Farkında mısınız ?
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral İlker Başbuğ’u iki haftadır tartıştığımız ‘millete
ihanet’
belgesiyle ilgili olarak gaza getirmeye çalışan bir kesim vardı ?
Bu kesim Başbuğ’un önüne ikide bir ‘belge sahte çıkarsa cümle alem ne yapacağımızı görür’ sözünü koyup ‘hadi ne yapacağını görelim’ diye kışkırtmaya çalıştı.
Bir yandan bu gaza getirme operasyonu sürerken diğer yandan da Başbuğ’a
istifa etmesi yönünde
mesajlar gönderildi.
Size ilginç gelmedi mi ?
Her ağızlarını açtıklarında askeri göreve çağıran bu kesimler, höt dedin mi askerin arkasına saklanan ödlekler, ne oldu da birdenbire
Genelkurmay Başkanını istifaya çağırmaya başladı.
Bir düşünün.
Durup dururken Eski Genelkurmay Başkanı
Büyükanıt’ın Başbakanla yaptığı
Dolmabahçe görüşmesinin sorgulanmaya başlanması enteresan değil mi ?
Bu görüşme sebebiyle Büyükanıt’ın köşeye sıkıştırılmaya çalışılması.
Bir Genelkurmay başkanının kendi üstü Başbakanla görüşmesinden daha
doğal ne olabilir ?
Sanki Büyükanıt illegal biriyle görüşmüş de bunu milletten saklıyormuş havası estirilmesi.
Neredeyse Büyükanıt’a ‘sattın bizi’ demeye getiren yorumlar yapılması.
Zamanlamaya bakar mısınız ?
Büyükanıt’tan istediklerini elde edemeyen kesim şimdi Orgeneral Başbuğ’un da hükümetle uyum içerisinde çalışma ihtimali ortaya çıkınca farklı
psikolojik operasyonlara başladılar.
Güya; ‘Büyükanıt’ı deşifre ettik, ona göre’ diyerek Başbuğ’a mesaj gönderdiler.
Kısacası ‘Başbakanının paşası’ olursan biz de senin gözünün yaşına bakmayız demeye getirdiler.
Başbuğ’a birdenbire istifa çağrıları yapılması ve ‘ne yapacaksın görelim’ tarzında yaklaşımlar tamamen psikolojik bir harekattı.
Başbuğ da Büyükanıt gibi oyunu gördü,
darbecilerle bir yere varılamayacağını anladı.
İstifa çağrılarına karşı ‘kaale bile almıyorum’ dedi
Şimdi ise
tartışma ‘belgeye kağıt parçası dedi’ noktasına odaklanmak isteniyor.
Askeri
savcılık bir
rapor hazırlayıp
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi.
Bu raporda eldekinin ‘bir belge olmadığı’, ‘sahte olduğu’, ‘orijinalinin bulunmadığı’, ‘albayın imzasını kesin olarak taşımadığı’ belirtilmiyor.
Hep ucu açık ifadelerle bundan sonra yetkili merciin
sivil yargı olduğu söyleniyor.
Onun için Başbuğ’un ‘kağıt parçası’ demesinin hiçbir bağlayıcılığı yok.
Genelkurmay Başkanlığı makamı hukuki kararlara yorumla son noktayı koyma makamı değil.
Gerekirse sivil yargı işi ele alır, nereden icap ediyorsa oradan başlar.
Önemli olan nokta; Başbuğ’un askeriyeyi Türkiye’yi karıştırmak için plan yapılan bir merkez gibi kullanmaya kalkan, bu yönde hevesleri olan millet düşmanlarına cevabıdır.
Ne dedi Başbuğ ?
‘Elinizi TSK üzerinden çekin’ dedi.
Ne dedi Başbuğ ?
‘Devlet, millet ve ordu içine fesat sokmayın’ dedi.
Ne dedi Başbuğ ?
‘TSK’da
milli irade aleyhine
eylem ve faaliyet yapanlar bu bünyede barınamaz’ dedi.
Ne dedi Başbuğ ?
Bizzat Genelkurmay başkanı olarak ‘ordunun demokrasiye bağlı kalacağının teminatı benim’ dedi.
Daha ne desin ?
Ordu üzerinden
hesap yapan ne kadar Ergenekoncu, darbeci, destekçi, savunucu, şakşakçı asalak varsa hepsini elinin tersiyle itti.
Bu mesajı iyi okumak lazım.
Yoksa belgeye kağıt parçası denmesinin bir önemi yok.
Ben de bu kağıt parçasına ‘belge’ diyorum.
Önemli olan bunun içeriği ve bunu kimin ya da kimlerin hazırladığının bulunup ortaya çıkarılması.
Sloganımız ne ?
‘Kopyası olanın orijinali illa ki vardır.’
O halde;
İhanet planlayıcıları bir süre daha bu korkuyla yaşamaya devam edecek.