'Bizi bu
Heronlar mahvetti' dersek abartı olmaz.
Önce,
Bugün Gazetesi olarak son yılların en büyük skandalını tüm boyutlarıyla ortaya döktük.
Devletin resmi istihbarat örgütü (MİT), ordu içindeki birtakım tuhaf ilişkileri tespit etti. Mahkeme kararlarıyla delillendirip muhatabına iletti.
Dönemin
Kara Kuvvetleri Komutanı
İlker Başbuğ'un talimatıyla
soruşturma açıldı. Fakat aradan geçen üç yıl içinde
ihanet konuşmasını yapanlar hakkında yasal bir işlem yapılmadığı gibi söz konusu subaylar
terfi de ettiler.
Biz gündeme getirdikten sonra konu tekrar tozlu raflardan indirildi. Kamuoyu hassasiyeti en üst seviyeye çıktı. Konu yazıldı, çizildi. Herkes
Genelkurmay'dan tatmin edici bir açıklama beklerken
cevap Kandil'den ve BDP'den geldi. Nedense olayı yalanlama yarışına girdiler.
Genelkurmay günler sonra konuştu ama cevabı, haberi teyit etmenin ötesine geçemedi. Sahte
çürük raporu verdiği iddiasıyla tutuklanan '
bamya' kod adlı savcı Zeki
Üçok çarpıtılmış bilgiler dağıttı basına. Tam anlamıyla özrü kabahatinden büyük bir açıklamaydı.
Sonra
telefon görüşmelerinin tape'lerini yayınladık. Birden fazla görüşme var ve 'her şey fazlasıyla' net. Artık hiç kimsenin çıkıp da 'Bunlar
iftira, böyle bir şey olmamıştır' deme şansı yok.
Milletin kafası zaten allak bullak olmuştu,
Taraf asıl şok edici belgeleri yayınladı.
3 yıldır bir kez olsun Kandil üzerinde uçmayan Heronlar
karakol saldırılarını saniye saniye görüntülediği ve bunu ilgili her yere ulaştırdığı halde hiçbir
tedbir alınmadığı ortaya çıktı.
Sanki birileri 'göstere göstere gelen saldırıya göz yummuş.' İnsanın aklı almıyor.
Üstelik bu saldırının istihbaratı tam 12 gün önce alınmıştı. Tedbir alınmıyor. Sonra
saldırı anı geliyor. Çatışma sürüyor. Garibim
Mehmetçikler ateş altında. Yardıma gidecek üs 7 dakika ötede ama kimse gelmiyor. Bir süre sonra görüntüler donuyor. Çünkü o mevzideki Mehmetçikler artık hayatta değiller.
PKK'lılar mevziler arasında gezinip sonra sallana sallana gidiyorlar.
Eğer o görüntüler bilgisayar oyunu olsaydı kolaydı. 'Restart' butonuna basar oyunu tekrar başlatırdınız.
Fakat o gece o mevzide
aslan gibi 7 Mehmetçik şehit oldu. Milletin yüreğine ateş düştü. Ve maalesef birileri de o şehitler üzerinden siyasi proje üretmeye kalktı. Keşke o çevreler 'Nasıl oluyor da karakolda
baskın yiyoruz, bu ülkenin çocukları hayatlarını kaybediyor. Nasıl oluyor bu?' deselerdi.
Şimdi şapkayı önümüze koyup düşünmemiz lazım. İzlediklerimiz bilgisayar oyunu değil. Bugün ve Taraf'ın yayınladığı bilgiler, belgeler ortada esaslı bir skandalın olduğunu ortaya koyuyor.
Eğer konunun tarafları 'Kol kırılır yen içinde kalır' mantığında olmaya devam edeceklerse görev siyasi iradeye düşer.
Hantepe'de hayatlarını kaybedenler Mehmetçikler'in vebali, ihmali olanları tespit edip, gereğini yerine getirmeyenlerin yakasında olacak.
Hukuk yoksa gerisi teferruattır
Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül her ne kadar 'Her şey gayet normal' dese de ortada anormal bir durum olduğu belli.
Çünkü son yıllarda hiçbir Yüksek Askeri
Şura toplantısı bu kadar gergin bir ortamda geçmemişti.
Kulisler çelişkili bilgilerle dolu. Taraflar ketum. Toplantıların ilk güç günü geçti ama somut olarak hiçbir şey belli olmadı. Taktik savaşlarının yaşandığı artık aşikâr.
Dün
akşam saatlerinde resmin netleşmesi bekleniyordu. Fakat bırakın netleşmeyi daha da karmaşık bir hale geldi. Cumhurbaşkanı,
Başbakan ve
Genelkurmay Başkanı son bir hafta içinde üçüncü kez bir araya geldi. Başbakan birkaç kez
Adalet Bakanı ile toplantı yaptı.
Bu durumu 'Iğsız üzerindeki
kriz sürüyor' şeklinde anlamak mümkün. Çünkü
Kara Kuvvetleri Komutanı olması beklenen
Org. Hasan Iğsız'a karşı hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı'ndan bir
rezerv olduğu biliniyor. Aynı zamanda Başbuğ'un Iğsız üzerindeki ısrarı da.
Bu arada İstanbul'daki tuhaflıkları da bu resmin bir kenarına iliştirmek lazım. Tutuklamalara itirazı değerlendiren 11. Ağır
Ceza Mahkemesi bir türlü karar veremiyor. Aynı zamanda 102
sanıktan 100'ünün hâlâ firarda olduğunu da hatırlatalım.
Dün
mahkemeden karar beklenirken bir
sürpriz gerçekleşti. Özel yetkili savcılardan sorumlu Turan Çolakkadı'ya vekâlet eden
Savcı Selim Berna
Altay,
Balyoz sanıklarının yakalama kararlarının ertelenmesini istedi. Hukuksuz bu girişim birkaç saat sonra reddedildi ama Altay'ın hukuken böyle bir hakkı yokken bu girişimi yapması manidar.
Özetle, YAŞ kararlarını bu akşam saatlerinde göreceğiz. Burada önemli olan kimin hangi makama geldiği değil.
Sivil irade 'Hukukun gereğini yapabilecek mi?' yoksa '
teamül' denilerek sanık da olsalar askerlerin ayrıcalıklı konumları sürecek mi? Bu yılki YAŞ'ın özü burada. Dolayısıyla diğerleri teferruattır...