Çörçil için bayraklar yarıya

Abdullah Aymaz

Abdullah Aymaz

11 Eyl 2023 16:19
  • Seydişehirli Hasan Fehmi Başoğlu 1874’de doğdu. 1965 senesinde vefat etti.  Biz onun ismini ilk defa Simavlı Hacı Ali Efendi’den duymuştuk. Tahminen 1964’de Kestanepazarı Kur’an Kursu’nu ziyareti sırasında da kendisini görmüştük.


    Kendisi meşhur İstiklal Mahkemesi’nce 15 seneye mahkum edilmiş. Günümüzün zulüm sürecindeki mahkemelerinde olduğu gibi, zâlim ve gaddar bir karar bu masuma verilmiş ama her nasılsa idamdan kurtulmuştur. Daha sonralarında bu büyük âlim, Diyanet İşleri Müşavere heyetinde bulunmuştur.


    Talebelerinden Prof. Ahmed Uğur Bey anlatıyor: “1960’larda mıydı tam bilemiyorum. İngiliz Devlet Başkanı Churchil (Çörçil) ölmüştü. (Bizim ne alâkamız varsa) Bayraklarımız yarıya indirilmişti. O zaman Hasan Fehmi Başoğlu Hocamız bunun üzerine derin bir ‘Âh!’ çekti ve dedi ki: ‘Çanakkale, benim 25 bin talebemi yedi!..’ 


    Çünkü Osmanlı dönemi son zamanında iki büyük medresemiz vardı. Birisi Beyazıt diğeri ise Fatih Medresesi… Beyazıt Medresesi’nin baş müderrisi, bugünkü mânâda Rektörü Hasan Fehmi Başoğlu Hoca idi. Fatih Medresesi’ninki de Küçük Hamdi dedikleri Elmalılı Hamdi Efendi… O zamanlar Beyazıt en büyük üniversitemizdi. 


    Rıza Çöllü Hocaefendi Hasan Fehmi Başoğlunun bir hatırasını şöyle anlatıyor: “Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’a gelmiş. Tabii, kim kimi nasıl değerlendirir o diğer bir mesele, ama hakkı hak sahibine vermekte yarar var. Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’a geldiğinde ‘Hallü’l-Müşkilat’ (Soruları, müşkülleri halledip çözme) diye bir levha yazmış. ‘Siz her şeyi sorabilirsiniz. Ben size hiçbir şey sormayacağım’ diyormuş. Tabii bu, İstanbul ulemâsına çok ağır gelmiş. ‘Ben de yeni icazet almıştım. Civa gibi delikanlıydım’ diyor. Fehmi Efendiye; İstanbul âlimleri: ‘Hasan Fehmi!  Ümidimiz sende. Bu Kürdoğlu’nu bir yere ser de, nasıl serersen ser’ demişler. (Hasan Fehmi Başoğlu iyi âlimdi. Kur’an okumakta mâhirdi. Cezerî’yi 85yaşında tıkır tıkır ezberden okurdu. Ben de Cezerî’yi kendisinden okudum.) 


    (Normalde usûl-ü tefsir, usûl-ü hadis, usûl-ü fıkıh, usûl-ü kelâm gibi ilimleri anlatan bir kitap 40-50 sayfadır. Bunları ezberlemiş olabilir. Onlar üzerine yazılan şerhler 200-250 sayfadır, hepsini Bediüzzaman ezberlemiş olamaz. Ama bu şerhler üzerine yazılan hâşiyeler 500’er sayfadır, onların hepsini de ezberlemiş olamaz. Bir de bütün ilimlerle ilgili olarak herkese meydan okuyor. Onun için…)


    “Mevâkıf isimli kitaptan akla hayale gelmeyecek konularda beni bir ay hazırladılar ve bana ‘Git şimdi bunları sor’ dediler. Yanına gittim, soruları sorduktan sonra, baktım bana sanki az önce talebelerine ders okutuyormuş gibi suallerimin hepsine cevap verdi. Karşısında tek kelimeye muktedir olamadan döndüm, geldim.” dedi. 


