AK Parti iktidarının ilk yıllarındaki reform hızının gerisine düştüğü kanaatini taşıyan
Avrupalı bir siyasetçinin, bu tespitini Batı'daki gazetecilerin hükümetin açıklamalarına bakışındaki değişimle açıklaması ilginçti.
Hükümetin reform vaatlerinin neden eskisi kadar Batı medyasında yer bulmadığı sorusuna, gazeteciler şu cevabı veriyordu: "Gerçekleşsin, o zaman yazarız." Önceleri hükümetin açıkladığı her reform projesine geniş yeren veren gazeteler, artık boşluğa düşmemek için daha temkinli davranıyor.
Ortaköy'deki Esma Sultan Yalısı'nda
Başmüzakereci Egemen Bağış'tan
Türkiye'nin yeni AB stratejisini dinlerken, zihnimi Türkiye yanlısı Avrupalı siyasetçinin bu sözleri meşgul ediyordu. 2009 yılında önceki 2 yıla göre reformlar açısından olumlu bir kıpırdanma olduğu son İlerleme Raporu'nda ifade edilmişti.
Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, fırsat bulduğu her ortamda 2009'da yapılanları peş peşe sıralıyor ve yavaşlama eleştirilerine katılmadığını söylüyor. 2009'a girerken ulusal programın yayımlanması, AB müzakerelerine yoğunlaşacak bir devlet
bakanlığının kurulması,
TRT 6 yayınlarına başlaması, Nazım Hikmet'in vatandaşlığının iadesi, TBMM'de kadın-erkek fırsat eşitliği komisyonunun kurulması, Kyoto Protokolü'nün onaylanması,
Güneydoğu Anadolu Eylem Planı çerçevesinde 500 milyon Euro'nun üzerinde bir kaynağın bölgeye aktarılması, 6 Mart'ta 600'ün üzerinde
sivil toplum kuruluşuyla AB
diyalog süreciyle ilgili bir toplantının düzenlenmesi, devlet radyolarında
Kürtçe ve
Ermenice yayınların başlaması, 1 Mayıs'ın
tatil edilmesi, Cumhurbaşkanı,
Başbakan,
Dışişleri Bakanı ve anamuhalefet liderinin Brüksel'i ziyeret etmesi, reform
izleme grubunun 2 ayda bir toplanmaya başlaması bir çırpıda sayılan önemli adımlardan bazıları.
Türkiye içindeki siyasi/kurumsal muhalefete ve Avrupa'da aleyhte esen rüzgârlara rağmen Bağış ve ekibi, reformlarda yavaşlama algısını kırmak için oldukça kararlı görünüyor.
Çevre faslının açılış töreni için Brüksel'e 3 bakan ve 80 kişilik bir heyetle gidilmesi de bunun bir işareti.
Yeni AB stratejisi 4
platform üzerine oturuyor: Birincisi, mevcut müzakerelerin sürdürülmesi, fasılların açılması için gerekli adımların atılması.
Fransız ve Rum blokajı yüzünden sadece 4 faslın açılabilmesi mümkün olsa da 2010 için 19 başlıkta atılması gerekli adımları içeren bir
eylem planı hazırlanmış durumda.
İkincisi, AB'den kaynaklanan sıkıntıları yok sayarak gerekli reformları yapmak ve 2013'te üye olacak gibi 33 faslın gereklerini de yerine getirmek.
Üçüncüsü, siyasi reformların yapılması için İzleme Grubu'nun daha sıkı çalışması ve buna bağlı bir Siyasi İşler Komitesi oluşturulması. Bu çerçevede, daha önce olduğu gibi yeni uyum paketleri hazırlanacak; yargı
reformu hızlandırılacak.
Stratejinin dördüncü ayağında ise Avrupa'da Türkiye'yi, Türkiye'de AB'yi anlatmayı hedefleyen bir
iletişim yapısı oluşturmak var. Bu amaçla hazırlanan İletişim Stratejisi belgesinin
ocak ayında devreye girmesi hedefleniyor.
Egemen Bağış, bütün bunları hayata geçirmek için Meclis'e önemli iş düştüğünün farkında ve bir önerisi var: Her ayın bir haftasını AB ile ilgili
teknik konulara ayıralım. Komisyonda partiler bunları tartışsın, ama Genel Kurul'da iktidar-muhalefet kavgası ve gereksiz engellemeler olmadan geçsin.
Belki çok iyi niyetli bir
teklif, ama mevcut siyasi kutuplaşma ortamında ne kadar gerçekçi olduğu tartışmalı.
Sözgelimi, kaç yıldır biyometrik pasaporta geçilmesi; sınır güvenliğinin ayrı bir birimce gerçekleşmesi; Avrupa ile göçmenlerin geri kabulüyle ilgili anlaşmanın yapılması konuşuluyor. Ama bunlar bir türlü gerçekleşmiyor. Çoktan atılması gereken bu adımlar, nihayet AB'nin
Makedonya,
Karadağ ve Sırbistan'a tanıdığı vize muafiyetinden sonra gündeme giriyor. Çünkü bunlar önşart.
Yukarıda temas ettiğimiz negatif algının kırılması ve Avrupa'daki
muhalif rüzgârın tersine çevrilmesinin en kestirme yolu, bütün -ecek ve -acakları bir kenara bırakarak hükümetin 2003-2004'te olduğu gibi atabileceği tüm adımları atması. Sonuçta fasıllar açılsa da açılmasa da, üye olsak da olmasak da yapılacak reformlar, kendi insanımızın
demokrasi ve hayat standardını yükseltmeyecek mi?