Kısa kararda '
evet suç var fakat
delil tesadüfen bulunduğu için işlem yapamıyoruz' deniyor.
Yani katili yakalayan polisin 'sen katilsin, elinde de
bıçak var, görgü şahitleri de var. Fakat biz başka bir kapkaççıyı kovalıyorken tesadüfen seni yakaladık. Toz ol' demesi gibi bir şey.
Mahkemenin bire karşı on oyla aldığı karar bazılarını da çok sevindirdi. Hemen 'bakın dinleme delil olmazmış,
Ergenekon davası da çöker'
korosu harekete geçti. Onca silahı,
eylem planını, cinayetleri,
tanık ifadelerini görmemekte ısrarcı nedense aynı çevreler.
Paksüt kararına dönersek. Önce bir noktayı hatırlatmak lazım. AK Parti'ye yönelik
kapatma davası sırasında İşçi Partisi'nin başını çektiği bir
ekip '
Haşim Kılıç
istifa etsin' kampanyası başlatmıştı.
Gerekçeleri İBDA-C örgütüne yakınlığı olan bir derginin çeyrek asır önce temsilciliğini yaptığı iddiası. Oysa H. Kılıç başka bir H. Kılıç'tı. Gerçek H. Kılıç ortaya çıktı,
mahkeme başkanı
Haşim Kılıç 'ben değilim' dedi ama koro halinde 'Haşim Kılıç tarafsızlığını yitirdi, istifa etsin' dendi.
Şimdi aynı ekipten 'Paksüt'ün suçlu, en azından kusurlu olduğunu' kendi
mesai arkadaşları da ortaya koymuşken 'Paksüt istifa etmeli' kampanyası beklenirdi. Oysa ortada yoklar. Onların derdi Ergenekon savcılarının ve KCK'yı soruşturan savcıların, mahkeme heyetlerinin 'kellesini' istemek.
Oysa mahkeme üyelerinden Serruh Kaleli'nin adeta
isyan ifadeler içeren bir karşı oy yazısı var. Mahkemenin web sitesinde duruyor.
Kaleli çeşitli hukuki gerekçelerle 'ortada suç var, delil var. İşlem yapılmalı' dedi ama kimseyi ikna edemedi. Diyor ki Kaleli 'deliller hukuka uygundur, suç açıktır. Mahkememiz daha baştan delilleri hukuka aykırı saymıştır. Karar hakkaniyetli değildir.'
Paksüt'le ilgili etik tartışmalar bununla da sınırlı değil. Malum, eşi Ergenekon sanığı.
CHP'nin
Anayasa Mahkemesi'ne götürdüğü 'askere
sivil yargı yolu' düzenlemesi dolaylı olarak onu da etkileyecek. Yani
Osman Paksüt eşiyle ilgili davada taraf. Çekilmesini kanunlar söylüyor. Ama pek oralı değil.
Yüksek yargıyı zan altında bırakan diğer önemli konu ise Ali
Suat Ertosun vakıası.
Ergenekon sanıkları ile defalarca görüşen, görüşme fotoğrafları basına yansıyan Ertosun,
HSYK'nın kilitlenmesine neden olan üye aynı zamanda. Bir yanda Ergenekon sanıklarıyla içli dışlı olacaksınız bir yandan da üyesi olduğunuz HSYK'da o davanın hakim ve savcılarının yerlerinin değiştirilmesini talep edeceksiniz. Bu yük yargıya fazla!
Kriz haftasını doldurdu ama aşılabilmiş değil. HSYK on savcı ve hakimin yerini değiştirmekte ısrarlı. Geri adım da atmıyorlar.
Ankara'da cevabı aranan sorulardan birisi de şu: HSYK'yı kim motive ediyor? Bir rövanş çalışması mı yoksa kurul üyelerinin hayır diyemeyecekleri durumlar mı söz konusu? İnsan ister istemez soruyor 'acaba şu meşhur
fişleme dosyalarında ya da uygunsuz görüntülerin arşivlendiği DVD'lerde bazılarını tedirgin eden bir şeyler mi var? Bazı
yüksek yargı mensupları bu arşivlerden çekiniyor olabilir mi? Ya da hayır diyemeyecekleri çevrelerden
baskı mı görüyorlar?
Türkiye bir yol ayrımında. Hukukun üstünlüğü ile üstünlerin hukuku arasında bir yerde duruyoruz. Burada yapacağımız
tercih geleceği de şekillendirecek.
CHP bizi mahkemeye götür!
Sigara yasağı başladı. Neredeyse dünyanın en çok sigara içen toplumu olarak dünyanın en katı
sigara yasağını uygulamaya koyduk. Bu yasağın nasıl uygulanacağını sadece biz değil dünyanın tamamı merak ediyor. Herkesin gözü üzerimizde.
Sigara yasağı çok kapsamlı ve ağır cezaları var. Başta birtakım sıkıntıları olacaktır ama zamanla oturacak. Aslında geldiğimiz yer yasağı başarıyla uygulayacağımızın delili. Hatırlayın yakın zamana kadar şehirlerarası otobüslerde, uçaklarda hatta belediye otobüslerinde sigara içilebiliyordu. Şimdi dönüp baktığımızda 'sahi ya nasıl katlanmışız. Allah'tan
yasaklanmış' diyoruz.
Sağlık Bakanı Recep
Akdağ ve
TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı
Cevdet Erdöl yasağın uygulanması konusunda çok kararlı. Başbakan'ın sigaraya muhalefeti de biliniyor. Hatta sigara içenlerin paketlerini imzalatıp o anda
sigarayı bırakma sözü alıyor. Sonra da takip ediyor. O yüzden Ankara'nın yasak konusunda yumuşamasını beklememek lazım.
Fakat
tiryakiler ve
iş yeri sahiplerinin umudu CHP'de. Sadece 23. yasama döneminde 33 kez Anayasa Mahkemesi'ne giden ve adeta yüksek yargı üzerinden muhalefet yapan CHP'nin bu konuda da mahkemeye gitmesini bekliyorlar. Hatta bunun için
lobi faaliyetlerine giriştiler. CHP'lilerin de yüzde 52'sinin tiryaki olduğunu düşünürseniz zemin de müsait. Tiryakiler ısrarlı: 'CHP bizi mahkemeye götür.'