Cenab-ı Hakk'ın insana ihsan ettiği bu vücud temlik değildir. Yani insanın mülkiyetine verilmemiştir.
Öyle olsaydı, idaresi de insana bır
akılırdı. O zaman bir gözün, bir kalbin, bir beynin idaresini bile yerine getiremezdik. Bu hususu
Bediüzzaman Hazretleri şöyle izah ediyor: "Yani, nasıl bir zât, misafirleri ziyafete davet ediyor. Onlara, ziyafetteki eşyadan ve yiyeceklerden istifade etmeyi ibâha ediyor; mubah kılıyor. Öyle ise ibâha ve ziyafetin kaidesine göre, ziyafet sahibinin rızası dahilinde tasarruf etmek gerekir. Bu durumda misafirler, israf edemezler; sofrayı alıp bir başkasına ikram edemezler; oradaki yiyecekleri kaldırıp bir başkasına sadaka vermezler, dökemezler, zâyi edemezler. İşte aynen bu misal gibi, insan da Allah'ın kendisine ibâha suretinde verdiği vücudu ve hayatı da
intihar ederek sona erdiremez. Gözünü, midesini çıkarıp atamaz. Aynı şekilde içkiyle, sigara ile onlara zarar veremez,
haramdır."
Durum böyle olduğu halde maalesef ülkemiz Türkiye'de son yedi yılda
alkollü içkilerin tüketimi yüzde 133 artmış durumdadır.
Yeşilay ve
Tüketiciler Birliği araştırmalarına göre, Türkiye'de alkole başlama yaşı 11'e kadar düşmüş vaziyettedir.
Dünya
Sağlık Teşkilatı tarafından hazırlanan rapora göre, CİNAYETLERİN yüzde 58'i; TUTUKLAMALARIN, IRZA TECAVÜZLERİN VE ŞİDDET OLAYLARININ yüzde 50'si; TRAFİK KAZALARININ yüzde 60'ı; İŞE GİTMEYENLERİN yüzde 60'ı; EŞ DÖVME OLAYLARININ yüzde 70'i; İNTİHAR EDENLERİN yüzde 58'inin sebebi ALKOL...
Yine araştırmalara göre, içkiye devam eden annelerin çocuklarındaki bozuklukların oranı şöyle: Bu çocukların
psikolojik problemleri % 89; konuşma bozukluğu % 8;
doku bozukluğu % 80;
saldırgan tavırlar % 72;
hormon-cinsel bozukluk % 46; normalden
küçük doğum % 98; duyma bozukluğu % 25; ortopedik
arıza % 33;
kalp zafiyeti % 29. Raporlara göre alkol alan kadınların % 50'si düşük yapıyor.
Yine raporlara göre alkole başlama yaşının 11'e düşmesinin sebepleri sıralanırken en büyük sebebin görenek, manevî boşluk, kolay erişilebilirlik, alkolü özendirici dizi ve filmler olduğu bildiriliyor.
Bu sebeple mânevî boşluğun doldurulması gerekmektedir. Bilindiği üzere, insanda nebâtî, hayvanî, insanî ve imanî olmak üzere dört mertebe vardır. Yani insan beslenmesiyle nebatî bir hayata; şehveti ve gazabı itibarıyla hayvanî bir hayata; akıl, gönül ve vicdan gibi duygu, kuvve ve lâtifeleriyle insanî bir hayata; Allah'tan peygamberlerin getirdiği vahiy mesajına iman etmesiyle imanî bir hayat mertebesine sahiptir. Nebâtî ve hayvanî duygular kördür ileriyi görmez. Azıcık bir lezzet için büyük tehlikelerin altına girer.
İntikam lezzeti ile bir dakikada bir
cinayet işler, senelerce
hapis cezası çeker. İnsanın aklı bu tehlikeyi görür, vicdanı ile işleyeceği bu cinayetin pek çok masumu da yakacağını bilir ama o ileriyi görmeyen kör hislerin tesirinde kalır. İçkinin ve sigaranın zararını çok iyi bilenlerden bazılarının da onları bırakamamasının arkasında bu nebâtî ve hayvanî, yani ileriyi görmeyen kör hislerin tesiri vardır... Onun için meselenin daha bir üst mertebeden ele alınması gerekmektedir. Bu da îmanî mertebedir. Çünkü tahkikî bir imana sahip sağlam bir mümin, Arş-ı Azam'dan geldiğine inandığı prensiplere gönülden bağlıdır. Onları çiğneyip geçmesi mümkün değildir. Artık onun gözünde haram olan madde, uzak durması gereken çirkin, hatta iğrenç bir şeydir. Boğazından geçmesi çok zordur... Ama bu, imanda bir seviyeyi gösterir. Bunun için bilhassa gençlerin bu yönden ele alınıp eğitilmesinde çok büyük faydalar temin edilecektir.
Yeşilay Haftası münasebetiyle, ibâha (istifade imkânı ve serbestliği) düsturunu yeniden ele alıp değerlendirmeyi düşündüm...