Avrupa Birliği Başkanı Herman Van Rompuy'den
Pakistan Devlet Başkanı Zerdari'ye birçok önemli ismin, ABD ve NATO'nun
Taliban'a karşı savaşı kaybetmekte olduğunu ilan ettiği
Afganistan'da hâlâ şans var mı? Uluslararası
toplum tarihte hiçbir
yabancı gücün dizginleyemediği bu ülkeyi
kontrol altına alıp, yeni bir düzen kurabilecek mi? Yoksa Afganistan yeniden Taliban kontrolüne veya
iç savaşa geri mi dönecek?
Başkent Kabil, Gazneli Sultan Mahmud'un kabrinin bulunduğu Gazne ve Sovyetlere karşı direnişin kahramanlarından
Ahmed Şah Mesud'un memleketi Penşir vilayetlerindeki temaslarımızda bu sorunun cevabını aradık. 140 bine yakın çokuluslu güce komuta eden ünlü Amerikalı
komutan David
Petraeus dahil, bu soruya henüz kimsenin net bir cevabı yok.
Karzai'nin veya Obama'nın da olduğunu sanmıyorum. 9 yıllık çaba ve savaşa rağmen hâlâ durum "kırılgan" veya "elde edilen başarılar geri döndürülemez değil" gibi kavramlarla ifade ediliyor.
Ama Afganistan'ın şu an içinde bulunduğu havayı yansıtan önemli iki tespit var. Bunlardan biri, bitki örtüsünden insanların kılık kıyafetlerine çocukluğumun bir kısmını geçirdiğim Tortum'u hatırlatan Penşir Vadisi'ndeki misafirhanesinde bizi ağırlayan Penşir
Valisi Kerameddin Kerim'e ait.
Hamid Karzai liderliğindeki Afgan
yönetiminde, özellikle de güvenlik birimlerinde ciddi ağırlığı olan Taciklerin hissiyatını yansıtan Vali Kerim, şöyle diyordu: "Şu anda uluslararası güç ülkeyi terk ederse, yeniden iç savaş başlayabilir veya Taliban geri dönebilir." Kabil'de konuştuğumuz birçok insanın da dile getirdiği oldukça yaygın bir görüş bu.
İkinci tespit ise üst düzey bir Amerikalı yetkiliye ait: "Biz burada olduğumuz sürece Taliban veya
El-Kaide' class='textetiket' title='El Kaide haberleri'>El Kaide, Afganistan'ı yenemez. Ancak Afganlar, etkin bir yönetim oluşturmayarak, düzgün çalışan kurumlar oluşturmayarak ve yolsuzluğu artırarak kendi kendilerini mağlup edebilirler."
Çok önemli isimlerin umutsuzluk açıklamalarına rağmen, Afgan ve Amerikalı yetkililerle yaptığımız konuşmalardan çıkan sonuç, haziran ayından bu yana ilk kez başarı için umutların arttığı yönünde. Çünkü ilk kez askerî ve
sivil ayakları netleşmiş bir strateji ile bunun için gerekli kaynakların bir araya geldiğini söylüyorlar.
30 binlik asker sayısındaki artışa paralel olarak, sivil projelerin önünü açacak yardımlar da artırılmış. Afgan ordusu ve polisi, ülkenin güvenliğini üstlenecek konuma gelmedikçe sorunun çözülemeyeceği nihayet anlaşılmış. Lizbon'daki son NATO zirvesinde, güvenliğin kademeli olarak 2014 sonuna kadar tamamen Afganlılara devredilmesi kararı ortaya önemli bir vizyon koymuş durumda. Bu noktaya gelinmesinde Obama'nın önemli payı olduğu vurgulanıyor.
Yeni bir Afgan ordusu kurma çalışmasının bir yıl öncesine kadar geldiği nokta, hava gücü ile komuta ve kontrol yeteneklerinden mahrum 70 bin kadar askerdi. Halbuki sadece bu yıl 70 bin ilave asker eğitilerek orduya katılmış. Az da olsa hava gücü var. Toplam 170 bin olması hedeflenen polis sayısı 120 bini bulmuş. Özel soruşturmalar ve istihbarat için yeni birimler oluşturuluyor.
Asker ve polisin eğitimi için her ay bir milyar dolar harcandığı söyleniyor. Afganistan'da olduğumuz günlerde, Türk polisinin eğittiği polislerin
mezuniyet töreni vardı.
Sayısı 140 bini aşan uluslararası güçler, Afgan askerleriyle omuz omuza ilk kez ülkenin her yerinde
operasyon yapmaya başlamış. Son 90 günde yapılan operasyon sayısı 1.700'ün üzerinde. Bu operasyonlarda 400'ü lider seviyesinde 3 binden fazla
direnişçi etkisiz hale getirilmiş. Güneyde Taliban'ın kontrolündeki bölgelere ilk kez girildiği için ölü, yaralı sayısında önceki yıllara göre artış bekleniyor.
Bu arada bütün bu süreci tetikleyen "Bin Ladin nerede?" sorumuza, sanki buraya geliş sebebi o değilmiş gibi Amerikalıların şaşırmasına biz şaşırıyoruz. Şu cevabı alabiliyoruz: "Bilgimiz olsa yakalardık. Pakistan içlerinde olduğunu düşünüyoruz."
Penşir Vadisi'ndeki en önemli sorun ne?
Türk okulları Afganistan'da ne durumda? Her şeye rağmen bugün ne kadar Afgan cep telefonu kullanıyor? Bu soruların cevabı da son yazıya.