Aslında Şamil
Tayyar'dan örnek alıp daha yolun başındayken vazgeçmem gerekirdi ama gazetecilik virüsü işte, yapıştı mı bırakmıyor.
Ergenekon'u anlama ve anlatma konusunda Tayyar'ın kitapları çok önemli. Fakat Tayyar
ödül yerine ceza aldı. 50 ay kesinleşmiş
hapis cezası var.
Tazminat cezaları da cabası.
Suçu, tasarlayarak kitap yazmak!..
Maalesef meslek örgütlerinin büyük bir kısmı Tayyar'a
destek olmak yerine 'oh olsun' modunda. Çünkü Tayyar'ın yazdıkları hoşlarına gitmedi.
Şimdi bu tecrübeyi bizzat yaşıyorum.
Hrant Dink Cinayeti konusunda uzun süredir yaptığım çalışmaları 'Bi
Ermeni Var' adıyla kitaba çevirdim. Kitabı yazarken
boyun fıtığım azdı, geceler boyu yüzlerce sayfa raporun arasında kayboldum.
Kitapta bugüne kadar ortaya çıkmayan bir sürü yeni bilgi ve belgeye ulaştım. Yani soruşturmayı yürütenlerin yapması gerekenleri yaptım. Hatta
davanın seyrini değiştirecek ayrıntılara ulaştım.
Nitekim Dink
ailesinin avukatları kitaptaki bulguları dilekçeyle mahkemeye taşıdı. Bu arada Orhan Dink 'aile adına' teşekkür etti. Kitabı çok önemli bulduklarını anlattı.
Peki ne oldu?
Beyaz bir bere içinde 4 kaleşnikof mermisi geldi. Telefon tehditleri yağdı. Dediler ki 'seni ve aileni Dink gibi öldürürüz.'
Medyanın büyük bir kısmı olayı görmedi bile.
Meslek örgütlerinin çoğunluğu hadiseye
Fransız kalmayı
tercih etti.
Emniyet ve
savcılık tehdit edenler hakkında ipucu bulamadı bile. Tehdidin ne kadar ciddi olduğunu anlattılar ve 'kendine dikkat et' demeyi de
ihmal etmediler.
Bir gazeteci olarak kendime nasıl dikkat edecektim acaba?
Sonra dava yağmuru başladı. Kitap piyasaya çıkalı bir ayı geçti. Şu ana kadar tam 11 ayrı suç duyurusu, iki toplatma talebi ve bir
tazminat davası geldi.
Haftanın iki günü mutlaka adliyede
savunma yazmakla meşgulüm. Neyse ki savcı kibar birisi, çay da ısmarlıyor.
Görünen o ki kitaba daha çok dava gelecek. Çünkü iddianamede, istihbarat raporunda ya da
telefon kayıtlarında ismi geçen herkes sanki bir yerlerden düğmeye basılmış gibi adliyeye koşuyor.
Yani, Dink'i öldüren
Ogün Samast çocuk mahkemesinde yargılanacak,
infaz yasasından yararlanıp seneye belki de
tahliye olacak ama ben cinayetin perde arkasını yazdığım için onlarca yıl
hapis cezası ile karşı karşıya kalacağım.
İstenen tazminat cezaları da cabası.
Nedim Şener hakkında açılan bir dava için onu 'Uluslararası
basın özgürlüğü kahramanı' yapanlar benim kitabıma sağır, davalara da duyarsız kaldılar.
Neden?
Çünkü kitap hoşlarına gitmeyen gerçekleri ortaya koydu. Kurdukları
sanal kuleleri de yıktı. Bu yüzden tehdit edilmemi, davalarla boğuşmamı 'hak edilmiş' bir durum olarak görüyorlar.
Yani, bu ülkede kitap yazmak zor iş...
Meclis kaçış yeri mi?
Vekil olmak için
istifa eden isimlere geçmeden bir notu düşmek şart.
Daha önce yazdık ama yeni gelişmeler gösteriyor ki
CHP'deki
kriz çok derin. Önümüzdeki günlerde daha büyük
sürprizler yaşanabilir.
İstifalara gelince.
Aslında çok büyük sürpriz yaşanmadı. AK Parti'ye ilgi
doğal olarak büyük çünkü
iktidar partisi. Fakat MHP ve CHP'den
aday olmak için istifa eden tartışmalı isimler var.
Sincan Hakimi Osman
Kaçmaz MHP'den aday olmak için istifa etti. Adı çok tartışılmış, skandallara karışmıştı. Bu köşeden 2009 yılında Cumhurbaşkanı'nın yargılanması yönünde karar verdiğinde '
kariyer planları var,
siyasette görebiliriz' dediğimiz zaman bize dava açmıştı.
Ergenekon'dan yargılanan
Savcı İlhan Cihaner de istifa edenlerden. Durup dururken
Alevi kurultayında boy gösterince 'galiba siyaset düşünüyor' dediğimizde o da benzer tepki göstermişti.
Hanefi
Avcı ve
Sinan Aygün de istifa edenlerden.
CHP'den aday olacakları konuşuluyor. Bu arada not edelim, Avcı ile ilgili tüm yazdıklarım doğru çıktı. Kitabın proje olduğunu, yazım sürecinde tuhaf ilişkilerin olduğunu, uzun vadede siyasete girmek gibi bir niyeti olduğunu yazmıştım.
Hepsi gerçekleşti.
HSYK eski Başkan Vekili
Kadir Özbek de istifa edenlerden. Hükümete yönelik salvolarının arkasında siyaset düşüncesinin yattığını anlattığımızda 'yok öyle şey' demişti.
YARSAV Başkanı Emine
Ülker Tarhan da CHP için istifa edenlerden.
Şimdi her iki ismin icraatlarını ve açıklamalarını bu gözle yeniden ele almak lazım.
Balyoz sanıklarından Engin Alan'ın adaylığı daha önce Bahçeli tarafından ilan edilmişti. Ergenekon sanıklarından Mustafa Balbay'ın adaylığı da Kemal Kılıçdaroğlu'nca açıklanmıştı. Diğer sanıklar da gelirse Meclis enteresan bir hal alacak. Bu isimlerin aynı anda Meclis'te olduğunu düşünsenize...
Çok renkli olacağı kesin.
BDP, MHP ve CHP sanıkları aday göstererek siyasette yeni bir çığır açıyor. Meclis ve millet
vekilliği adeta yargıdan adam
kaçırma aracına dönüştü.
Bu arada , bugün 'dokunulmazlıkları kaldırın' diye
çağrı yapan CHP yeni dönemde de 'dokunulmazlıkları kaldırın' diyebilecek mi?