Bir önceki yazıda 14 şehit verdiğimiz
Silvan saldırısı ile ilgili "karadelik" tabirini kullanmış ve araştırılmaya muhtaç çok fazla noktanın olduğunu yazmıştım.
Gerek
Genelkurmay'ın açıklaması gerekse de bölgeden gelen çelişkili bilgiler söz konusu karadeliğin çapının hayli büyük olduğunu gösteriyor. Yani iş bütün faturanın kesildiği bir binbaşı ile bir üsteğmenle sınırlı değil.
Yerel kaynaklar Genelkurmay açıklaması ile çelişen bilgiler veriyor. O yüzden Silvan ile ilgili yasal süreçte daha geniş çaplı
soruşturma yapılmalı.
Karargâh'ın açıklaması kendi içinde çelişkili. Çünkü ilk 12 maddede verilen bilgilerle konunun yargıya
havale edildiğinin belirtildiği 13. madde arasında mantık hataları var. Sanki
rapor hazırlandıktan sonra 'olası muhtemel gelişmelere karşı ön almak için' ilaveler yapılmış.
Şu kadarını söylemek mümkün: Uzunca bir süre Silvan gündemimizde olacak.
Aslında basın olarak bizim ve halkın gündeminde olduğu kadar Genelkurmay'ın da gündeminde olacak mı? Orasından emin değilim.
Çünkü Karargâh'ın öncelikli gündemi YAŞ toplantıları. Daha önce bu köşede kulisleri aktarmıştım. Karargâh açık
kanun hükümlerine rağmen
tutuklu ve
sanık general ile amirallerin
terfisi için hukuki mütalaa üretmekle meşgul.
4 aşamalı bir
yol haritası bile hazırlandı. Ancak yine daha önce aktardığım gibi gerek Cumhurbaşkanı gerekse de
Başbakan YAŞ konusunda net. Önceki gece
Azerbaycan dönüşü Başbakan Erdoğan'a bu konuyu sorduğumuzda "Kanunlar açık, gereği neyse yapılır" dedikten sonra
kriz beklemediğini söyledi.
Ancak Genelkurmay cephesinden sızan bilgiler ise biraz farklı. Hâlâ muhtelif hukuki mütalaalarla sanık generallerin terfi ya da temdit edilmesi için
mesai yapılıyor.
Oysa Başbakan Erdoğan'ın da dediği gibi yasalar son derece açık. Bu konuda başvurulacak üç kanun maddesi var. Esas hüküm şu: 'Hakkında 5 yıldan fazla hapsi istenen bir suç isnadı ve düzenlenmiş
iddianame varsa o kişi terfi edemez.'
Balyoz ve
Ergenekon sanıkları ile diğer davaların sanıkları 5 yılı birkaç kez katlayacak ceza ile yargılanıyorlar. Yani terfileri mümkün değil.
Kaldı ki 'tutuklu personelin terfi edemeyeceği' yine açık bir hüküm.
Bu yüzden olsa gerek üzerinde çalışılan yöntem görevde uzatma formülleri. Ancak bu talep ilgili kanunlara aykırı. Çünkü 926. sayılı kanunun 49. maddesinin D fıkrası görevde uzatmaların hangi şartlarda olacağını düzenliyor. Tutuklu generallerin bahsedilen hizmeti yerine getirmesi mümkün olmadığına göre bu maddeyi dayanak yapıp görev uzatılması da kanunun ruhuna aykırı.
Dolayısıyla haklarında tutukluluk hali bulunan 43 kişi ile haklarında iddianame düzenlenmiş 6 generalin terfisi mümkün değil. Bu yıl terfi sırasında olan 14 general ile geçen yıldan devreden 3 generalin durumu da bu kapsamda değerlendirilebilir.
Yani terfi ve temdit yapılamayacağı için
emekli edilmeleri kaçınılmaz. Aslında yapılması gereken şey basit: TSK'yı bu tip tartışmaların dışına çıkarıp asli görevine döndürmek gerekiyor. Çünkü aksi durum, yani
darbecilikle yargılanan isimlerin kurtarılması için çözüm aramak TSK'yı kurumsal olarak yıpratıyor.
Bu arada hatırlatalım, geçen hafta yapılan bir
düzenleme ile tutuklu bulunan ya da açığa alınan subayların maaşlarının 2/3'ünü almaları sağlandı. Yani yargılama süresince mağduriyet yaşanmayacak.
Daha önce de açıkça yazdım. 3 tarafı
deniz, 4 tarafı problemlerle dolu bir coğrafyada yaşayıp 'orduyu lağvedelim' türü fantezi yapanlarla işim olmadı.
Dosta güven düşmana korku salan bir orduya hepimizin ihtiyacı var.
Ancak
yönetim kademesinin şunu da unutmaması gerekiyor: Sürekli
darbe planları yapan, düşmana değil kendi halkına karşı
psikolojik harekâta girişen, 30 yıldır
terörle mücadele ettiği halde hâlâ basit hatalarla şehit veren bir ordu ne dostuna güven verir ne de düşmanını korkutur.
Ordunun günümüz şartlarına göre reorganize edilip asli pozisyonuna dönmesi şart.