Artıgerçek’teki yazısında Silivri Cezaevi’nde tuttuğu günlükteki notlarına yer veren gazeteci Mehmet Altan, kaybolan “15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu” Raporuna dikkat çekti. Altan, “Kendi raporunu kaybeden başka bir Meclis var mıdır acaba yeryüzünde?” diye sordu.
Mehmet Altan’ın Artıgerçek’te yer alan “Basın Tarihi: 15 Temmuz raporu ne oldu?” başlıklı yazısı şöyle:
Gelecek pazartesi 15 Temmuz.
Darbe girişiminin 8. yılı.
Hapishane günlüklerini “Silivri Notları” olarak Basın Tarihi içinde yayınlamıştım.
Şimdi o notları “Yüksek Güvenlikli Notlar” başlığıyla kitap formatına getirirken atladığım bir şeyler kalmasın diye daha dikkatli baktım… “15 Temmuz bilirkişilerinden” hiç söz etmediğimi gördüm.
Halbuki bu “bilirkişiler” özenle üzerinde durulması gereken “seçilmiş” kişiler.
Mağdur edildiği Yargıtay kararı ile onaylanmış olanlara bile 15 Temmuz Yargısı mantığıyla yaklaşma hünerini “bilirkişi” kılığında göstermeyi başarmış birileri.
Bir ara dönüp hepsine teker teker bir bakmak gerek.
Dosyaları karıştırırken Yargıtay’ın verdiği kararda çok çarpıcı bir bölüme de rastladım:
“… Anayasanın 148. maddesi uyarınca herkesin Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunma hakkı bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Sözleşme’nin 46. maddesi bağlamında, devletlerin taraf oldukları başvurulara ilişkin olarak verilen AİHM kararlarıyla bağlı olma yükümlülüğü altına girdiğini vurgulamaktadır.
(Del Rio Prada/İspanya [BD],B. No: 42750/09, 21/10/2013, § 137).”
Yargıtay Kararı devam ediyor:
“AİHM’e göre bu, Mahkemenin bir ihlal bulduğunda davalı devletin sadece Sözleşme’nin 41. maddesine göre hükmedilen tazminatı ödeme yükümlülüğünü değil bunun yanında AİHM tarafından bulunan ihlalin ortadan kaldırılması için iç hukukta bireysel ve/veya -gerekiyorsa- genel tedbirler alma ve başvurucuyu, Sözleşme ihlal edilmemiş olsaydı bulunacağı duruma mümkün olan en yakın konuma getirecek şekilde ihlalin etkilerini telafi etme yükümlülüğünü de barındırmaktadır.
(Del Rio Prada/İspanya, § 137).”
Bana “15 Temmuz Yargısı nedir” diye sorsalar, AYM, AİHM ve Yargıtay kararlarının “mahkemeler” tarafından uygulanmadığı… Taraf olunan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uyulmadığı dönem derim.
Bu, anayasanın açıkça çiğnendiği anlamına da geliyor tabii.
Çalışmaya devam ederken, bu kez de önüme “15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu” Raporu tartışmaları düştü.
Örneğin 25 Eylül Çarşamba 2019 tarihli “15 Temmuz raporu TBMM’de kayboldu” başlıklı bir habere rastladım.
Haber aynen şöyleydi:
“CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel, ‘darbe girişimini araştırması amacıyla kurulan Meclis araştırması komisyonu raporuna ve Meclis araştırması komisyonları raporlarının genel kurulda görüşülmesine ilişkin’ verdiği soru önergesinde 15 Temmuz raporunun kaybolduğu cevabını aldı.
TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç, ’15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nun 12 Temmuz 2017 tarihinde eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman’a sunulan darbe raporuyla ilgili ‘Başkanlığımıza sunulan bir rapor bulunmamaktır’ görüşünü bildirdi.
Soru önergesine yanıt veren Bilgiç, ‘Rapor tekemmül etmediğinden 26. Yasama Dönemi içinde bastırılarak dağıtılamamıştır. Komisyon tarafından tekemmül ettirilerek başkanlığımıza sunulan bir rapor bulunmamaktadır’ ifadelerini kullandı.”
Meclis’te “15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu” raporunun kaybolduğu bir dönemden ve ülkeden söz ediyoruz.
Ama gene de sormakta mahsur yok:
“15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyon Raporu” ne oldu gerçekten?
Ve irtibatlı bir son soru daha:
Kendi raporunu kaybeden başka bir Meclis var mıdır acaba yeryüzünde?
Üstelik de “kendisine karşı yapılan” bir darbenin raporunu kaybediyor.
Ne ülke ama…