Zaman Medya Grubu’nun kayyım tarafından müsadere edilmesinin üçüncü günü olağanüstü güvenlik önlemleri altında başladı.
Bu sabah düzinelerce polis Zaman binası önünde toplanmış, amirleri tarafından verilen direktifleri dinlerken hayli ilginç bir görüntü oluşturdu. Dışarıdan manzarayı görenler, binanın Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı kilit bir polis merkezi olduğunu sanabilir.
Ya da kapsamlı bir terör operasyonu yürütülüyor da ülkenin en azılı terör örgütlerinden birine ölümcül darbe indiriliyor sanılır. Öylesi bir polis güruhu ve hareketlilik.
Böylesi bir polis ablukası altındaki yerin herhangi bir medya grubuna ait olduğu tahmin bile edilemez.
Farz-ı muhal bir şekilde buranın bir medya binası olduğu bilinsin. O vakit de onca polisin ne demeye bir gazete binasını işgal ettiği sorusu havada kalır.
Neresinden bakılsa absürd bir anlam ve durum karmaşası.
Kayyımlar “yeni işlerine” iyice ısınmış olmalılar ki ilk icraatlarından biri Zaman’ın “Demokrasi Platformu” olarak nitelenen, üzerinde yüzlerce entelektüelin fotoğrafının bulunduğu afişten geriye kalan her şeyi büyük bir gürültüyle parçalatmak oldu.
Belki de kayyımlığın doğası bu: uzaktan emirler yağdırmak ve sonuçlarını izlemek..
Ancak yetenekli değiller. Zaman’ın “akıllı binası” fazla akıllı geliyor kayyımlara. Neyi nasıl kontrol edeceklerini bilmiyorlar ve doğal olarak tüm teknolojik altyapı çökmüş vaziyette.
Böyle olunca kendi istedikleri yayın politikasında bir gazete çıkarmakta da zorlanıyorlar; çünkü İnternet bağlantısı yok ve sistem “error” veriyor.
Yönetimleri altında iradeleri dışında bir gazete yayına gitmesin diye canhıraş biçimde fişini çektikleri teknolojiye şimdi fazlasıyla ihtiyaç duyuyorlar.
Elde kâğıt kalem katları dolanıp “eksiklerimizi” soruyorlar. Ama bitmiyor eksikler sıralamakla.
Yıkmak kolay da ya inşa etmek?
Görünen o ki, İpek Medya Grubu’nun başına gelen akıbeti Zaman Medya Grubu’na da yaşatacaklar. Yani iflas bayrağını çektirip ardından kurumun kapısına kilit vuracaklar.
Böylece kayyımlık müessesesi Türkiye’de “iflas” ile eşdeğer anılmaya başlayacak.
Kayyımların marifetleri bununla da sınırlı değil.
Pazar akşamı Today’s Zaman’ı sansürlemeye çalışan kayyımlar bazı gazetecilere de psikolojik baskı yaparak müdahalenin bir parçası haline getirmeye çalıştı.
Baskı saati sona erdikten sonra gelen müdahaleyi reddeden gazeteciler, “kovuldun” tehditlerine maruz kaldı.
Haber merkezinde “sansür ve baskı”nın sürdüğü dakikalarda, onlarca polis gazetenin kafeteryasına kurulmuş son ses Fenerbahçe-Akhisar Belediyespor maçını izliyordu.
Aynı anda açık neredeyse 10 televizyondan söz konusu maç izleniyordu.
Bangır bangır…
Böylesi bir ortamı bir kafeteryada bulmak bile neredeyse imkansız. Belki askeri gazinolarda.
Ama Zaman’da tek güç polis ve ötesi yok.
Her an her istediklerini yapmaya muktedirler.
Öte yandan fotoğraf çekilmemesi konusunda da bir o kadar hassaslar.
Elde telefon gördükleri anda alarma geçiyorlar ve uyarıda bulunuyorlar.
Hassaslar yani. Kimseye göstermedikleri hassasiyeti talep etme hakkına haizler galiba!
GÜLTEN ÜSTÜNTAĞ - HABERDAR