Hanefi
Avcı olayı giderek enteresan bir hal alırken önceki sabah Silivri'den bir
mektup aldım.
Telekulak iddiaları da gündemde iken, Avcı'nın 'haberlik bir şeyler' söylemiş olacağı umuduyla mektubu açtığımda 'matbuu' bir metin buldum.
Herhalde bizi 'ekibindeki gazeteciler'den görmediği için uyduruk bir mektup yollamış.
Söyledikleri genel geçer şeyler. Normal şartlarda herkesin de kabul edeceği söylemler. Ama kitaptan sonra o sözler pek bir anlam ifade etmiyor.
Oysa gündemi meşgul eden
telefon kayıtlarıyla ilgili tatmin edici bir şeyler söylemesini beklerdik. Ya da kitabındaki diğer iddialarla ilgili doyurucu açıklamalar...
Umarım bir an önce
tahliye edilir, kitabı ve iddiaları üzerine esaslı bir
röportaj yaparız. Çünkü Avcı'nın kitabı kendisinin bile tahmin etmeyeceği bir boyuta dönüştü.
Özellikle de son telefon kayıtlarından sonra.
Eğer o iddialar doğruysa; yani Avcı (ve tabii ki ekibi) 1990'lı yıllarda
Veli Küçük'ü, Mehmet Eymür'ü,
Tuncay Güney'i ve bugünün
Ergenekon sanıklarını dinlemiş ve 'hiçbir şey yapmamışsa' ortada başka bir durum vardır.
Bu açıklığa kavuşması zorunlu bir konu.
Avcı, ya o dönem de olayı anlamadı ya da iddia edildiği şekliyle '
Susurluk gibi Ergenekon'u da örttü.'
Fakat Avcı kapasitesinde birisinin dinlediklerini anlamayacağını düşünmek çok da mantıklı değil.
Kitabında olduğu gibi telekulak iddialarında da
şüpheli birçok boyut var.
Öncelikle Avcı,
illegal dinleme yapmışsa bunları neden ofisinde tutar?
Bu önemli bir soru. Fakat konunun uzmanları, Avcı'yı yakından tanıyanlar olayın aslında göründüğü kadar karmaşık olmadığını söylüyorlar.
Hatta gözaltına alındığı gün konuştuğu arkadaşlarına 'Beni gözaltına alamazlar, evimde ofisimde
arama yaptıramazlar' dediği de sır değil.
Yani Ergenekon sürecinde sıklıkla gördüğümüz gibi '
Titanik batmaz sendromu' yaşanmış denebilir. Kendine çok güvenen, hiçbir şekilde hukuk önüne çıkmayacağına inananların yaptığı bir hata bu.
Fakat buradaki asıl mesele şu: Avcı (eğer o yapmışsa) bu
dinlemeleri neden yaptı ve neden arşivledi? Çünkü dinleme yaptığı iddia edilen dönemde istihbarat müdürüydü.
Eğer o dönemde birtakım illegal dinlemeler yapılmışsa Ergenekon'u da görmüş olmalıydı.
"Acaba Avcı Ergenekon'un üzerine mi örttü?" sorusu bugünden sonra daha güçlü bir şekilde sorulacak.
Eğer iddia edildiği şekliyle devletin
emniyet müdürlerini, istihbaratçılarını, gazetecilerini dinleyen bir yapı varsa mutlaka bunun arşivi de tutulmuştur.
Soruşturmayı yürüten savcı bu arşivleri ortaya çıkartırsa Avcı'nın kitabından hareketle bir dönemin karanlık hikâyesini de görmek mümkün olacak.
Haliçte Yaşayan Simonlar bir aşk hikâyesinden doğdu. Avcı, kıvrak bir manevrayla kişisel hikâyesini bir cemaat hesaplaşmasına dönüştürdü. Fakat ofisinde çıkan
ses kayıtları işin rengini değiştirdi.
Eğer savcı cesaretle olayın üzerine giderse 1990'lı yılların ikinci yarısına ilişkin çarpıcı verilere ulaşabilir.
Bekleyelim, görelim.
Kadir Özbek'in stratejik hatası
HSYK Başkan Vekili
Kadir Özbek ve 6 arkadaşı adeta şov yaparak
istifa etti.
Bunu yaparken de 'HSYK'nın çalıştırılmadığını, yeni taslağın tuzaklarla kurulu olduğunu' iddia ettiler.
Fakat yargı çevrelerinin dünkü havasına bakarsak Özbek ve arkadaşlarının beklentilerinin tam tersi bir tablo ortaya çıktı.
Şöyle ki; Özbek ve arkadaşlarının istifası 'mağlubiyetin tescili' olarak görüldü. Bu istifanın
adliye koridorlarındaki karşılığı 'Artık etkisiz
eleman olacaklarını fark ettiler.
Danıştay ve
Yargıtay'daki konumlarına dönerek orada pozisyon kapma telaşına girdiler' şeklinde oldu.
Yani niyetlerinin aksi bir tablo oluştu.
Kaldı ki kamuoyu da Özbek ve Tekin'in çok yakın gelecekte görev sürelerinin biteceğini Suna Türkoğlu'nun da Danıştay adaylığı için zaten ayrılacağını biliyor.
Ayrıca Özbek'in de
Yargıtay Başkanlığı için
kulis yaptığını sağır sultanlar bile duydu.
Hatta
YARSAV üyelerini de ikiye böldü. İstifayı 'zamansız' bulanlar, 'Çok daha önce olmalıydı, şimdi ne anlamı var' diyenlerin yanında 'Onurlu bir tavır gösterdiler' diyenler de var. Bu arada hatırlatalım YARSAV listesinde ülkücüler üzerinden bir bölünme daha yaşanıyor.
Kadir Özbek istifa ederken '
Kurul çalıştırılmadı' demişti. Aslına bakılırsa
Adalet Bakanı Ergin, kurulu çalıştırmayarak tarihi bir iş yaptı.
Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya'yı doğduğuna pişman eden,
Erzurum savcılarını bir kalemde sorgusuz sualsiz görevlerinden alan, Ergenekon,
Balyoz,
Poyrazköy ve Güneydoğu'daki faili meçhulleri soruşturan hakim ve savcıları koltuklarından etmek için cansiperane savaşan HSYK şimdi çıkmış 'Bizi çalıştırmadılar' diyerek seçime birkaç gün kala istifa ediyorlar.
Bu tablo karşısında "Allah'tan çalıştırılmamışsınız" demek kaçınılmaz.