Bilmem bana mı öyle geliyor ama, Saray'ın metin yazarları işi biraz otomatiğe yani copy/paste'a bağlamışlar gibi bir durum seziliyor. Ana fikir hep aynı. İç siyasette gerginlik ve kavga, dış siyasette saldırgan ve agresif tavırlar. Normalleşmenin neden bir türlü maya tutmadığını ve tutma şansının olmadığını işte burada arayın.
Neden diyeceksiniz? Hazret'in önüne servis edilen metinler modern yılların gündem ve problemlerinden çok geçmişe ait nostalji ya da geleceğe ait ütopyalarda dolaşıyor da ondan. Ülke içi problemlerin dış karşılıkları bulunup sorunlar oralara adres edilince işleri çözdüklerini zannediyorlar. Hani o kadar yağıp gürledikten sonra, bilmediğimiz, gözümüzden kaçan bir şeyler mi var diyesimiz geliyor ancak o da değil. Teşhisi koyamadıkları için tedavi ve onarım şansları hiç yok.
Ekonomi kötüye gidince faiz lobileri ve kapitalist işbirlikçiler. Ortadoğu'da rol kapmak için antisemitik taşkınlık. Bu yüzden Lübnan'da ateşkes ilanına pek sevinmediler. Tansiyonun düşmesi agresif kartlarını boşa düşürdü. Bir de burunları dibinde cereyan eden hadiseleri bizim gibi medyadan öğrenme gibi dünya çapında bir dışlanmışlık, yalnızlaşma ve umursamazlığa mahkumlar. Ortadoğu sorunlarında yedek kulübesine alınacak kadar bile itibarları kalmadı.
Son olarak da bir türlü mecra ve yönünü bulamayan “Maarif Davamız(!)” için sosyal medya ve dijital emperyalizm icad edildi. Meğer asırlık milli eğitim problemimizin sebebi, ikinci milenyumun ilk çeyreğinde ortaya çıkan ve bir türlü önü alınamayan dijital medya teknojisiymiş. Saray'ın geçen hafta “Küreselleşme Kültürel Yozlaşmayı beraberinde getirdi!” iddiası, 'K' harfi üzerinde denenen başarısız bir aliterasyondan ibaret. Dünyaya entegre olma korkularını kültürel bağnazlık zırhı arkasına sığınarak savuşturacaklar. Milliyetçi-muhafazakar taife emperyalist(!) tehditleri sıralamaktan oldu olası mazoşist bir haz alır.
İktidar ve Saray'ın tutarsızlıkları ile ilgilenmiyoruz ama, onlar öksürünce havuz medyası yorgan-döşek zatürre oluyor. Arada bir nükseden bu “Milli eğitimi şöyle bir hizaya getirme!” telaşı, hemen herkesin ilgi sahasına giriyor. Bir anda bütün köşe yazarlarının Emile Zola kesilip, gelecek nesillerin derdine çare için kolları sıvamaları, akıllara ziyan bir durum. Cumhurbaşkanının diploma krizinin aşılamadığı bir ülkede, milyonları ilgilendiren eğitim-öğretim meselesinin irfan derinlikleri lise öğretimi sığlığına takılı kalmış medyanın boyunu biraz aşıyor.
Teknolojik gelişmelerin beraberinde getirdiği istenmeyen neticeleri kontrol etmek, zararlarını aza indirmek ya da suiistimalleri cezalandırmak ayrı, bütün bunları devlet kontrolü altına almak ve iktidarın propaganda aygıtı haline getirmek apayrı şeyler. Muhaliflerin kursağına ot tıkamaya pek meraklı despot idarelerin ekmeğine yağ sürmeye gerek yok. İktidar ve Saray boşuna Kremlin, Çin ve Kuzey Kore'ye gıpta etmiyor.
Gelişmiş ülkelerde anayasa ile koruma altına alınan haberleşme ve bilgi alma hakkı, baskıcı idarelerin tahammül edemediği demokratik haklar cümlesinden. Saray'ın uykularını kaçıran ve düşman bellediği “küreselleşme” işte bu konforları sunuyor. Daha da kötüsü, insanların bu imkanlara devlet ya da Saray merhametine ihtiyaç duymadan ulaşıyor olmaları. Sözümona gelecek nesilleri korumak için sosyal medyayı belediye fen işlerine bağlayıp, halkı ve muhalifleri cezalandırmak istediklerinde fişini çekerek herkesi hizaya getirecekler.
Geçtiğimiz hafta yapılan TRT World Forum programında Saray'ın açılış konuşmasının protesto ile kesilmesi, metin yazarlarının hesap etmedikleri bir şey olsa gerek. Hazret'in beklemediği bu tepki karşısında ne kadar şaşırdığı gözlerden kaçmadı. Oysa ki, konuşma son bir yılın sürekli tekrar edilen agresif dış politika egzersizinden başka bir şey değil.
İktidarın propaganda silahı haline dönüşen TRT'nin ödüllendirileceği bir programda protesto edilmesi, işe ayrı bir mana katıyor. Beklenmedik böyle bir krizden sonra Saray'ın metin yazarları ve program organizatörleri arasında olmak istemezdim. Son dakikada ev sahibinin kalesinde gördüğü sürpriz golün bedeli ağır olabilir. Saray ekibinin kendini tekrar ettiği konusunda yalnız olmadığıma ne kadar sevinsem azdır.