikkatinden kaçmamış. Sovyetler zamanında yasadışı yollarla Moskova'ya giden, uzun yıllar Cumhuriyet'in Moskova muhabirliğini yapan, halen Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin başında bulunan ve geçtiğimiz günlerde Rus kültürüne katkısı dolayısıyla Puşkin Devlet Madalyası ile ödüllendirilen Aksay'ın bu konudaki tespitleri çok önemli. Taraf'daki yazısında (27
Mart 2008) önemli ipuçları veren Aksay, grubun Rusya'daki ağırlığını da irdeliyordu: "Avrasya Hareketi olarak siyasi zeminde kendine yer açmaya çalışıp başaramayınca marjinalleşen, sonradan iktidara yakın bazı ilişkilerinin de yardımıyla medyada "fikir egzersizleri yapan"
siyaset bilimci Dugin, Türkiye'deki son
gözaltı ve soruşturmaları kınadı. Bununla da kalmadı ve Putin-
Medvedev yönetimine seslenen yazılarla, "Türkiye'deki anti-
Amerikan ve Rus yanlısı lobiye yönelik saldırılara karşı Moskova'nın gereken cevabı vermesi" çağrısında bulundu. Çeşitli iç ve dış konularda sık sık provokatif mesajlar veren Dugin'in son açıklamaları, Ergenekon'un dünyadaki en ilginç yankılarından biri olması dolayısıyla ele alınmaya değer."
Aksay'ın altını çizdiği şu nokta çok ilginç: "Dugin, 'Türkiye'nin yönünü Rusya'ya dönmesinin ordu içindeki inisiyatifinin Veli Küçük'e ait olduğundan' övgüyle söz ediyordu." Lütfen bu cümleyi bir daha okuyun. Ergenekon'u yakından bilenler için bu cümle çok anlam ifade edebilir. Ama bana 3 olayı hatırlattı: Bir, eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç'ın önerdiği Rusya'ya yönelme teklifi. İki, 2004'te
darbe için ABD'den umduğunu bulamayanların yeni arayışları. Üç,
Org. Büyükanıt Washington'da iken, Genelkurmay'ın web sitesine Putin'in ABD'yi eleştiren
Münih konuşmasının konması.
Aksay da Dugin'e umut bağlayan ulusalcılara şaşırıyor. Dugin'in '
küçük düşmanı'nı (Türkiye) yanına çekip bir süre onunla 'dostluk oyunu' oynayarak, 'büyük düşman' gördüğü ABD'ye karşı savaşında 'kullanmak' derdinde olduğunu söylüyor. Dugin'in fikirlerinin Kremlin'de tutulmadığı kanaatinde: "ABD'ye karşı muhalefeti sertleştiren Putin Rusyası, 'çok kutuplu dünya' politikasını uygulamaya, ABD'ye karşı Avrupa, Çin,
Hindistan gibi başka güç merkezleriyle ittifaklar oluşturmaya çalışıyor. Ama Moskova, 2001'den bu yana ABD ile şu ya da bu biçimde
işbirliği içinde görünmek ve Sovyetler'in hatalarını tekrarlayarak yeni bir Soğuk
Savaş'ta kendini zor duruma düşürmemek için de özen gösteriyor. Ekonomik çıkarlarının, başta AB olmak üzere dış piyasalara savaş açmaktan geçmediğini iyi görüyor."
Rusya gibi bir devin, Türkiye gibi önemli ülkeyle ilişkilerini toplumda binde birlik bile karşılığı olmayan marjinal grupların perspektifine göre şekillendireceğine ihtimal vermek zor. Rusya gibi Türkiye'nin de dış ilişkilerini çok boyutlu hale getirmeye çalıştığı bir dönemde; üstelik Türk-Rus ilişkileri, enerjiden ticarete, turizmden ortak evliliklere kadar, belki de tarihte ilk kez halklara yayılırken, böyle şaibeli grupların ilişkileri zehirlemesine izin vermemek gerekir. Herhalde hem Avrasya Hareketi hem de Rus güvenlik birimleri, ikili ilişkiler ve uluslararası hukuk açısından bir terör davasına destek vermenin anlamını düşünecektir.