Futbolda
şike yasasında süreç çok enteresan bir noktaya geldi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün; gerekçelerini belirterek yasayı
Meclis’e geri göndermesi, özellikle Ak Parti kanadından sert karşılık buldu.
Bütün partilerin elbirliğiyle parlamentodan geçen yasaya karşı toplumdan tepki yükseliyor.
Bu yasada; hiçbir konuda anlaşamayan, hatta birbirlerinin ak dediğine kara diyen
iktidar ve muhalefetin müthiş bir
işbirliği var.
Yasayı savunanlara göre şimdi bu yasa, Köşk'e karşı neredeyse Meclis'in namusu oldu.
İşin ilginç yanı; milletin vekilleri, milletin karşı çıktığı bir yasayı savunuyorlar.
Ve yasaya yönelik çekincelerini ortaya koyan Cumhurbaşkanına karşı, milli iradenin merkezinin Meclis olduğunu hatırlatıyorlar, “yasaları biz yaparız” diyorlar.
Doğru; yasaları Meclis yapar, buna kimse
itiraz etmiyor.
Ama ortada; toplumu rahatsız eden ve başka davalara emsal oluşturma çekincesi taşınan bir durum varsa, bunda ısrar etmek ne kadar doğru ?
Ayrıca Cumhurbaşkanı bu yasayı geri gönderirken son derece mantıklı gerekçeler öne sürdü.
Gül’ün yasayı veto etmesinde, Meclis’e ya da iktidara karşı bir art niyet taşıdığını sanırım kimse düşünmüyordur.
Her ne kadar Ak Parti milletvekili Şamil
Tayyar, yasaya karşı bir toplumsal tepkinin öncüsü olduysa da, Cumhurbaşkanı veto kararını, kendi bağımsız incelemeleri sonucu vermiştir.
O halde makul gerekçeler ortaya süren bir makama karşı “herkes imzasının arkasında dursun” diyerek, yasanın çıkması için Meclis’teki partileri örgütleyen bir yaklaşımı, Ak Parti niçin sergiliyor ?
Ayrıca Ak Parti, yasanın aynen Köşk’e gönderilmesi durumunda; Cumhurbaşkanına,
Anayasa Mahkemesine gitme hakkı bulunduğunu fakat yasanın anayasaya aykırı olmadığını hatırlatarak üstü kapalı “ısrarcı olma” mı demek istiyor ?
Öyle görünüyor ki; ortada farklı bir durum var.
Ak Parti cephesinden gelen “yasaları Meclis yapar” çıkışıyla, aslında şike yasasının da ötesinde bir
mesaj mı verilmek isteniyor?
Şike yasasının çıkmasının ardından, başka davaların seyrini değiştirecek yeni yasaların da Meclis gündemine gelmesi durumunda oluşacak
baskıya karşı, şimdiden bir güç testi mi yapılıyor?
“
Tutukluluk süreleri”, “
tutuklu milletvekilleri”, “suç kapsamı” ya da bazı davaların görüldüğü “Özel Yetkili Mahkemelerin durumu” konularında yapılabilecek yasal düzenlemelerde, Meclis’e baskı yapılmaması ve hatta yapılamayacağı mesajı mı verilmek isteniyor?
Ak Parti; Cumhurbaşkanı üzerinden topluma “Meclis’in işine karışma” mesajı mı vermek istiyor?
Fakat Ak Parti'nin, bu yeni şike yasasını gözü hiçbirşeyi görmemecesine savunurken, dönüp bir arkasına bakması gerekmiyor mu?
Dönüp arkasına baktığında, yeni ortaklarıyla yürüdüğü bu yolda, bugüne kadar kendisini illegal yapılanmalara, çetelere, antidemokratik güçlere, mafyalara karşı bir an bile yalnız bırakmadan savunan hiçkimseyi göremeyecek.
Dönüp arkasına baktığında "beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısını birlikte söylediği milyonların büyük çoğunluğunu göremeyecek.
Dönüp arkasına baktığında bugün bu kadar güçlü oluşunu borçlu olduğu, sabırla inançla kendisini destekleyen kitleleri göremeyecek.
Dönüp arkasına baktığında, 12
Eylül Anayasa değişikliği referandumu gecesi, Başbakan'ın desteklerinden dolayı özellikle teşekkür ettiği fedakar
Anadolu insanını göremeyecek.
O halde niye?
Şike Yasasıyla ilgili tartışmanın, görünen yüzünden çok görünmeyen yüzü daha gizemli.
Bu işin sonu her nereye gidecekse insallah
Türkiye için hayırlı olur.
[email protected]
twitter.com/aakadiroglu