    Rıza Çöllü Hoca devamla diyor ki: “Bediüzzaman bedava sivrilmemiştir, tezkiyesi vardı. Ve Hasan Fehmi Hoca’nın zamanında Risale-i Nurlar Diyanet İşleri’nin bilirkişi raporları ile hep beraat almıştır.”


    Ahmed Feyzi Kul Ağabey, zaman zaman Ankara’ya gider ve oradaki Nur Talebeleriyle sohbet eder, birkaç gün de kalırdı. Bir gün kendisini diyanetteki, büyük âlimlerin bulunduğu ‘Dinî Eserleri İnceleme Kurulu’na götürmüşlerdi. Orada Hasan Fehmi Başoğlu, Hasan Hüsnü Erdem, Kemaleddin Bostan, Şehit  Oral gibi büyük âlimler vardı. Onlara Ahmed Feyzi Ağabey, “Bediüzzaman Hazretlerinin talebesi diye takdim edildi. Ahmed Feyzi Ağabey Üstad ve  Risaleler için bir konuşma yaptı, onlara karşı öyle güzel bir hitabede bulundu ki, o büyük âlimlerin  ağızları açık kaldı. Ahmed Feyzi Ağabey o kadar fesahat, belâğatla hitap ediyordu ki, hayran kalmamak mümkün değildi. Ona “Siz hangi üniversiteden mezunsunuz?” diye sordular. “Ben Risale-i Nur Üniversitesi’nden mezunum!..”  diye cevap verdi. Çok takdir ettiler.


    Bu kurul, Risale-i Nurları Afyon Mahkemesi dolayısıyla tedkik etti. 11 çuval, 4 sandık olarak ele aldı ve teker teker inceledi. Neticede Hasan Fehmi Başoğlu, Risale-i Nur hakkında çok muazzam bir rapor yazdı. O rapor, o zaman ki Diyanet Reisi Eyüp Sabri Hayırlıoğlu’na onaya gitti. Reis raporu okumuş, sallana sallana geldi. Hasan Fehmi Efendiye: ‘Hocaefendi, sen Bediüzzaman’a rapor yazmamışsın, sen MEDHİYE yazmışsın, MEDHİYE… Ehl-i vukuf biraz bî taraf olur, sonra sana NURCU derler, hiç olmazsa bunu biraz değiştir.’ dedi. O da ‘Peki efendim, biraz değiştirelim’ dedi fakat yine de çok güzel bir rapor yazdı:


    “Risale-i Nur eserleri devletimizce, dahi matlup olan bugünkü, gençliği en güzel ahlâka götürecek âyet-i kerimelerin meali ve hadis-i şeriflerin izahlarından ibarettir. Ne 163. Maddeye, ne 5086 sayılı kanuna ve diğer kanunlara hiçbir teması yoktur…’ diye bir rapor.”

    Hasan Fehmi Efendi başka bir münasebetle şöyle demiştir: “Bediüzzaman’ın ilmi çok yüksektir. Bizzat kendisinden sorulmak üzere İlm-i Kelam’dan derin sular tertip ettim. Ümidimin fevkinde hârikulâde, bilmediğim cihetleri de nakletmek suretiyle cevap verdi. Hârika ilmini, hakikaten Bediüzzaman olduğunu tasdik ettim. Onun ilmi bizim gibi kesbî değil, vehbîdir.”

    (Salih Okur, Ulemanın Gözüyle Bediüzzaman)

    Burada naklettiklerimin daha teferruatlı bilgilerini Simavlı Hacı Ali Tosun Hocamız bize Kestanepazarı Kur’an Kursunda seneler önce anlatmıştı. 

    11 Eyl 2023 16:19
    YAZARIN SON YAZILARI
    YAZARLAR