Erzurum ve Necip Fâzıl


Mehmet Garip Bey'in Necip Fazıl Kısakürek ve Erzurum için tespit ettiği bazı tevafuklar var: Mühim bir doğum tarihi olan 1938'de açılan "İstiklâl Marşı" şiir yarışmasını Necip Fazıl birincilikle kazanmıştır. Sonradan onun bu şiiri, "Büyük Doğu Marşı" olarak "Çile" kitabına alınmıştır. Büyük Doğu Marşı'nda geçen: "Nur yolundan git, kılavuzun" mısraı ile, "Altın nesli Fatih, Oğuz'un" mısralarında geçen "Nur yolu" ve "Altın Nesil" tevafuku var. Necip Fazıl, 17 yaşında iken ilk defa Erzurum'a gelir ve askerliğini de 1922'de Erzurum'da yapar. 1963'te ilk defa Erzurum, Van, Salihli, İzmir'de "İman ve Aksiyon" konferanslarını verir. Erzurum'da verdiği İman ve Aksiyon Konferansı'nda, ileride zuhur edecek İslâm aksiyonunun kaynağı olarak gördüğü Erzurum Çıkışı'nı, Tortum Şelâlesi'ne benzetir. (Aşağıda anlatılacağı üzere İbrahim Kılıç hocamızın rüyası ile bir tevafuk var. A.A.) 1936'da Büyük Doğu Grubu'nun resim sergisinin açılışında yaptığı konuşmada Necip Fazıl, "Beklenen Sanatçı"yı anlatır. Daha sonraki hitabelerinde de Necip Fazıl "Beklenen Kahraman"dan söz eder. Necip Fazıl bir konuşmasında da "Bugün Anadolu'da serseri mayın gibi dolaşan bir sermaye var; bir gün muktedir bir el çıkıp bu sermayeyi ülkemizin hizmetine sokacaktır." der... Biz tarihî Kestanepazarı Camii bitişiğindeki İzmir İmam-Hatip ve İlahiyatta Talebe Yetiştirme Derneği'nin yurdunda kalırken câminin hatibi ve bizim de Kur'an ve tecvid hocamız Hâfız İbrahim Kılıç merhum da orada görevliydi. Takva ehli yaşlı bir zâttı. Yurda Kemeraltı'nın işlek yolundan değil de alternatif yan yollardan gelir ve devamlı değneğinin ucuna bakarak yürürdü. Çoğu zaman biz yanından geçtiğimiz halde fark etmez, hatta bazan verdiğimiz selamlardan bile haberi olmazdı. O sadece gözlerine hâkim olmaya dikkat ederdi. Ara sıra bizlere konuşur, sohbet ederdi. 1965'in sonu veya 1966'nın başı idi. Arkadaşlara bir rüyasını anlattı: "Rüyamda Ege ovasını kupkuru bir çöl gibi gördüm. Çayın suyu kesilmişti... Bir müddet sonra çaydan güzel bir su akmaya başladı. Çevrede çobanlar vardı. Hayvanları çayın suyuna doğru yürümeye başladı. Fakat çobanlar engel oluyordu. 'Evladım, bırakın şu sudan içsin zavallılar!' dedim. 'Hocam henüz izin yok!' dediler. Biraz sonra çayın kenarlarından itibaren yavaş yavaş her taraf yeşermeye başladı. Bütün Ege yemyeşil olmuştu. Çobanlar da "İzin çıktı! İzin çıktı!' diye sevinçle bağırıyorlardı. 'Bu su nereden geliyor?' diye sordum. 'Erzurum'dan!' dediler." Biz Erzurum'a ilk defa arkadaşımız İbrahim Bey'in asistanlık müracaatı için, 1973'ün kış mevsiminde gitmiştik. Orada çok muhterem insanlarla tanıştık. Güzel gayretler vardı. Daha sonra muhtelif zamanlarda ziyaretlerim oldu. Bu en son gidişimde, büyük bir gelişme ile karşılaştım. Eğitim hizmetleri yanında, Şifa Hastanesi gerçekten güzîde bir noktada... Merhum Râmiz hocanın câmiinde cuma namazı kılmanın hatırıma getirdiği tedâîler ise kaleme gelmez. Gerçekten maddî-mânevî çok güzel bir noktada gördüğüm Erzurum'dan ve değerli dadaşlarımızdan güzel ümitler ve heyecanlarla döndüm.
<< Önceki Haber Erzurum ve Necip Fâzıl Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER