Daha 9 gün var diyecektim!


Çok güçlü işaretler olsa da Mısır'da 59 yıldır ipleri elinde tutan rejimin ve 1975'ten bu yana 36 yıl yönetimde olan Hüsnü Mübarek'in geleceği hâlâ belirsizdi. Perde arkasında bir tiyatro oynanmıyorsa, Mübarek yönetiminin en yakın müttefiki Amerika bile önünü görmekte zorlanıyordu. CIA Başkanı Leon Panetta, önceki akşam saatlerinde Mübarek'in veda konuşması yapacağını söylemişti. Obama da muhtemelen Panetta'dan aldığı bilgiler ışığında, Mısır'da tarihi değişimin yaşanacağı yönünde mesajlar verdi. Ama doğru çıkmadı. Mısır devlet televizyonuna çıkan Mübarek, görevinin başında olduğunu ve sadece yetkilerinden bazılarını yardımcısı Ömer Süleyman'a devrettiğini söylemekle yetindi. Değişim dalgasının arkasındaki Mısır halkı ve aydınları da olayların nereye gideceğini bilmiyordu. Mübarek'in konuşmasından bir saat önce Mısır'ın en önemli aydınlarından Fehmi Hüveydi ile konuşmuştum. Mübarek'siz ve Süleyman'sız toplanan Yüksek Askeri Konseyi'nin yayımladığı bildiriyle Mübarek döneminin kapandığını, kontrolün askere geçtiğini ve halkın bunu olumlu karşıladığını söylüyordu. Mübarek'in yaptığı konuşma, Hüveydi'nin tahminlerini de boşa çıkardı. Mübarek'in sözleri biter bitmez Kahire'de yaşayan Hüveydi'yi tekrar aradım. Duydukları karşısında şoke olmuştu. Çok kaygılıydı, ama umudunu yitirmemişti. Protestoların katlanarak büyüyeceğini ve en önemlisi askerin bu duruma seyirci kalmayacağını düşünüyordu. 1 No'lu bildiriyi yayımlayan asker, Mübarek'in mesajı almaması üzerine 2 No'lu bildiriyi yayımlayacaktı. Dün yayımlanan ve Mübarek'in kararını onaylayan 2 No'lu bildiri, bu beklentiyi de boşa çıkardı. Bu satırlar yazılırken, protestocular arasındaki beklenti 3 No'lu bildiriye kalmıştı. Muhalif isimlerden Muhammed El Baradey de aynı yöndeki beklentisini açıkça dile getirdi: "Mısır patlamak üzere. Ordu ülkeyi korusun." Özgürlük ve demokrasi konusunda askerin halaskar/kurtarıcı olarak görülmesi gibi büyük ironi bir yana, kimsenin önünü görememesinden kaynaklanan belirsizlik insanı ürkütüyordu. Sabırları tükeniyordu. Mübarek'in konuşmasıyla bütün dünyayı ters köşeye yatırması üzerine yapılan yorumlar, sosyal medyada paylaşılan hakaretler ve gazete manşetlerine yansıyan olumsuz hava ciddi bir bıkkınlığın işaretiydi. Bu tablo, Ortadoğu konusunda bir ayda nereden nereye geldiğimizi göstermesi açısından da ilginçti. "Arapları biliriz, asırlar geçse de buradaki sistemler değişmez" anlayışından 'değişim, hemen şimdi' noktasındaydık. O kadar ki, tüm dünya Mısır'daki değişimin, nüfusu ve Ortadoğu'daki ağırlığı ile asla karşılaştıramayacağımız Tunus'tan daha hızlı olmasını umuyorduk. 25 Ocak'ı Mısır'daki büyük gösterilerin başlangıcı olarak alırsak, henüz protestoların 18'inci günündeydik. Halbuki Tunus'ta Mohamed Bouazizi isimli üniversite mezunu seyyar satıcının 17 Aralık'ta kendisini yakarak intihar etmesiyle başlayan gösteriler 28 gün sürmüş ve Zeynel Abidin bin Ali 15 Ocak'ta ülkeyi terk etmişti. Yani, Tunus ölçüsüyle bile Mısır'da devrim için daha 10 gün vardı. Bu yüzden Mübarek'in istifa ettiği haberi gelmeden önce tasarladığım yazıya 'Daha 10 gün var!" başlığı atmayı düşünmüştüm. Zira yıllardır özgürlüğe hasret bir ülkede bu kadar hızlı bir değişim beklerken, demokrasi adına askerin müdahalesi dışında bir çarenin görülmediği bir durumla karşı karşıya olduğumuzu ve daha önemlisi Batı'nın hâlâ ciddi bir kararsızlık içinde olduğunu unutmamak lazımdı. Nitekim Avrupa, hâlâ yaşananların Doğu Bloku'nun dağılmasını getiren 1989 devrimi mi, yoksa Humeyni'yi iktidara getiren İran devrimi mi olduğu tartışmasına kilitlenmişti. Obama yönetiminin tavrı her şeye rağmen genel olarak olumlu ve Türkiye'nin sergilediği tutuma paraleldi. Ancak yine de arada çok önemli bir fark vardı. Dışişleri Bakanlığı diplomatları tarafından önceki gün verilen brifingde bu farkın altı çiziliyordu: Biz Mısır'ın demokrasiye ulaşmasını istiyoruz. ABD'nin ise Mısır'daki önceliği İsrail'in güvenliği. Amerika'nın Ortadoğu'da bu kadar az taraftara sahip olmasının nedeni de bu." Mısır'da şimdi sevinç gözyaşları var. İnşallah cuma namazında yapılan dualar kabul oldu. Kısa sürede gelen bu tarihi başarıya rağmen yine de yukarıda ifade edilen dünya gerçeklerini unutmamakta fayda var. Çünkü yıllardır arzulanan demokrasinin oturması, Mübarek rejimini yıkmaktan çok daha fazla zaman, enerji, sabır, basiret ve akıl gerektirecek. Bugün Ortadoğu için belki bayram günü, ama Afganistan'da Sovyet uydusu Necibullah rejiminin yıkılmasından sonra yaşananların hepimizi ne kadar üzdüğünü biliyoruz. Ümit edelim, Mısır halkı Tahrir Meydanı'nda tarih yazarken sergilediği büyüleyici feraseti bundan sonra da sürdürür.
<< Önceki Haber Daha 9 gün var diyecektim! Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER