Yüksek Seçim Kurulu’nun Ankara’daki merkezi bugünlerde ilginç bir ziyaretçi trafiğine sahne oluyor.
Ziyarete gelenler daha ziyade muhalefet partileri cephesinden.
Daha
seçime bir yıl var.
O halde bayram değil seyran değil YSK’ya bu ilgi neden ?
Sebebi açık.
Önümüzdeki muhtemel
referandum.
Ana
yasa değişikliğini parlamentoda engellemeyi başaramayacaklarını anlayanlar şimdi referandum öncesi son kozları olan Yüksek Seçim Kurulu’nu denemek üzere işe koyuldu.
Ne ilgisi var derseniz şöyle ki;
Biliyorsunuz geçtiğimiz aylarda referandum süresinin 120 günden 60 güne indirilmesine karar verildi.
Yasa değişikliğiyle referandum kararı alındıktan 60 gün sonra
sandık halkın önüne gelebilecek.
Hatırlıyor musunuz o zaman muhalefet, süre 60 güne inse bile şu anda bir referandum yapılamayacağını çünkü Türkiye’nin seçim ortamına girdiğini iddia etmişti.
Çünkü
kanun böyle diyor.
Referandum süresini düzenleyen kanunlar seçim süreçlerinden geçilirken “bir yıl” uygulanamaz.
İşte bazı kesimler şu anda anayasa değişikliği görüşmelerinin yapıldığı bir dönemde, önümüzdeki aylarda referanduma gidilmesinin önünü alabilmek için, bu yasanın uygulanamayacağını iddia ederek halkın önüne sandığı getirmek istemiyorlar.
Çünkü bir referandumun kendilerini siyasi olarak çok zor durumda bırakacağını iyi biliyorlar.
Türkiye’nin çok önemli bir kurumu tarafından yapılan “anayasa değişikliği referanduma giderse sonuç ne çıkar” anketi onlara hiç ummadıkları bir şok yaşattı.
Çok güvendikleri bu kurumun anketinden anayasa değişikliğine yüzde 67 “
evet” çıktı.
Gerçek bir referandumda da böyle bir oranla yüzleşmekten çok korkuyorlar.
Dolayısıyla bu anayasa değişikliğinin referanduma gitmemesi gerekiyor.
Sandığın halkın önüne konulmaması gerekiyor.
Bir şekilde buna engel olunması gerekiyor.
Büyük
ümitler bağladıkları
CHP parlamentoda bu işi başaramadı.
Bin bir türlü plan yaparak Ak Parti’ye
fire verdirme taktiklerinde başarılı olamadılar.
Anayasa Mahkemesine gitmek istemiyorlar, çünkü artık milletin yüzüne bakacak halleri kalmadı.
Üstelik
Anayasa Mahkemesine giderlerse referandumun yürütmesini durdurma kararıyla ilgili görüşmenin referandumdan önce gündeme alınıp alınmayacağının garantisi de ellerinde değil.
Diyelim ki Anayasa Mahkemesi Başkanı konuyu gündeme almadı, araya adli
tatil girdi ve bu arada referandum yapıldı ve yüzde 60-65 oranda “kabul” çıktı.
Yapılmış ve halkın yüzde 65 evet dediği bir referandum kararını iptal edebilir ?
Kimse buna cesaret edemez.
Bütün bu yollar kapanırsa geriye tek bir yol kalıyor.
O da; Yüksek Seçim Kurulu’nun referandum süresini 60 güne indiren kanun değişikliğinin seçim sürecinde yapıldığı gerekçesiyle uygulanamayacağına karar vermesi ve bir referandumun ancak bir yıl sonra yapılabileceğine hükmetmesi.
Çünkü seçim takvimlerini belirlemede tek yetkili YSK.
YSK ne derse o olur.
İşte YSK’ya olan bu son günlerdeki anlamlı ilginin sebebi bu.
YSK üzerinde
baskı oluşturup referandum tarihini bir yıl sonraya attırmayı sağlayabilmek.
Böylelikle şu anda milletin önünden sandığı kaçırmış olabilecekler.
Ya sonrası ?
Statüko artık o kadar köşeye sıkıştı ki şu anda yapabildiği tek şey günü kurtarmak.
“Hele bir yıl ertelensin gerisini sonra düşünürüz” diyorlar.
Ve gelinen noktada statükonun elinde onları hayata bağlayacak tek yol Yüksek Seçim Kurulu kaldı.
YSK üzerinde kurulmaya çalışılan bu baskıya karşı dikkatli olmakta fayda var.
YSK yöneticilerinin bu baskılardan etkilenmeden karar vereceklerinden şüphe duymamak lazım.
YSK’yı zan altında bırakmak değil ama birilerinin sessiz sedasız
sürpriz bir
takım kararlar alınmasını sağlamak için derinden çalışma yaptıklarının farkında olduğumuz bilinsin.