Sokaklar karışık.
Bir el yine yıllarca yaptığı gibi kardeşi kardeşe vurdurmaya çalışıyor.
Ülkede
kaos ortamı oluşması birilerinin işine geliyor.
Karanlık emelleri olanlar yine
terörü
taşeron olarak kullanıyor.
Bir kez daha tünelin ucunda ışık görünmüşken askerlerimiz şehit ediliyor.
Kürt vatandaşların temsilcisi olduklarını iddia edenler kaosun yangınına ateş taşımak için elinden geleni yapıyor.
Türk’ün de Kürt’ün de yıllarca süren acılarını dindirmek için adım atılırken birileri bu adımları çatışmaya dönüştürmenin hesabını yapıyor.
Karanlık odaklar milletin tepesine üşüşmeye çalışıyor.
Ne zaman bu topraklarda eller birbirine uzansa, ne zaman insanlar kucaklaşmaya heveslense, birileri hemen topuyla tüfeğiyle taarruza geçiyor.
Ne zaman bu topraklarda kardeşlikten bahsedilse birileri hemen düşmanlığı ortaya sürüyor.
Ne zaman Türkiye’de bir dönüm noktası yaşansa birileri hemen aşağılık tuzaklarını devreye sokuyor.
Birileri Türkiye’de baharı hazmedemiyor.
Türkiye’de terör en çok Kürt halkını vurdu.
Yaşanan kaos ortamı en çok Doğu ve Güney
doğu halkını tecrit etti.
Kürt halkının haklarını savunduğunu iddia edenler en çok da Kürtleri yaraladı.
Bu nasıl bir tezat ?
Terör Kürtleri kalkan olarak kullanıyor.
Biz bu filmi son 50 yılda onlarca kez gördük.
Milli iradeyi hazmedemeyenler
iktidar mücadelesi için gözlerini kırpmadan milleti birbiriyle çatıştırmaktan geri durmuyor.
12 Eylül’ü yapan Kenan
Evren “aslında ihtilali 2 yıl önce yapacaktık şartların olgunlaşmasını bekledik” demedi mi ?
Acaba bir
darbe için şartlar nasıl olgunlaşır ?
1977-80 arası yaşananları gözünüzün önüne getirin.
Bir taraftan
sokaklar karıştırılırken diğer taraftan
işçi eylemleri tertiplenmedi mi ?
Taksim olayları,
Eczacılık Fakültesi olayları bugün
Ergenekon ile irtibatlandırılıyor.
Bir de günümüze bakın.
Demiryolu işçileri, tekel işçileri, sokaklara dökülüp iktidarı
protesto gösterileri yapıyor.
Sokaklarda Türk-Kürt çatışmasının zemini hazırlanıyor.
Bu ülkenin her olağanüstü hale götürülmesi öncesi insanlar sokaklara dökülüp birileri de onların üzerine ateş açmadı mı ?
İstisnasız hepsinde bu oldu.
Onun için Dolapdere’de kurusıkı
silahın namlusunu sokakta eylem yapanlara doğrultmak çok şaşılası bir durum değil.
Muş Bulanık’ta rastgele sokaktakileri taramak da çok
akıl almayacak bir durum değil.
Öyle ihtilal yıllarına gitmeye gerek yok.
Son 3-4 yılda birilerinin ellerine bombalar verip
gazete binaları bombalatılmadı mı ?
Birilerinin eline silah verilip Danıştay’da
katliam yaptırılmadı mı ?
Daha fazlasını yapmak için el bombaları, lav silahları toprağa gömülüp bekletilmedi mi ?
Bu ülkede Ergenekon diye bir yapı, motorize sokak timleri kurup Kürt vatandaşları evlerinden toplamayı planlamadı mı ?
Şaşıracak bir şey yok.
Bütün bunların hepsini bir kenara
koyun.
Küçücük çocukların Koç müzesini ziyarete götürülmeleri ve orada katledilmeleri için
teşvik edici kampanyalar planlanmadı mı ?
Düşünsenize; bu hainler güle oynaya müze gezmeye gittiğini sanan evlatlarımızı orada bombayla havaya uçuracaktı.
Bunların hiçbiri hayal mahsulü değil.
Hepsinin belgesi delili ortada.
Bütün bunlar iktidarı devirmek, Türkiye’de yönetimi ele geçirmek, kapalı bir
sistem kurmak ve milletin canına okumak için planlanmadı mı ?
Bugünleri planlayanlar eğer Ümraniye’deki bombalar ele geçirilip bu işin üzerine gidilmeseydi neler yapardı siz düşünün.
Topraktan lav silahları fışkırmasa, denizden mermiler çıkmasa,
emekli askerlerin cephanelik evlerine ulaşılamasa bugün sokaklarda yaşanabilecekleri siz düşünün.
Ergenekon’u hala ciddiye almayanlar bugünkü tabloyu nasıl okuyor acaba ?