Bayram geldi hoş geldi.
Bayramlar, Türk toplumu için ayrı bir öneme sahip. Küsler barışır, büyükler ziyaret edilir, yolda-darda kalana el uzatılır.
Ben de bayramlaşmak için memleketime; Mersin'e geldim.
Tabi önümüz
sandık olunca her sohbette laf dönüp dolaşıp
referanduma, '
evet mi yoksa hayır mı' denmesi gerektiğine geldi.
Baştan bir gözlemimi not edeyim.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'bu anayasa kayısıya fayda edecek mi, fındığa,
şeker pancarına çare olacak mı' söylemini popülist bulup eleştirmiştim.
İki günlük nabız yoklamamda gördüm ki; milletin aklında o kadar anayasa maddesi değil, fındık
fıstık sloganları kalmış.
Yani Kılıçdaroğlu'nun tarzını tasvip etmesem de hakkı teslim etmem şart. Meseleyi iktidarla hesaplaşma boyutuna taşımayı başardı.
Çok sayıda yakınımdan 'limon dalında kaldı, mazot pahalı denize açılamıyoruz' söylemiyle 'hayır diyeceğim' yorumunu dinledim.
İyi de limonun ya da mazotun fiyatıyla referandumun ne ilgisi var dediğinizde aldığınız cevaplar Kılıçdaroğlu'nun 'çaldılar çırptılar' söylemleriyle paralel.
Hem kendi gözlemlerim hem de şehrin nabzını iyi tutan yerel gazetecilerden dinlediğim yorumlarda öne çıkan iki nokta var.
Birincisi Kılıçdaroğlu'nun 'aş iş' söylemi. Diğeri de 'Bahçeli'nin evet çıkarsa
PKK güçlenir' ifadeleri.
Öyle yorumlar dinledim ki pes dememek mümkün değil. "Referandum geçerse Öcalan'a af gelecek ya da PKK her yere
bayrak asacak..." Maaşlarınız düşecek, yargıya gitme hakkınız elinizden alınacak. Erdoğan rejimi değiştirecek!
Bir de bunun üzerine Kılıçdaroğlu'nun '
havuzlu villa, yüce divandan kaçış ve gemicik' muhabbetleri de eklenince... Mersin'de açık ara 'hayır' öne geçiyor.
Ayrıca Mersin'de azımsanmayacak bir boykot çalışması da var.
Kürtler'in yoğun olarak göç ettiği Şevket Sümer Mahallesi, Siteler ve Yeni Hal bölgelerinde BDP teşkilatı işi tehditlere kadar vardırmış. Son iki günde dedikodu almış başını gitmiş.
Hatta buradaki bazı kritik mahallelerin muhtarları
seçmen kağıdını isteyen seçmene 'kağıtlar gelmedi veya kayboldu, oy kullanamazsınız' türü sözler de söylemişler.
Yani onca yayın, reklam,
afiş ve broşüre rağmen sokaktaki insanın anayasa paketinin içiyle ilgili bilgisi yok. Gerçi bunda evet cephesindeki partilerin bu bölgede zayıf olmasının da etkisi var.
Ama kesin olan şu ki; muhalefetin Kürt
açılımı ve işsizlik,
yoksulluk üzerinden yürüttüğü
kampanya etkili oldu.
Peki
ülke genelinde etkili olur ve hayır çıkar mı? Teknik olarak mümkün. Hatta 'hayır' çıkarsa da çok büyük
sürpriz sayılmamalı.
Fakat ben bu paket Meclis'te görüşülmeye başlandığı andan bu yana
halk oylamasından evet çıkacağını düşünenlerdenim.
Muhalefet partileri adeta yalan rüzgarına dönen bir kampanya yürütüp paketle ilgisi olmayan söylemlerle konuyu saptırsa da;
Öcalan'ın özgür kalacağı, yargının
yandaş olacağı, maaşların düşeceği, ülkenin bölüneceği türden kara
propaganda çalışmaları olsa da;
PKK ve BDP, halkı sandığa göndermemek için Mersin'de bile insanları tehdit edebiliyorsa da;
Yüksek yargıdaki bazı isimler '
Hayır çıkması için Öcalan'a ihtiyaç var' türü akla ziyan
işbirliği formülleri üretse de;
Anketlere göre yüzde 53-54 bandında bir kabul oranı çıkacakken, kendini
bilişim uzmanı tanıtan bir
vekil sonuçları şaibeli kılmak için
şike söylemi yaysa da;
Kılıçdaroğlu, son düzlükte sandığı etkilemek için yıllardır problemli olduğu türbanı bile çözme vaadinde bulunsa da;
'Hayır' çıkmasını isteyen geniş bir
koalisyon varsa da;
Aynı zamanda ülkenin önünü açan 'derin millet' de var. Bu milletin terazisi hassas ve her zaman ülkenin lehine olan tercihler yapıyor.
Şimdi yapılması gereken basit bir şey var: Referanduma sunulan paketi her yerden bulmak mümkün.
Kim tarafından ve nasıl hazırlandığına bakmadan içeriği inceleyip sonra sandığa gitmek lazım.
Sonuç ne çıkarsa çıksın bu durumda
Türkiye kazanacaktır.