Baştan söyleyelim konunun siyasi bir tarafı yok.
Yani son dönemde performansı yükselen Türk diplomasisinden rahatsız olan başka
ülkeler değil mevzumuz. Konu tamamen
teknik.
Türkiye'nin kullandığı nüfus cüzdanları v
e pasaportlarla ilgili. Türk pasaportu ve nüfus cüzdanındaki güvenlik açıkları Amerika'dan Japonya'ya herkesin gündeminde.
Hatta kasım ayında
Ankara'ya gelen FBI Başkanı Muller'in ajandasında da bu konu vardı. Konuyu basite indirgeyerek anlatmaya çalışalım.
Malum olduğu üzere Türkiye'nin mevcut pasaportları ve nüfus cüzdanları demode.
Uzmanlara göre 'sıfır güvenlikli.' Bu yüzden hem Türkiye'de hem
Avrupa ülkelerinde hem de Uzakdoğu'da illegal örgütler için Türk pasaportu çok para ediyor. Hatta son dönemde artan
sokak eylemlerinde bile bu sorun karşımıza çıktı. Şöyle ki; Molotoflarla sokakları savaş alanına çevrilen eylemciler yakayı ele verdiğinde 'Aa bunlar çocukmuş' durumu oluyor. Sakalları çıkmış, biyolojik yaşı nereden baksanız askerlik çağına gelmiş eylemcilerin üzerinden kendilerinden yaşta
küçük akrabaları adına çıkartılmış kimlikler bulunuyor.
Konu sonrasında 'taş atan çocuklar'a dönüyor. Bu açığı kapatmak için Türkiye 2005 yılından bu yana kimlik kartlarını yenilemeye ve biyometrik pasaport olarak tanımlanan yüksek güvenlikli pasaporta geçmeye çalışıyor.
Hatta bu konuda uluslararası
sözleşmelere de
imza atıldı. Chichago Konvansiyonu gereği 1
Nisan 2010'dan itibaren biyometrik pasaport ve kimlikleri kullanmamız lazım. Peki nedir bu biyometrik pasaport?
Özeti şu: Bu
sistem sayesinde sizin adınıza bir başkası kimlik alamaz,
sahte pasaport üretemez. Çünkü kimlik kartı ve pasaporta yerleştirilen ciplerde sizin tamamen özel verileriniz olacak. Biyometrik pasaportta başta
parmak izi olmak üzere bir
takım kişisel veriler yüklenen çipler bulunacak.
Böylece
sahte kimlik ya da pasaportun önüne geçilmiş olacak. Normalde 2 yıl önce geçmemiz gereken yeni pasaportlarda aksama nerede? Sorusuna
cevap aramaya girişirseniz karma karışık bir tablo ile karşılaşıyorsunuz. 20
Ekim 2005'te Emniyet tarafından
ihale edilen proje arapsaçına dönmüş durumda. Özetlersek. İlk düğme yanlış iliklendiği için arkası da bir türlü düzelmedi. İşi bilgi işlem dairesi yerine yabancılar şubesi organize etti. İhale sürecinde başka soru işaretleri de doğdu.
İşi alan Türk-
Malezya ortaklığı 24 milyon TL
teklif ile başladığı ihaleyi yarım saat içinde 10.5 milyona indirip ihaleyi kazandı. Sözleşme imzalandı ama
bilişim sektöründe dedikodu aldı başını gitti. Çünkü perde arkasında bazı Ortadoğulu isimler de dolaşmaya başladı. Özellikle ihaleyi alan şirketin '
yazılım-donanım- veri toplaması usulünü' değil de 'doğrudan veri toplaması' işine girmesi şüpheleri arttırdı.
Şirket 2008'de işi bitiremeyeceğini belirtip projeyi yarım bıraktı. Sonuçta Türk
emniyetinin başına bir
enkaz kaldı. Hatta bazı üst düzey İçişleri bürokratları enkazı kaldıracak
firma arayışına girdi. Hal böyle olunca
komplo teorisinden geçilmiyor. Özellikle de birtakım verilerin 'kimlerin eline geçmiş olabileceği' yönünde envai çeşit
senaryo var.
Aslında biyometrik pasaport meselesi e-kimlik projesiyle paralel. Fakat orada da ciddi tıkanıklık yaşanıyor.
Murat Başesgioğlu zamanında başlatılan ve 2005 yılında çerçevesi çizilen proje aradan geçen sürede sonuçlandırılamadı. Sadece Bolu'da
pilot olarak uygulanıyor. Bakanlığın bu yıl sonuna kadar bitirmeyi planladığı yeni kimlik uygulamasıyla her türlü sahteciliğin ve kayıpkaçağın önüne geçilmesi planlanıyor.
Fakat mevcut tablo bu yıl bitirileceği konusunda ciddi soru işaretleri barındırıyor.
Pasaport ve kimlik meselesinden bize ne diyenler olabilir ama başta ABD olmak üzere birçok ülke 'Bize ne' demiyor.
Özellikle de Amerika'nın elindeki 'Bazı
terör örgütleri Türk pasaportu ile eyleme hazırlanıyor' istihbaratını bu tabloda önemsemek lazım. Tekrar hatırlatalım FBI Başkanı Muller'in Ankara turundaki konulardan birisi de pasaport meselesiydi.
CIA tarihinin en büyük kaybına yol açan
El Kaide mensubunun bir ayağının da Türkiye'de olduğunu da eklemek lazım. Türkiye'nin bazı sistemik sorunları dönüp dolaşıp politik
tartışma konuları haline geliyor ki bu da konunun bir başka boyutu.
Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu siyaseten haklı bir şekilde AB'ye vize resti çekiyor. Ama unutmayalım Avrupa'nın da haklı olduğu bir şey var. 5 yıldır pasaportunu değiştiremeyen bir ülke burası...