Siyasetin duayen isimlerinden Cemil Çiçek'in çok sevdiğim bir ifadesi var.
Hükümetin
demokratikleşme yolunda atması gereken adımlarda geciktiği yönündeki bir eleştiriye cevaben "Şeytan taşlamaktan tavafa fırsat mı kaldı" demişti.
Yani, hükümet cephesi 2002'den bu yana
darbe girişimleri, muhtıralar, envaiçeşit
eylem planıyla uğraşmaktan yapısal ve temel konulara eğilemedi. Gerçi bu görüşe karşı çıkan ve bunu da mantıklı gerekçelerle izah edenler de var ama sonuç itibariyle '
şeytan taşlamaktan tavafa fırsat kalmaması' da bir
Türkiye gerçeği.
Siyaset böyle olunca biz gazeteciler de üzerinde durulması gereken birçok konuya eğilemiyoruz.
PKK,
Ergenekon davası,
Balyoz planları ve cunta girişimleri,
sivil asker ilişkilerinden diplomasiye, eğitime, sağlığa ya da çevreye sütunlarımızda yer kalmıyor.
Aslında gündemde yine çok önemli konular var. Esed diktatöryası Ramazan'da olduğu gibi bayramda da kan dökmeye devam ediyor. İran'ın bölgedeki planları ve Türkiye'ye karşı perde arkası operasyonlarını Suriye'de yaşanan gelişmelerle birlikte ele almak şart.
PKK'nın son günlerde şiddeti artırması, muammaya dönen
Karayılan ve Kandil'e yönelik operasyonlar meselesinde de mebzul miktarda 'acem oyunu' var.
Fakat bütün bunların hepsine bir virgül koyup
trafik terörüne değinmek kaçınılmaz oldu. İstatistikler korkunç. Sanki savaştayız. Bayramın ilk 5 gününde medyana gelen trafik
kazalarında 88 kişi öldü 387 kişi de yaralandı.
9 günlük tatilin ilk günü tam 32 kişi öldü. Kazaların yüzde 80'i
aşırı hızdan. 22 kaza sürücünün
kontrolü kaybetmesinden, 8 kaza ise hatalı sollamadan kaynaklanmış.
Dün, bugün ve yarın ile tatilin son günü yaşanacak kazaları da düşünürsek üç haneli rakamlara ulaşacağız. Neresinden bakarsanız bakın ortada esaslı bir sorun var. Normal bir ülkede bu kadar kayıp ancak ciddi bir
doğal afette ya da savaşta verilir.
Peki bizdeki sorun ne? Yollarımız mı, arabalarımız mı, yoksa şoförlüğümüz mü? Hepsi kötü deyip işin içinden çıkmak da mümkün. Fakat kaza istatistiklerine baktığımızda ilginç bir tablo ortaya çıkıyor.
Kazalar çoğunlukla aşırı hız ve yoldan çıkma şeklinde olmuş. Yani duble yollar ve artan yol kalitesi kazaları azaltmaya yetmemiş. Nitekim dün Tekirdağ'da meydana gelen ve üç aracın karıştığı bir kazada
araçlardan birisi 191 km. hızdaydı. Sanki pistte
yarış halindeler. Yine istatistiklere göre kazaya karışan araçlar çoğunlukla özel araçlar.
Ayrıca araç kalitesindeki artış da herkesin malumu. Artık içinde saman olan uyduruk kuş serisi arabaları kimse kullanmıyor. Peki sorun ne? Yollar iyileşiyor, araçlar daha sağlam ama ölümlü kazalar sürekli artıyor.
İşin uzmanları özellikle sürücü hatalarına dikkat çekiyorlar. Özellikle bayramın psikolojisi, kavuşma heyecanı ve bir an önce varma dürtüsüyle yapılan hız, yorgunluğa rağmen verilmeyen molalar kötü sonla bitiyor.
Her noktaya trafik polisi koymak mümkün değil. O yüzden sürücülerin bilinçlendirilmesi şart. Bu da kolay değil. Çünkü ne kadar kemer tak, hız yapma, 3 saatte bir mola ver deseniz de insanımız 'bana bir şey olmaz' deyip basıyor gaza.
Sonuç ise ortada.
Aslında yapılacak şeyler belli. Tüm dünyada
elektronik denetim sistemleri ile yollar her daim kontrol altında. Sürücü eğitimlerine çok önem veriliyor.
Yani bu konuda keşfedecek bir
Amerika kalmadı. O yüzden bu sorunu milli mesele yapmamız şart.
Son olarak... Kendinizi sevmeye bilirsiniz. Ailenizi önemsemeyebilirsiniz. Ama başkalarının hatırı için dönüş yolunda dikkat edin. Bayramı sadece trafik canavarı yapmasın.