Uluslararası ilişkileri takip eden birinin, önceki gece uyuması çok imkânsızdı. Çünkü normal şartlarda bir tanesi
kıyamet koparacak gizli
belgelerin binlercesine tek tuşla ulaşmak mümkündü.
Daha önce İsviçre'deki gizli
banka hesaplarını,
Irak ve Afgan savaşlarının içyüzünü deşifre eden Wikileaks, bu kez
Amerika'nın bütün diplomatik sırlarını çarşaf çarşaf yayınlıyordu. Bugünkü dünyada
Amerikan sırları demek, dünyanın sırları demek. Zira Honduras'taki
darbeden Afganistan'daki gelişmelere dünyada Amerika'nın bir şekilde müdahil olmadığı olay yok.
Sabaha kadar işte bu belgeleri okudum. Açıkça söylemek gerekirse, bir müdahale olur ve 'sabaha kadar belgelere
ulaşım engellenir' endişem vardı. Ancak
Le Monde,
Guardian,
New York Times gibi dünyanın en saygın medya kurumlarının da katkısıyla devam eden belge yayınına şu ana kadar bir müdahale olmadı. Sadece bazı
ülkeler siteye
yasak getirdi.
250 bin belgenin hepsi henüz yayınlanmış değil, ama yayınlananları bile okumak, anlamak insan kapasitesinin üstünde bir iş. Dolayısıyla bu belge hazinesinden en ilginçlerini seçmek şart. Elçilikler ile
Washington arasındaki yazışmaları içeren belgeler arasında
doğal olarak en fazla merak ettiğimiz Ankara'dan
rapor edilenler. Türkiye'nin siyasi olarak çok hareketli günler yaşadığı 2004-2010 dönemini kapsayan belgelerde yok yok. Cumhurbaşkanı Gül'den
Başbakan Erdoğan'a muhalefet partilerinden darbe girişimlerine,
İran konusundan
füze kalkanı tartışmasına pek çok konuda özel ayrıntılar var.
Ankara'nın, dünya başkentleri arasında en fazla yazışmaya sahne olan merkez olması dikkate değer. Bu tablo,
Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun dediği gibi, iki başkent
gündemindeki konuların örtüşmesinin göstergesi. Bu, Türkiye'nin en çok gündem üreten ülke olmasıyla da ilgili. Ankara'da görevli diplomatlar, dur
durak bilmeyen gündemi rapor ederken helak olduklarından boşuna yakınmıyor.
Diplomasi sırlarının sokağa dökülmesi, Amerika için çok zor bir durum. Ama bu ilk değil. Daha önce de Afgan ve Irak savaşıyla ilgili bilgiler kamuoyuna yansımış ve büyük yara almamıştı. Buradaki daha büyük sorun, müttefik ülkelere ve temas kurulan çevrelere karşı yaşanacak mahcubiyet. Örneğin, Suud Kralı özel görüşmelerde nükleer kapasitesini yok etmek için İran'a harekât öneriyor. Bu bilgi ortaya çıktıktan sonra, Amerika, Suud, İran ilişkileri ne olacak? Başka bir belgede İran'la aralarındaki yakınlaşma sorulunca
Katar Başbakanı, "Onlar bize, biz de onlara yalan söylüyoruz." diyor.
Türkiye'yle ilgili belgelerde, en azından şu ana kadar yayınlananlarda, önemli siyasi isimlerle ilgili çoğu duyuma dayalı polemik ve detaylar kenara bırakılırsa, insanın nefesini kesen bir bilgi yok. Mesela, geçenlerde El Hayat'ta iddia edildiği gibi, ABD'nin
PKK'yı, Türkiye'nin de Irak'ta El Kaide'yi desteklediğine dair bir belge göremedim. Aksine, büyükelçilerin imzasını taşıyan raporlarda, PKK'ya karşı anlık istihbarat paylaşımının önemi vurgulanıyor. AK Parti'nin İran politikasından duyulan rahatsızlık gizlenmiyor. Dikkat çeken bir nokta, bu konuda gizli raporlarda kullanılan dilin kamuoyuna yansıyandan daha özenli olması ve örneğin Philip
Gordon-Davutoğlu buluşmasında görüleceği gibi Türk tarafının dosyaya daha hakim olması. Ancak Amerika'nın, Türkiye'de artan İslami eğilimden rahatsız olduğu; AK Parti'nin İran üzerindeki etkisini abarttığı; neo-Osmanlıcı yaklaşımdan pek hazzetmediği ifade ediliyor.
2007'deki
sivil-asker geriliminde ABD'nin PKK'yı desteklediği temasının asker çevrelerce yayıldığı; ayrıca hükümeti zora sokmak için sınırötesi
operasyon konusunda ısrarcı olunduğu vurgulanıyor. Sarıkız'dan Balyoz'a
darbe planları rapor edilirken,
Nokta Dergisi'nin darbe günlüklerini yayınladığı için kapandığı; dönemin
Genelkurmay Başkanı
Hilmi Özkök'ün planları doğruladığı hatırlatılıyor.
Aslında Wikileaks belgeleri, bazı
mesai arkadaşlarının darbe girişimlerini önlemek için insanüstü gayret sarf eden, bu yüzden evinden kendi yemeğini getirmek zorunda kalan Hilmi Özkök'ün bir sözünü daha hatırlatıyor. Teknolojinin ulaştığı bugünkü noktada gizliliğe imkân yok. Siber
Savaş Komutanlığı kuran Amerika da olsanız, dijitalleşen bir veriyi gizlemeniz imkânsız. Ne dersiniz, Çin'in, Fransa'nın, Rusya'nın
elçilik raporlarını da okur muyuz?