Malum olduğu üzere 12
Eylül'de
Türkiye referanduma gidiyor.
Eğer Türk halkı, darbenin yıl dönümünde darbecilerle hesaplaşır ki hesaplaşacak gözüküyor,
12 Eylül anayasasını tarihe gömerse yeni bir dönem başlamış olacak.
26 maddelik paketin herkesi ilgilendiren yönleri var. Aslında, sadece yargı mensuplarını ilgilendirdiği sanılan
HSYK ve AYM maddeleri de doğrudan sokaktaki vatandaşı ilgilendiriyor.
Çünkü sanılanın aksine HSYK sadece hakim savcıların meselesi değil.
Eğer paket geçerse HSYK, AB'ye uyumlu hale gelecek ve mevcut
tek tip yapı son bulacak.
İşte bu yüzden, bugünlerde
Ankara kulisleri hareketli. Duyumlara göre HSYK '
altın vuruş' yapma hazırlığında.
Herkesin malumu olduğu için detaylara girmeye gerek yok. Mevcut HSYK hem hükümeti hem de yapılacak
Anayasa değişikliğini istemiyor. Hatta HSYK
Başkanvekili Kadir Özbek bir hukukçudan beklenmeyecek kadar taraf olup hükümet üyeleri için '
timsah gözyaşı döküyorlar' diyebiliyor. Böyle düşünen birisinin
adalet terazisi sizce dengede durur mu?
Hatırlayalım,
Erzincan Başsavcısı
İlhan Cihaner'in kurtarılması olayında da kamuoyuna yanlış bilgi vermişti. Normal şartlarda bulunduğu konumdan istifası gerekir ama bu normal ülkelerde olur. Türkiye'de yargıçların yargıyı katletmesi artık sıradanlaştı çünkü.
Altın vuruş meselesine dönersek. Bugünlerde HSYK'nın gündeminde yaz
kararnamesi var. Geçen yıl yaz kararnamesi
Ergenekon tartışmaları yüzünden krize dönmüştü.
Hatırlanacağı gibi HSYK'nın bazı üyeleri alternatif ki bazılarına göre de
korsan kararname sunmuş, Ergenekon hakim savcılarıyla başta
faili meçhuller davası olmak üzere bütün kritik davaların hakim savcılarını değiştirmek istemişlerdi.
Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve
Müsteşar Ahmet Kahraman'ın direnişi olmasa bu davalar
Susurluk ve
batık banka davaları gibi yarım kalacaktı.
İşte bu krizin ve tehlikenin tekrarı ihtimali giderek güç kazanıyor. Yaz kararnamesi hazırlıkları son aşamaya geldi. Fakat duyumlar o yöndeki HSYK üyeleri 'Bu son şansımız' deyip başta Ergenekon olmak üzere
Balyoz ve
Poyrazköy davaları,
Erzurum ve Güneydoğu'daki faili meçhul davaların hepsine müdahale etmeyi planlıyorlar.
Çünkü 12 Eylül sonrası ne olacağı onlar açısından meçhul. Eğer '
evet' kararı çıkarsa yeni HSYK bir ay içinde teşekkül etmek zorunda. Yeni yapıda da ne olacağını kestirmek zor.
O yüzden yaklaşık 1400 hakim savcıyı ilgilendiren yaz kararnamesi yeni krizlere gebe. Şimdiden HSYK'nın önüne
kamp kurmakta fayda var.
Eğer konuşulanların yarısı bile gerçekleşirse kritik davaların tamamının ekseni kayar.
Bu tablo karşısında
bakan ve müsteşar ne yapar kestirmek zor. Ama büyük
baskı altında olacakları kesin. Bir yandan HSYK üyelerinin baskısı bir yandan da kamuoyunun baskısı olacak. Ama kritik mahkemelere müdahale edilmesine göz yummalarını da beklememek lazım.
Ergenekon'un kolları!
Birinci Ergenekon İddianamesi'nin en çarpıcı tezlerinden birisi 'Ergenekon'un
naylon terör örgütü kurma ve yönetme'siydi. Bu tezin alt bölümlerinde ise
PKK,
Hizbullah ve bilumum örgütlerin adı sıralanıyordu.
O dönemde bu iddia bazıları tarafından çok
uçuk bulunmuştu. Hatta konuyu tiye alanlar da çıktı.
Fakat bugün gelinen noktada kamuoyu, savcıların bu tezinin aslında çok da boş olmadığını düşünmeye başladı.
Çünkü gerek PKK ile ilgili gelişmelerde, gerek Balyoz gerekse de dört gündür gazeteye
manşet yaptığımız olaylar birtakım kirli ilişkileri gözler önüne seriyor.
BUGÜN okurları hatırlayacaktır. 2001 yılında Hizbullah'a yönelik Cizre'de yapılan bir operasyonda 99 adet uzun namlulu
silah ele geçirilmişti. Silahların balistik incelemesi aynı silahların daha önce PKK tarafından kullanıldığını ortaya koydu. Daha ilginci Ergenekon sanığı Levent Ersöz'ün başında olduğu
Şırnak Jandarması'na ait bazı silahlar da bu örgütlerde çıkmıştı.
Yine
Balyoz iddianamesi sonrası Emniyetin hazırladığı bir raporda 800 kadar
sivil ve çok sayıda subayın darbeye zemin hazırlamak için örgütlere sızdığı belirtiliyordu.
Dört gündür gazeteye manşet yaptığımız konu ise bu
şüpheli ilişkilerin en çarpıcı olanı. Hava Kuvvetleri'nde bir
üsteğmen PKK'lılar için 'Bizim çocuklar' diyor, fazla zayiat verdirdiği için Heronlar'ın düşürülmesini bir
yarbaydan istiyor. Ne hikmetse o yarbay da Karargâh Evleri
soruşturması kapsamında tutuklanıyor. En ilginci de bu soruşturma 3 yıldır savsaklanıyor. Soracak onlarca soru var. Sorulara
cevap vermesi gerekenler sessiz.
Biz yine savcıların iddiasını hatırlatalım: Ergenekon darbeye zemin oluşturmak için naylon
terör örgütü kurup yönetiyor. Kimse o örgütlerin sosyolojik tabanı olmadığını söylemiyor ama üzerinde düşünmeyi gerektirecek şüpheli durumların varlığı da inkâr edilemez.