Türkiye yıllardır yeni ve
sivil anayasayı konuşuyor.
Hatta hem 12
Eylül Referandumu'nda hem de
12 Haziran Genel Seçimleri'nde ana başlık yeni anayasaydı.
Fakat gelinen noktada görünen tablo biraz garip.
Çünkü herkesin konuştuğu anayasa konusunda iş adım atmaya gelince sesi çok çıkanlar bir anda ortadan kayboldular.
Öyle ki
Meclis Başkanı
Cemil Çiçek'in başkanlığında 19 Ekim'de başlayan çalışmalar kapsamında bugüne kadar 165 üniversite,78 il barosu,60 siyasi parti,18 belediyeler birliği,17 kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu, 7 yüksek
mahkeme,7
kamu görevlileri sendikaları üst kuruluşu, 6 muhtarlar birliği derneği, 4
işçi ve işveren sendikaları üst kuruluşu gibi toplamda 21 bin
vakıf, platforma anayasa konusunda
çağrı yapıldı.
Ancak gelen
cevaplar düşündürücü. Çünkü 165 üniversiteden sadece Turgut
Özal Üniversitesi teklifini getirdi. 165 kişi ya da kuruluş da
posta yoluyla görüşlerini iletti.
Web sitesi üzerinden de 3777 kişi
mesaj bırakmış.
Şimdi soru şu; yeni anayasa için bu kadar istekli olan,
gürültü çıkartan kurumlar nerede?
TBMM Başkanı Cemil Çiçek
Uzlaşma Komisyonu üyeleriyle dün sabah basının karşısına geçtiğinde bu soruyu kendisine yönelttim. Acaba 'Yaşanan
kavga, gürültü ve zıtlaşmalar sonucunda halkta bu Meclis'ten anayasa çıkmaz' görüşü mü oluşmuştu?
Cemil Çiçek siyasetin duayenlerinden sayılır.
Çeyrek asırdır parlamentoda. O yüzden bu işin zorluklarını ve risklerini çok iyi biliyor. Konuşurken de kelimeleri seçerek konuşuyor.
Aslında kamuoyundaki ilgisizliğin farkında ama moral bozmamak için pozitif noktaları öne çıkartıyor. Mesela 'her türlü olumsuzluğa rağmen bu 12 kişi hâlâ aynı masadayız. Kalkmaya da niyetimiz yok' diyor.
Aslında 12 kişiden oluşan Uzlaşma Komisyonu'nun işi hiç kolay değil.
Çünkü hem
ülke gündemi çok yoğun hem de Meclis çok gergin. Ayrıca süreci sonlandırabilecek çok fazla mayınlı saha var. Üstelik de TBMM'nin bir anayasa yapma tecrübesi yok.
Bugüne kadar
darbeciler anayasa yaptığı için
doğal olarak ağır aksak giden bir süreç.
Anayasa yapım sürecinde Çiçek gibi tecrübeli bir başkanın olması da ayrıca önemli. Mesela dünkü toplantıda sorduğumuz iç gıcıklayıcı soruların hiçbirine cevap vermedi.
Her defasında 'önümüzde bir takvim var. 2012 sonuna kadar yazım sürecini bitirmeyi düşünüyoruz. 30 Nisan'a kadar herkesimden görüş topluyoruz. Sonra tartışacağımız şeyleri baştan tartışarak işi baltalamayalım' dedi.
Bu aşamada medyadan da talepleri var.
Sürekli partilerin kırmızı çizgileri üzerinden
tartışma çıkartılmasının sürece zarar vereceğini düşünüyor.
'Ümitli misiniz' sorusuna ise 'Aksini düşünmek bile istemem. Bu konunun arası yok. Ya yeni bir anayasa yaparız ya da darbe anayasası ile devam ederiz" cevabını veriyor.
Aslında hepimizin üzerinde ciddiyetle düşünmesi gereken bir cevap. Gerçekten yeni ve sivil bir anayasa istiyor muyuz istemiyor muyuz?
Eğer istiyorsak o zaman ona göre davranmamız gerekiyor. Çünkü Çiçek'in dediği gibi bu konunun arası yok.
Yeni anayasada 'eğer' 'ama' ve 'fakat' olmayacak
Dünkü toplantıda öne çıkan noktalardan birisi de şu;
Anayasa için bir araya gelen tüm
siyasi partiler toplumdaki umutsuzluğun da farkında. O yüzden
komisyon başkan ve üyeleri önümüzdeki haftadan itibaren sivil toplum kuruluşlarının toplantılarına hatta
Ankara dışındaki programlara bile katılıp anayasa için
destek isteyecekler.
Bir diğer dikkat
çekici başlık ise Çiçek'in çizdiği çerçeve.
Diyor ki: "Yönlendirme yapmamak için görüş beyan etmeyip gelen her türlü teklifi arşivliyoruz. Fakat şurası kesin. İçinde 'eğer', 'ama', 'fakat'ların olmayacağı yeni bir anayasa yapacağız."
Televizyonlar için bilgilendirici programlar, afişler ve broşürler de hazırlayacaklar.
Hatta sosyal medyaya yönelik çalışmalar da planlıyorlar. "
Twitter hesabı açacak mısınız" diye sorulduğunda ise "Yeter ki anayasa yapımına katkı sağlasın. Kavağa bile çıkmaya hazırız" dedi.
Çiçek'in ayaküstü yaptığı bu espri bile yeni anayasa sürecinin ne kadar zor olacağının delili denebilir. Ama aynı zamanda kararlılığın da bir başka açıdan ifadesi.