Org. Işık Koşaner'in ses kaydı gündemi sarsmaya devam ediyor.
Her bakımdan tarihi
itiraf ve özeleştiriler içeren konuşmalar Koşaner tarafından kabul edildikten sonra daha da anlamlı hale geldi.
Bu yüzden daha uzun süre irdelemeye,
analiz etmeye devam edeceğiz.
Öncelikle şunu söyleyelim. Konu 'Yasa dışı dinleme var' denilerek üzeri kapatılacak türden değil. Ayrıca
Ergenekon iddianameleri bize gösterdi ki benzer olaylarda da fail hep içerideydi. Mesela Org.
Yaşar Büyükanıt ile ilgili tezviratın kaynağı Şener Eruygur'un ofisinden çıkmıştı.
O yüzden bu kaydın da içeriden çıkması kuvvetle muhtemel.
Üstelik Koşaner'in 'içimizdeki sütü bozuklar' metaforu da önemli. Paşa'ya göre yapılan gayrihukuki işlerden rahatsız olup bunları sızdıranlar 'sütü bozuk' kişiler. Darbe planlayan, seçilmiş hükümete
komplo kuran,
kanun dışına çıktığını, bundan sonra da çıkacağını ve Meclis'i takmayacağını söyleyen de '
helal süt emmiş' oluyor.
Koşaner'in açıklamalarını okuyunca keşke sussaydı dememek işten bile değil.
Çünkü baştan sona çelişkili ifadeler var.
Koşaner, 'noktasına virgülüne kadar' arkasındayım diyor. Yani karşımızda verilen şehitlerden rahatsız olmuş ve özeleştiri yapan bir
komutan değil, her şeyin farkında olan ve kendi deyimiyle kepazeliklerini devam ettirmek için çaba gösteren birisi var.
Üstelik de 'Sağlam durmazsak bizden sonrakiler sıkıntı yaşar' diyerek de kararlılığını teyit ediyor.
Koşaner'in yazılı açıklamasında düşündürücü bir şey daha var. Diyor ki, 'Ben bunları her ortamda devlet yetkililerine ilettim.' İnsan ister istemez merak ediyor. Acaba rutin görüşmelerde Koşaner, Erdoğan'a ya da Gül'e kayıttaki konuşmaları aktardı mı?
Açıkçası hiç sanmıyorum.
Olsa olsa birkaç genel geçer şey söylemiştir. Aksi durumda Erdoğan ve Gül zan altında kalır ki siyasi çizgisini bildiğimiz bu iki isim de kendilerine aktarılmış bu yönde bilgilerden sonra sessiz kalmazlar.
Kaldı ki Koşaner'in
istifa mesajı ile bu sözleri de çelişiyor. O mesajda gördük ki Koşaner,
Başbakan ve Cumhurbaşkanı'na bu konuları değil de
tutuklu generallerden duyulan rahatsızlığı aktarmış.
Bu noktada lafı fazla dolandırmaya gerek yok.
Karşımızda
siyaset kurumunu, halkı, demokrasiyi ve hukuku hakir gören bir zihniyet var. Hükümetin inisiyatifi ele alıp bir dizi
düzenleme ile gereğini yapması şart.
Askeri okullardaki müfredatı değiştirmekten başlayarak bir dizi
reformu hızlıca yapmak lazım. Genelkurmay'ı MSB'ye, Jandarma'yı gerçekten İçişleri'ne bağlamak gerekli. Askeri yargı kaldırılmalı,
Sayıştay tüm harcamaları denetleyebilmeli. Terörle mücadele de profesyonel mücadeleye geçilmeli.
Yapılacakları uzatmak mümkün.
Ama kesin olan şu artık sorumluluk
sivil iradede. Çünkü yüzde 58
referandum ve yüzde 50'lik
seçim desteğinden sonra bahane kalmadı. Konjonktürel iyileşmeler sonuca etki etmez.
Yapmazsan 'Neden yapmadın' diye de sorarlar.
xxx
PKK'nın kanlı planı ve 'kaybolan'
Karayılan
Ankara terörle nasıl mücadele edeceği üzerine karar vermeye çalışırken PKK
eylemlerini artırdı.
Nitekim dün sabah da Hakkâri'den 3 şehit haberi geldi. İşin kötüsü istihbarat kurumlarına akan bilgilere göre önümüzdeki günlerde tablo daha da kötüleşecek. Örgütün 30
Ağustos ve
Ramazan Bayramı'nı kana bulamak gibi hedefler belirlediği konuşuluyor.
Bu amaçla Hakkâri'ye yüklü miktarda patlayıcının sokulduğu artık sır değil. Hatta bu bayramda 'misilleme eylemi' planlandığı da öğrenildi. Şöyle ki, geçtiğimiz yıl
Ramazan Bayramı öncesi eylem hazırlığında olan 9 PKK'lı öldürülmüştü. Hadiseyi 'Kara Bayram' olarak adlandıran
örgüt bu yıl sansasyonel bir eylemle geçen yılın intikamını almayı planlıyor.
PKK ile ilgili son bir not da Karayılan ile ilgili.
Karayılan'ın
İran tarafından yakalandığı iddiası hâlâ netleşmedi. Haber yalanlandı ama Karayılan da o gün bugündür hiç görülmedi. İyi haber alan çevrelere göre Karayılan şu anda İran'da ve güvenli bir yerde
misafir ediliyor. Fakat orada tutulması Türkiye'nin hayrına olsun, diye değil. Başka planlar için pazarlık unsuru olarak değerlendiriliyor.
Bence dikkate alınması gereken bir iddia...