GÖZLERİM ONU GÖRENİ GÖRDÜ

Danimarka'ya, Kopenhag'daki Zaman'ın yeni binasının açılışına katılmak için gitmiştim.


Orada dostlarla bir araya geldik. Bir işadamımız ve gazetemizden bir grup Mandela'nın ülkesi Güney Afrika'ya okul yaptırmak için gitmişler. Onlardan dinlediklerimden bazı bölümleri aktarmak istiyorum: Uçakla on saati aşkın bir yolculuktan sonra Johannesburg havaalanına indik. Oradan Durban şehrine geçtik. Akşam gelişimizi vesile ederek Türk işadamlarıyla Star Koleji'nin yurdunda bir tanışma toplantısı yaptık. Durban'daki Müslümanlar, toplumda üst seviyelerde yer edinmişler... Sayıları çok az olmasına rağmen çok etkinler. Mandela ile baştan anlaşmışlar. Ona demişler ki: "Müslümanların kestikleri besmeleli etleri diğerleri yiyebiliyor ama, başkalarının besmelesiz kestikleri hayvanların etlerini Müslümanlar yiyemezler. Onun için kesim meselesini bize havale ederseniz problem kökten halledilmiş olur." Müslümanların bu teklifini makul bulan Mandela, kesim işini tamamen onlara vermiş. Onun için Güney Amerika'da bütün etler helâl... Orada cami ve mescitler çok temiz. Mimarileri farklı, estetik bir yapıya sahipler. Durban'daki cami projelerinin on dört tanesini çizen Cengiz Bey Kırşehirli, Hintli bir hemşire ile evli... On beş sene önce gelmiş ve bir daha ayrılmamış. Durban'da Abdullah Karacan'ın yaptıracağı okulun inşaat heyetiyle görüştük. Sonra öğle yemeğine bizi Müslüman bir aile ısrarla çağırınca kıramadık gittik. Orada bizi bir grup Müslüman işadamı karşıladı. Tanışırken içlerinde petrol istasyonları olan birisi dedi ki: "Ben çok kitap okuyan birisiyim. Bediüzzaman'ın kitaplarının İngilizcesi ile tanıştım. Artık başka kitap okuma ihtiyacı hissetmiyorum. Meğer Türkler bizden büyük bir hazinelerini saklamışlar. Bu eserler muhteşem bir ufuk veriyor." Bir başkası, kendisinin küçük bir güvenlik şirketi olduğundan bahsetti. Ev sahibi araya girdi ve "Küçük dediği şirkette, dört yüz bin insan çalışıyor." dedi. Akşama doğru eski adıyla Star Koleji, yeni adıyla Cemal Karacan Koleji'ne gittik. Velilerden otuz kırk kadarı ile ortak bir yemek düzenlenmişti. Yemekte, Durban eyaletinin Milli Eğitim Bakanlığı'ndan bir de müsteşar vardı. Okul müdürü açış konuşması yaptıktan sonra Abdullah Karacan Bey şunları söyledi: "Gönlümde okul yaptırma arzusu vardı. Bir ABD seyahatimde ziyaretine gittiğim Hocaefendi'ye bu niyetimi açtım. Bana Afrika'da yapmamı tavsiye etti. 'Onların ciddi ihtiyaçları var.' dedi. Ben de burada yapmaya karar verdim." Bu sözler üzerine salon alkıştan yıkılacak gibi oldu. Durban bakanlık yetkilisi söz aldı: "Eyâletimizde 600'ü aşkın okul var. İçlerinde çok üst seviyede okullar da var. Bir gün okulları gezmeye karar verdim. Önce çok lüks olan bir okulu gezdim ama içinde eğitim yoktu. Sonra bu okula geldim. Barakalarda kurulmuş binalar, ortada âdeta okul yoktu ama içinde muhteşem bir eğitim vardı. Anladım ki, okul ancak ciddi eğitimle okul oluyormuş; bina ile değil. Ama bu arada güzel bir bina oraya konulunca bu iş tamam olur. Sayın Karacan'a teşekkür ediyorum." Bayan velilerden birisi, "Çocuğum başka okullara gidiyordu. Ama ben cumartesi-pazar öğretmenlerin çalıştığı bir okulu ilk defa gördüm." dedi. Başka bir veli, "Benim çocuğum ülkeyi kriket sporunda dünyada temsil ediyordu ama bilimde, derste sıfırdı... Bu okula verdik burada da matematik, fizikte ülkeyi temsil etmeye başladı." dedi. Müslüman bir bayan doktor, "Bu öğretmenler sadece hafta sonu değil; geceleri de çalışıyorlar. Bunlar bizi arayıp ziyarete gelmek istediklerini söyleyince korktuk 'Acaba çocuğumuzun bir kabahati mi var?' dedik. Okul-aile diyaloğu imiş; çok memnun olduk. Sonra Fethullah Gülen'in kitapları ile tanıştım. Sanki bir yitiğimi bulmuş gibi oldum. Bugün çok bahtiyarım ki, gözlerim onun gözlerini gören Abdullah Karacan'ı gördü!" dedi. Hıristiyan bir veli "Bu okuldaki ruha hepimizin ihtiyacı var. Çocuklarımızın yüzü gülmeye başladı." dedi...
<< Önceki Haber GÖZLERİM ONU GÖRENİ GÖRDÜ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER