DAHA NE KADAR SUSACAKSINIZ?


Danıştay saldırısının perde arkasının ortaya çıkmasıyla olayın nasıl tezgahlandığı ve nasıl masum insanların üzerine yıkılmak istendiği her gün daha iyi anlaşılıyor. Saldırının gerçekleştiği gün Danıştay binasının önüne koşup, alelacele açıklama yapma yarışına girişenlerden şimdi çıt yok. Ne dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ne o zamanki Danıştay başkanvekili Tansel Çölaşan ve ne de sonradan Ergenekon’un avukatlığını üstlenen CHP Genelbaşkanı Deniz Baykal. Nedense bugün ağızlarını bıçak açmıyor. Oysa 4 yıl önce ne kadar da rahat konuşuyorlardı. Saldırıyı inançlı insanların yaptığından ne kadar da eminlerdi. Katilin başörtüsü sebebiyle bu saldırıyı gerçekleştirdiğini nasıl da çekinmeden söyleyebilmiş ve milyonlarca insanın kafasını karıştırıp insanları birbirine düşman hale getirebilmişlerdi. Dönemin hükümetinin üyeleri Kocatepe’deki cenaze töreninden canlarını kurtarmak için nasıl da kaçmak zorunda kalmışlardı. Bütün bu tablonun planlı bir faaliyet olduğunu bugün neredeyse görmeyen, anlamayan kalmadı. Her şey delilleriyle gün yüzüne çıktı. O gün canhıraş bir şekilde “Cumhuriyet’in kara günü” diyenler de, saldırganın “Allah’ın askeriyiz” diye bağırdığını iddia edenler de, “Siyasete kan bulaştı” diye açıklama yapanlar da ve “Kaşıya kaşıya” diye manşet atanlar da bugün dört yıl öncesiyle yüzleşmek zorunda. Onlar bir gün her şeyin ortaya çıkacağını, er ya da geç gerçeğin herkes tarafından öğrenileceğini hesaba katmamışlardı. Onun için şimdi ağızlarını açamıyorlar. Nasıl açsınlar ki ? Bugün artık üzerinde durdukları yapı çatırdıyor, suçsuz insanlara yalan dolan iftira atarak kurdukları sistem yıkılıyor. Ülkeyi yöneten iktidar partisini kapattırmak için hazırlanan tezgah koca bir yalan çıktı. Şimdi; bu neresinden tutsanız yalana alet edilmiş sistem değişecek diye yaygara yapıyorlar. “Hukuk devleti yıkılıyor, anayasal düzen bozuluyor” diye feryat ediyorlar. Değişmesini istemedikleri hukuk devleti gözünü kırpmadan insanları öldürecek kadar vahşice cinayetlerin işlenebileceği bir kamuflaj haline getirilmiş. Bir katil; Danıştay binasını basıp masum insanların üzerine kurşun yağdırıyor ve sonra bu katliamı başka masum insanlara fatura edince, bunun adı hukuk devleti oluyor. Sonra güya bu hukuk devletini müdafaa eden başka yargı adamları, milletin seçtiği iktidarı devirmek ve ülkede kaos oluşturmak için alçakça planlar yapanları korumaya çalışıyor. Bir takım yargı adamları da; güya bu hukuk devletini korumak için demokratik düzeni yıkmaya kalkanları soruşturan savcıları görevden alıyor, hakimlere baskı yapıyor. Kusura bakmayın ama hukuksuzluklarla ayakta tutmaya çalıştığınız, adı “hukuk devleti” olan bu sistem değişecek. Türkiye “gerçek bir hukuk devleti” olacak. İşte sizin anayasa değişikliğine karşı çıkmanızın asıl nedeni de bu. Türkiye’nin “gerçek bir hukuk devleti” olacak olması. Artık hakimiyetinizi kaybedecek olmanız. Hukuk devletini canınızın istediği gibi eğip bükemeyecek olmanız. Korkunuz bu yüzden. Ülkenin cumhurbaşkanı, daha neyin ne olduğunu bilmeden çıkıp masum insanları hedef gösteriyorsa ve bunun adına hukuk devleti deniyorsa o hukuk devletinin yapısında sorun var demektir. Ülkenin bir yüksek yargı kurumunun başındaki kişi, işlenen bir cinayeti sorup soruşturmadan ve hiç vicdanı sızlamadan, inançlı insanlara fatura etmekten çekinmiyorsa ve bunun adına hukuk devleti deniyorsa, o hukuk devletinin formatında arıza var demektir. Şimdi söyleyin; hangisi hukuk devleti ? Suikast, cinayet, yalan, iftira, baskı, tehdit, şantaj, korku ve kaos üzerine kurduğunuz sistem mi, yoksa özgürlük, tarafsızlık, bağımsızlık ve temsilde adalet üzerine kurulması için çaba sarf edilen sistem mi ? Söyleyin hangisi gerçek hukuk devleti ? Sizin hukuk devletiniz mi, yoksa yapılacak anayasa değişikliğiyle olması gereken hale getirilecek olan hukuk devleti mi ? Söyleyin hangisi gerçek anayasal sistem ? Devleti halktan koruyan mı, yoksa halkını devlete karşı savunup haklarını kollayan mı ? İşte aradaki fark bu. Kabul edin; sizin hukuk devleti kavramınız çöktü. Daha doğrusu siz bu hukuk devletini kendi gayrimeşru uygulamalarınızla itibarsızlaştırdınız, iş göremez hale getirdiniz. Çünkü darbe ürünü olan 82 Anayasasının kurduğu hukuk devleti “çakma”ydı. Ergenekon kendine tek kurtuluş olarak yüksek yargıyı görüyor. Yüksek yargının yapısının değişecek olmasına karşı çıkmakla Ergenekon’a destek vermiş olmuyor musunuz ? Danıştay saldırısı Ergenekon soruşturmasıyla birleştirildi ve dava birlikte görülüyor. Dolayısıyla siz sustukça Ergenekon’a destek vermiş olmuyor musunuz ? Bakın Tunceli’de yine askerlerimiz şehit oldu. Ergenekon’un PKK’yı taşeron olarak kullandığı artık delillerle ortada. Üstelik anayasa değişikliği sürecinde kaos ortamı oluşturmak için bu tür saldırıların yapılacağı mevki verilerek uyarılmadı mı ? O halde siz daha ne kadar susmaya devam edeceksiniz ? Şimdi önünüzde iki yol var; Ya özür dileyin, yanıldık ve yanılttık deyin. Varsa sizi yanıltanlarla mücadeleye başlayın, gerekirse hesap verin, milletin safına geçin. Düştüğünüz yerden kalkın; varsa cesaretiniz hemen yarın gidin Danıştay’ın önüne 4 yıl önce söylediklerinizi geri alın. Ya da susmaya devam edin ve sarıldığınız bu “çakma hukuk devleti” kavramıyla birlikte tarihe gömülüp gidin.
<< Önceki Haber DAHA NE KADAR SUSACAKSINIZ? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER