Bu seferki
Balkanlar gezimizde
Makedonya'da Ohri'deki Bayramiye isimli Halvetî tekkesini de ziyaret imkânımız oldu...
Azerbaycan Samahlı
Şirvan bölgesinden Yahya Şirvânî'ye bağlı bir geleneğin tekkesi olan bu mekânı
Şubat 1993'te
merhum Cumhurbaşkanı Turgut
Özal ziyaret etmişti. Tekkede "Şecere" var. Ömer Tebrîzî ikinci pir... Bu koldan geliyor. Şeyh Efendi "Sancak-ı Şerifi" çıkarıyor. Çocuklar "Göçtü kervan kaldık dağlar başında" diye ilâhiler okumaya başlıyor. Özal yanındakilere "Göçen
Osmanlı'ydı, kalanlar da Osmanlı'nın yetimi bu insanlardı!.." diyor... Tekkeye girmeyip dışarıda bekleyen Küpeli Paşa'ya da "Gel... Çekinme... Daha önce ziyaret ettiğimiz kiliseye girmekle Hıristiyan olmadığımız gibi, bu tekkeyi görmekle de derviş olmayız!.." diyor.
Bu ziyaret sırasında orada merhum
Turgut Özal'ın yanında bulunan Erdoğan Tüzün, diyor ki: "
Türkçe bilmeyen çocukların okudukları ilahiler karşısında Özal ağlayarak 'Göçen Osmanlı'ydı...' dedi." Ayrıca Erdoğan Bey
Kaya Toperi ve bazı dışişleri mensuplarının Özal'ı tekkeye sokmak istemediklerini ifade ederek "cebin kuşlar" tabirini de ilave ediyor...
Bir
Ramazan gecesi ziyaret ettiğimiz Ohri'deki bu tekkeden çıkarken çevresindeki insanların üzerinde göl kenarındaki bu şehirde sefaletin gafletini görmek insana derin bir hüzün veriyor.
Şunu da ilave edelim ki, Ohri'deki tekkenin mensupları, merhum Turgut Özal'ın kendilerini ziyaret edip
Türkiye adına sahip çıkmasını şükran ve dua ile yad ettikleri halde, oralara geldiği halde uğramadan geçen Süleyman Demirel'e de kırgınlar...
Oradan
Arnavutluk'a giderken Ohri Gölü'nün kenarından geçiyorduk. Bu göl iki
ülke arasında... Yani bir kısmı Makedonya'ya, bir kısmı da Arnavutluk'a ait... Deniz seviyesinden 700 metre yüksekte... Deniz suyundan
soğuk, ama
nehir suyundan ılık... Geçen seneki yağmurlardan dolayı bir metre yükselince çevresinde sellere sebep olmuş... Gölün kaynağı kendi içinden kaynayan sular. İçinde koran balığı yetişiyor. Buralarda çok meşhur ve kıymetli. Alabalığın bir cinsi gibi ama levrek ve çipura tadı var. Tavuk tadını andırdığını söyleyenler de var. Yol üstünde canlı olarak satılıyor. Gölden yakalayıp taze taze satıyorlar. Hemen içlerini temizleyip veriyorlar.
Ohri Gölü çevresindeki dağların üstünde bu gölden 150 metre daha yukarıda bir göl daha var... Bu göl
Yunanistan, Makedonya ve Arnavutluk gibi üç devletin toprakları üzerinde ortak bir göl...
Ohri Gölü kenarından devamla Arnavutluk'taki, Osmanlı'nın "Görüce" dediği Korçe'yi de ziyaret etme imkânımız oldu.
Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi Korçe, Ortodoks Hıristiyanların nüfus ağırlığı olan bir şehir. Belediye başkanı da Ortodoks... Kendisi, Müslümanlara Korçe'de, radikal anlayıştan uzak yani Osmanlı anlayışında
İslam dininin öğretildiği bir okul açılmasını
teklif etmiş... Mevzuatın uygulanmasında yardımcı olmuş. Dokuz bin metrekarelik kapalı alanı bulunan bir şarkiyat lisesi açılmış. Yatılı bir okul. 520 öğrenci kapasitesine sahip... Fen dersleri
İngilizce olarak veriliyor... İslâmî dersler
Arapça... Sosyal dersleri Arnavutça... Türkçe de mecbur... Yani öğrenciler şakır şakır dört dil konuşuyorlar. Kabul edelim ki, Arnavutların dil öğrenme kabiliyetleri oldukça yüksek... Şu durumda bu okullarda aslında bizim imam-hatip okullarımız için de örnek olacak bir güzellikleri var...
Bu okul kompleksinin içinde bir de İslâmî derslerde tatbikat yapma imkânı da veren bir cami inşaatı var. Tamamlanmak üzere... Korçe belediye başkanı "Yapacaksanız öyle sıradan olmasın... Osmanlı dedelerinizin estetiğe sahip tarihî güzel camileriniz gibi olsun." dediği şekilde gerçekten güzel bir mabet olmuş...
İstanbul esnafından bir ağabeyimiz tarafından yaptırılan bu güzel eserin iç yazıları ve çini süslemeleri, gerçekten zevk-i selim sahiplerinin
estetik anlayışına uygun bir güzellik ve âhenk içinde... Cenab-ı Hak aziz kılsın, yüzlerini ak etsin, ahirette de, nur ve behçet versin...