Hanefi
Avcı'nın olay kitabı Haliç'te Yaşayan Simonlar rekora doğru gidiyor.
Satış rakamları ve Avcı'nın kazandığı para konusunda rivayetler muhtelif. Fakat kendi alanında ulaşılması zor bir
satış rakamına ulaştığı da kesin.
Avcı, şimdilik odasında bulunan dinleme kayıtları ile gündemdeki yerini koruyor.
'
Dinleme yapmışsa bile bunu neden odasında tutsun ki?' sorusu da artık geçerli değil.
Çünkü hem bu köşede detaylarıyla verdik hem daha sonra gazetelere
manşet oldu. Avcı odasını toplamamış. Tüm şahsi eşyaları ve arşivleri odasından çıktı. Üstelik
arama da
kamera kaydı ile ve
avukatlar nezaretinde yapıldı.
Bir ayrıntı daha verelim. Avcı'nın odasından çıkan ses
kasetleri öyle bir çuval filan değil. Başka 'şahsi evrakları'nın da olduğu bir çantanın içinde.
Kasetler de mikro kaset. Bir kasette birden fazla kişiye ait
ses kayıtları da var. O yüzden tamamen insani gerekçelerle evrakların arasında da unutulmuş olabilir. Hatırlatalım, Avcı'nın gözaltına alındığı gün yakın çevresine 'Beni alamazlar,
arama kararı çıkartamazlar' dediği de biliniyor. Yani aşırı özgüven hali söz konusu.
Ses kayıtları deyince; olmayan
Yargıtay dinlemeleri -Ki
savcılık kararıyla santrallerin dinlenilmediği, dinleme sistemlerinin içeriden yapılmış olabileceği teyit edildi- üzerinden
fırtına estiren bazı medya kurumlarının kesin olan telekulak olayını görmezden gelmeleri de bir mizah örneği olarak kayıtlara geçti.
Bu arada Avcı'nın avukatı 'Yayınlanması durumunda ortalığı birbirine katacak' evraklardan hasetti. Fakat henüz kimse o evrakları görebilmiş değil. Bütün ısrarlı sorulara kaçamak
cevaplar verdi.
Belki de Avcı yazmakta olduğu yeni kitabına saklamıştır. Çünkü Avcı cezaevinde yeni bir kitap yazıyor. Birinci kitaptan kazandığı para mı cazip geldi yoksa gündemi sarsacak yeni belgeleri mi var onu kitap çıkınca göreceğiz.
Bu arada Avcı'nın Simonlar'ı ile ilgili enteresan bir ayrıntı daha ortaya çıktı.
Kitap, ismi
Ergenekon sürecinde sıklıkla geçen bir
dernek ve
sürpriz bir siyasi parti tarafından koli koli satın alınarak dağıtılıyor.
Yani, Avcı'nın kitabı Ergenekon'u çökertmeye çalışan ve bu amaçla
kampanya yürüten bazı çevrelere malzeme olmuş.
Amacım sadece bir vakıayı not etmek. O yüzden isimlere yer vermiyorum.
Aslına bakılırsa söz konusu derneğin bu tip girişimlerde bulunması çok da anormal değil. Fakat bir siyasi partinin üstelik de yelpazenin sağında bir siyasi partinin kitabı
promosyon olarak dağıtması bir hayli ilginç.
İbrahim
Okur: Bize şans tanıyın
Yeni
HSYK bugün ilk toplantısını yapıyor. Uyum yasaları çıkıncaya kadar tek daire olarak çalışmalarını sürdürecek. Gündeminde de önemli dosyalar var.
Fakat kamuoyu hâlâ
seçim sistemi ve sonuçlarını tartışıyor.
YSK, dün YARSAV'ın eski Başkanı Ö. Faruk Eminoğalu'nun iptal talebini reddetti. Böylece en azından seçim usulüne ilişkin tartışmalar bitti.
Fakat sonuçları hazmedemeyenler ısrarla yeni HSYK'nın şaibeli olduğunu iddia ediyorlar.
Hatta
CHP konuyu Avrupa'ya bile taşıdı. Yen yapıyı şikâyet etti. Fakat 16-0 gibi bir sonucun çıkmasının müsebbibinin kendisi olduğunu da söylemedi.
Kurulda
bakanlık kökenli iki bürokratın olmasını şaibe olarak tanımlıyorlar.
Oysa HSYK'da her dönem bakanlık kökenli yargı mensupları vardı. Açıkçası eleştiriler sandıkta kaybetmiş olmanın hazımsızlığı gibi duruyor.
Bu arada ismi üzerinde en çok spekülasyon yapılan
İbrahim Okur ile ilgili enteresan bir durum daha var.
Malum olduğu üzere, Okur en yüksek oyu aldı. Hem de hemen hemen Türkiye'nin her yerinde. Üstelik de bu
iktidar döneminde mesleğe giren hiçbir hakim ve savcının görev yapmadığı adliyelerde bile.
Yani ya çok başarılı ya da ardında çok güçlü bir
destek vardı. Bu sorunun cevabı aslında hukuk camiasının nabzının attığı
adalet.org'ta var.
Çünkü sadece avukat, hakim ve savcıların üye olabildiği bu sitede 2008'den bu yana İbrahim Okur ile ilgili pozitif yorumlar yapılmış. Gerçi geçen yıl Okur hakkında olumlu şeyler yazan bazı hakim ve savcıların bir kısmı şimdi tersi demeçler veriyor ama genel olarak Okur'a karşı sempati büyük.
Yani Okur'u dedikleri gibi bakanlık bile
aday göstermişse doğru isim tespit etmiş denebilir.
Yeni yapıyı ve 'neden en yüksek oyu aldığını' sormak için HSYK'nın yeni üyesi İbrahim Okur'u aradım.
Tartışmaları yadırgadığını söyledi. Sonuçta 15 yıldır bakanlıkta ve teşkilatı yakından tanıyor.
Polemiklere de cevap vermek istemiyor. 'Bize şans tanısınlar' diyor. Yani 'Kurulun icraatlarını görsünler, sonra varsa eleştirileri onları söylesinler' görüşünde.
Bence de haklı bir talep. Yeni kurula şans tanımak lazım. Sonuçta adalet camiası
demokrasi ile tanıştı. Belki kısmi aksaklıklarda oldu. Ama artık yeni bir dönem var.
Bu aşamada Okur'un dediği gibi yeni yapıya şans tanımak lazım.