Viyana'dan Budapeşte'ye gelirken
Kırşehirli
Ramazan Bey ile
yolculuk yaptık. Biz Kırşehir'e
yurt açmaya gittiğimizde üç yaşında imiş...
Aras soyadının ta Samanoğulları'na dayandığını söylüyor. Babası annesiyle hacda imiş. Kırşehir Caca Bey
Camii'nin imamlığından
emekli imiş... Bizim zamanımızda açılan yurttaki kurslara devam etmiş. Şimdi Viyana'da bir kitabevi işletiyormuş.
Yol boyu sohbet ettik. Dr. Zihni Bey'i tanıyor. Nöroloji uzmanı olan Zihni Bey'i Ege Üniversitesi'nden tanıyordum... Birkaç aylık arkadaşlığımız, aynı evde beraberliğimiz olmuştur... Prof. Dr. Ali
İhsan Bey ile Ege Tıp'ta beraberdiler... Ali İhsan Bey Cumhurbaşkanımız
Abdullah Gül Bey'in dayısı Dr. Ahmet Satoğlu'nun asistanlarındandı...
Ramazan Bey beni 1984'lere aldı götürdü. Yurt açmak için Kırşehir'e ilk geldiğimizde bir arkadaşımızın
kısa dönem askerlik arkadaşı
Hüsamettin beylere
misafir olmuştu. Bize
Kürt pilavı yediren Hüsamettin Bey hoş bir insandı. Bize "Ya Hû kardeşim... Ankara'da okurken ben de Risale okunan evlere gittim. Ama diğer arkadaşlar bol bol kitap okuyor, yüzleri nurlanıyordu. Ben aynaya bakıyorum, bir türlü o hali göremiyordum. Zaten benim kitap
okuma şevkim yoktu. Onun için oradan kendim ayrıldım. Ben
eylem adamıyım, diyerek ayrı bir yol tuttum." diyordu. Bütün gece yanımıza gelen arkadaşları ile Dâr'ül-harp, dârül-
İslam, cuma namazı konuları üzerinde durdular. Bizim böyle münakaşalarla
vakit harcamaya niyetimiz yoktu. Onun için gecenin geç vaktinde bile, karkası bitmiş bir binayı, yurt olur mu, olmaz mı diye bakmaya gittik. Geldiğimizde aynı konular tartışılıyordu. O güzel, o hoş insan şimdi ne yapıyor merak ediyorum...
Sonra Kapıcı Camii yakınında bir
otel bulduk. Orasını yapacağız ama o zaman başına müdür olarak koyacağımız arkadaşımız yok. Konya'ya dönerken hemen yolumuzun üzerindeki Ortaköy'e varıp orada matematik öğretmeni olan arkadaşımız Yusuf Bey'i bulduk. Anlattık. "Ben hemen
istifa edip gideyim." dedi.
Allah razı olsun hiç tereddüt etmedi. Bunu duyan cami arkadaşları "Yusuf sen ne yapıyorsun? Sen deli misin? Devlet memurluğu bırakılır mı? Yarın belki
maaşının yarısını bile alamazsın; vazgeç!" demişler. O
küçük boylu ama büyük ruhlu, levent yürekli Yusuf'umuz "Yazıklar olsun size! Bana
destek olup,
teşvik edeceğinize neler söylüyorsunuz. Mesele maaş ise ben domates satar bir öğretmen maaşından bile fazla para kazanırım... Mesele o değil... Şimdi fedakârlık zamanı!" diye onları ikaz edip utandırmış. Gerçekten kışın ortasında eski olan kalorifer teşkilatı bozulunca, yarı beline kadar suların içinde o Koca Yusuf'a kaç defa kalorifer kazanını
tamir ederken şâhit oldum... Her hatırlayışımda gözlerim dolar!. Allah razı olsun. Kırşehir'de çok emeği vardır...
Yusuf Bey hemen valinin ziyaretine gider. O zamanki vali Fikret Bey, Yusuf'a sahip çıkar... Aralarında "
gümüş eğerliler" sohbetini çok dinledim. Bunu Çerkez kardeşlerimiz çok iyi bilirler. Yusuf'u belediye başkanı ve yardımcısı ile tanıştırır... Onlar da yurt yeri için
arsa bulmasına yardımcı olurlar. Şimdi kolej olan binanın temeli Yusuf Bey'in eliyle ta o zaman atılır...
Kırşehir'in o zamanki kıt imkânları içinde yapılanlar aslında çok mühimdir...
O yurtlardan yetişenler şimdi Viyana'da, Budapeşte'de okullar, yurtlar açmak için uğraşıyorlar...
Hayırdan hayır doğarmış... Kısır çekişmelerden de nelerin doğacağı malum.