12 Haziran millete
bakan boyutuyla
Türkiye için bir dönüm noktası oldu.
Şimdi; ülkeyi yöneten siyasetçilerin de milletin gösterdiği sorumluluğu üstlenip, onu daha öteye taşımaları gerekiyor.
Başbakan Erdoğan'ın artık geleneksel hale gelen
balkon konuşmasında buna dair verdiği mesajlar önemliydi.
Kavgada
yumruk sayılmaz misali
seçim meydanlarında ayar epey kaçmış olsa da, Erdoğan'ın helallik istemesi, 24. dönem parlamentosu adına yeni bir sayfa açma çağrısı olarak yorumlanabilir.
Çünkü milletin sandıkta parlamentodaki partilere yüklediği sorumluluk, ancak yeni ve beyaz bir sayfa açılarak yerine getirilebilir.
İktidara da muhalefete de oy veren
seçmen, kendi içinde hepsini aslında yeniden dizayn etti. Parlamentoyu ve siyaseti dizayn etmek üzere yapılan onlarca senaryoyu umursamayan vatandaş, kendi iradesiyle en büyük dizaynı sandıkta yaptı.
İktidarı bir yandan icraatlara devam etmesi yönünde motive ederken, diğer yandan 12
Eylül anayasa değişikliği
referandumunun devamı niteliğinde olan, yeni ve
sivil bir anayasa yapılması konusunda da
yetki verdi.
Bu yetki Ak Parti tarafından, canının istediği bir yeni
Anayasayı yapma yönünde değil, öncü olma yetkisi olarak algılanmalı.
Ak Parti; oylarını artırmasına rağmen YSK’nın freniyle referandum için gerekli alt sınır olan 330
vekilin birkaç altında kaldı. Ancak bu çok önemli değil. 3-5 eksik, milletin yeni anayasa konusundaki kararlılığından ve takipçiliğinden taviz vereceği anlamına gelmez.
Başbakan bu mesajı çok iyi aldığını ilan etti. Ve yapıcı bir yaklaşımla milletin bu beklentisini karşılamak için çalışacaklarını deklare etti.
Özellikle ana muhalefet
CHP'nin de, bu yönde bir yaklaşım ortaya koyması şart.
Seçim öncesi hedefi yüzde 40'lara koyup, yüzde 26 oy alınca bardağın dolu tarafından bakarak,
zafer söylemi içine giren Kemal Kılıçdaroğlu'nun da, şapkayı önüne koymak ve Türkiye'nin istediği bir muhalefet olmak mecburiyeti var.
“
Milletvekili sayısını artıran tek partiyiz” diyerek eski CHP'nin yolu olan “dediğim dedik çaldığım düdük” havasını
Cumhuriyet Halk Partisi artık geride bırakmalı.
CHP’nin hep övündüğü “Cumhuriyeti kuran parti” olma özelliği vatandaşın pek umurunda değil. Millet bugün gelinen noktada asıl “Cumhuriyeti yaşatan parti”nin kim olduğunu önemsiyor.
CHP; millet nezdinde kazanmak istiyorsa, bunu yeni anayasa konusunda ortaya koyacağı tavırla başaracak. Çünkü görüntü itibariyle elinde bundan başka yol kalmadı.
Vaatlere milletin itibar etmediği ortaya çıktı.
Ergenekon sanıklarını
aday göstermek de onları parlamentoya sokmanın dışında CHP’ye oy kazandırmadı. CHP; Ergenekon stratejisinde başarısız oldu.
Bütün bunlardan sonra şimdi parlamentodaki uzlaşıda, Ak Parti'nin yapıcı olması kadar, CHP'nin Ak Parti'ye karşı yapıcı olması da çok önemli.
Ayrıca yeni seçilmiş CHP'yi, parti içi hesaplaşmadan kurtaracak tek yol da bu gözüküyor. Siyasette rotayı millete çevirmekten daha güvenli
liman yok. Başka güçlerin gölgesinde yıllarca yol alan CHP'ye, bunun neredeyse hiçbir getirisi olmadı.
CHP'nin; seçimin mesajını iyi okuduğunu gösteren bir siyasi tavır sergileyerek, yola milletin çizdiği yoldan gitmesi kaçınılmaz.
Aksi takdirde CHP'deki yeni hizip kavgalarıyla Türkiye
vakit kaybeder.
Karşımızda duran seçim sonucu, Ak Parti açısından yeni anayasanın garantisi oldu. Ak Parti; 330 ve üzeri bir milletvekili çıkarsaydı kendini fazlaca rahat hissedebilirdi.
Oysa şimdi muhalefet de, bu yeni anayasanın bir ucundan tutmak mecburiyetinde olacak.
Ak Parti; Başbakanın balkon konuşmasında söylediği sözleri yerine getirerek, kibirden uzak, tevazuda
toprak gibi olmayı başarıp, Türkiye için elini muhalefete uzattığı takdirde, bu eli kimse havada bırakamayacak.
Her ne kadar seçim sonucuna kendi açılarından başarı penceresinden bakmaya çalışsalar da; milletin teveccühü anlamında ortada bir başarı olmadığını, gerek CHP gerekse MHP çok iyi biliyor.
BDP ise çıkardığı vekil sayısını artırmasıyla; sorunların Ankara’da çözüleceğini idrak eden bir yaklaşım içerisinde Başkent’e gelmek durumunda.
Yeni Türkiye’nin yeni parlamentosunda geren değil uzlaşan kazanacak.
Yabancı basının, alenen Ak Parti aleyhinde yayınlar yapıp CHP’ye oy verilmesi çağrısında bulundukları seçim sürecinin sonunda, Ak Parti’nin yüzde 50 oy alma ihtimaline karşı son günlerde bazı kesimlerin, özellikle
İstanbul Fenerbahçe civarlarında toplanıp yürüttükleri stratejilere umarım CHP ortak olmaya kalkmaz.
Tıpkı 367 krizinde olduğu gibi, yeni anayasa çalışmasında CHP, kendisine yapılmak istenecek ince ayarlara itibar etmemeli. Çünkü eski alışkanlıklara sahip bazı
emekli paşalar bu tür telkinleri kime nasıl yapacaklarına dair çalışmaya başladılar bile.
Şunu herkes çok iyi okumalı ki; ortaya çıkan bu siyasi tabloda, Türkiye’nin önünü açacak hareketi yapmayan kim olursa kaybeder.
[email protected]