Hatay ziyaretimizde
merhum Mehmet Özyurt hocamızın kabrini ve köyünü de ziyaret etmiştik.
Hatay tarihine merakımdan dolayı bir kitap araştırdım. Arkadaşımız ve hemşehrim Muammer Türk hocamız "Ebu Ubeyde bin Cerrah'ın (ra) Hediyesi
Antakya" isimli araştırmasını
hediye etti. Asr-ı saadetten itibaren Hatay'a doğru uzanan fetihler anlatılıyor.
Antakya'nın fethinde Ebu Ubeyde bin Cerrah anahtar rolü oynamış. Bu güzel çalışmayı dönüş gecemiz ve sabahı mütalaa ettim. Hz. Ömer'in Ebu Ubeyde'ye karşı sevgisi, takdiri, hatta Amvas veba salgınında onu kurtarmak için gayretleri ve Ebu Ubeyde'nin askerlerinden ayrılmayarak orada şehid oluşu destanlaştırılıyor.
Hemen o sabah şehitler diyarı Çanakkale'ye doğru yola çıktık. Yol arkadaşlarımızla sohbet ediyorduk.
Yavuz Bey hem
araba kullanıyor hem de güzel bir hatırasını anlatıyordu. Cihan Bey de hem unutamadığı bir hatıra anlattı hem de ona bağlı bir soru sordu: "Üniversitede okurken
Ergün isimli bir arkadaşımız vardı. Üç beş insanın yaptığı
hizmetleri yapardı. Müttekî birisiydi. Bir gün uyanık olduğu halde, ezanları duyuyor, sabah namazına kalkamıyor, arkadaşlarını da uyandıramıyor. Halsiz ve dermansız bir şekilde kalıyor. Beyninde tehlikeli bir
tümör olduğu tesbit ediliyor. Tedavi için hastaneye gidip geliyor. Aslında irsî imiş... Ama çok üzülür diye annesine haber vermiyor... Bir gün
ameliyat için otobüse binip
Uşak Hastanesi'ne doğru yola çıkıyor. Yanına birisi oturuyor ve kendisinin Ebu Ubeyde bin Cerrah olduğunu söylüyor. Önce o zât kendisine
Bediüzzaman Hazretleri'nin
Birinci Dünya Savaşı sırasında yazdığı İşârâtü'l- İ'caz tefsirinden bir
ders yapıyor. Mevzu takva ve müttekîler... Kur'an-ı Kerim'in takva sahipleri için bir hid
ayet rehberi olduğu, onların kalblerine hidayet nurları ve feyizlerini üflediği yönünde bilgi verdikten sonra arkadan gelen gayba iman ile ilgili ayet için bir
tahliye yapıldığını anlatıyor; çünkü kalbin, takva ile kötülük ve günahlardan temizlenir temizlenmez hemen ardından imanla tezyin edilip süslendirildiği ifade ediliyor. İşte bu meseleyi okuyor. Sonra da 'Biz de bir
temizlik yapacağız' diyerek operasyona başlıyor. Beyin ameliyatını yaptıktan sonra ayrılıp gidiyor. Hastanede
kontrol yapılıyor ve urun alındığı tesbit ediliyor. Ergün'e bunun nasıl olduğu soruluyor. O da belki inanmazlar diye hiçbir şey söylemiyor. Sonra dönüp geliyor ve tekrar hizmetlerine başlıyor." dedi... Sonra da bana "Hizmet-i imaniye ve Kur'aniye vazifesini yaparken beyninde
kanser olan ve hizmetine sekte vurulan birisinin imdadına
yardım için acaba
sahabe efendilerimizden Ubeyde bin Cerrah'ın temessül ettirilmesinin hikmeti nedir?" diye sordu. Benim aklıma "Cerrâh" kelimesinden başka bir şey gelmedi. Acaba Ubeyde bin Cerrah efendimizin (ra) sülâlesinde veya kendisinde böyle bir özellik mi vardı? Yoksa sırf İbn-i Cerrah olması itibarıyla sadece babasının ismi cerrah olduğu için, bu münasebetle mi böyle bir şey olmuştu bilemedim. Araştırılabilir. Ama Amvas şehidi Ebu Ubeyde cennetle müjdelenmiş birisi olarak elbette buna lâyıktır.
İman ve Kur'an hizmetkârları kendilerini destekleyen böyle manevî kahramanları hep hatırlamalıdırlar.