Zaman en güzel müfessirdir. İnsanların okuyamadığı ve kavrayamadıkları hadiselere hakemlik yapar. Hadiselere netlik kazandırır, haklı ile haksızı birbirinden ayırır. Kendine has terazisi ile tartar, kriterleri ile mahkeme eder, neyin doğru ve isabetli, neyin yanlış ve isabetsiz olduğuna doğru ve yanlışa şahitlik yapar..
Hadiseler zamanın hükmüne göre değerlenir, tarihe öyle geçer.
Büyük insanlar genelde zamanlarına sığmazlar... Hele bir de lâhuti alemden vahyin televvününe mazharlarsa! Peygamberler gibi. Efendimiz a.s. hakkında 1400 küsur senedir dünyanın tüm dilleriyle kütüphaneler dolusu kitaplar yazıldı... Binlerce konferanslar, paneller, seminerler vs verildi... Hala bitmedi devam ediyor. Milyarlarca insanın kurtuluşuna sebep oldu ve olmaktadır. Hala diri ve hala capcanlı ve hayat dolu...
Sert defanslar görmüşler, onlara eza ve cefalar çektirilmiş, yurtlarından kovulmuşlar... Bazılarının başını kesmişler, bazılarını testerelerle biçmişler... Hz. Zekeriya ve Hz. Yahya gibi..
Aynı yolun yolcuları ve yol rehberleri peygamberler aynı kaderi hep paylaşmışlar... Peygamber gelmiş, hiç inananı olmamış, peygamber gelmiş, yüz yıllar geçmiş sadece 70-80 kişi ancak inanmıştır. Bazıları Hz. Nuh ve Hz. Lut gibi eşleri ve çocuğu dahi onları anlayamamış dolayısıyla inanmamışlardır.
Zaman kavimleri anlamadıysa da istikbale taşımış, haklılıklarını ve doğruluklarını göstermiştir. Kendileri gibi getirdikleri hakikatler de garip kalmıştır.
Denilebilir ki peygamberlerin ve tarihe yön veren büyüklerin en büyük çile ve ızdırapları, çektikleri eziyetler değil anlaşılmama ızdırabı olmuştur... Nitekim Efendimiz (a.s) Aişe annemize "kavminden çok çektim ya Aişe" demiştir.
Bütün müceddid imamlar da aynı kaderi paylaşmışlardır. Üstad "varsın muassırlarım beni anlamasınlar.. Ben de sizinle konuşmuyorum. Acele ettim kışta geldim. Ve 50-60 sene sonra gelecek kuşaklara da, Sizler cennet asâ bir baharda geleceksiniz. Mezarımızı ziyarete gelirken O bahar hediyelerinden bir deste alın, mezarımızı misafir eden horhora gelin" diye tembih eder.
Bazen hased, bazen menfaat, bazen beşeri zaaflar, bazen güç, bazen iktidar hırsı ve şehveti güneş gibi hakikatlere karşı ne yazık ki kör, sağır ve kalpsiz yapmıştır... Kur'an'ımız "Onlar sağır, onlar kör, onlar hissiz ve kalpsizdirler bir türlü anlamazlar" yine "kalbleri vardır hissetmezler, gözleri vardır, kördür görmezler, kulakları vardır sağırdır duymazlar, onlar hayvan belki hayvandan da aşağıdırlar." buyurur...
Nübüvvet hakikatı akan sular gibi akar durur da istifade etmezler.. Güneşten yararlanacakları halde gözlerini kapatırlar... Kur'an'da nice peygamberlerin 'ne olur dinleyin, ne olur anlayın' diye anlaşılmamalarının iniltilerini ve hayıflanmalarını duyarsınız... Rabbimiz Efendimiz'e yer yer "ya Muhammed seni dinlemiyorlar diye üzüntüden kendini neredeyse helak edeceksin!" der.
Asrını aşkın ve taşkın bu insanlar, getirdikleri hakikatleri insanlar bazen beş on sene, bazen otuz kırk sene, bazen de elli yüz sene sonra ancak anlarlar... Anlayamadıkları gerçeklere karşı durur, cephe alır, düşman kesilirler. Hem kendileri mahrum kalır, hem de onları dinleyen avam halkı mahrum bırakırlar... Olmadık demagoji ve oyunlarla engellerler...
Bazıları da anlar, belki inanır ama doğruyu dillendiremez sessiz kalırlar... Zaafları susturur... Zulmün, adaletsizliğin yaygınlaşmasına engel değil sebep olurlar..
Enteresandır şeriat zulmedene zalim der, ama zulme sessiz kalana ise dilsiz şeytan der... Genelde otoritenin etrafında hep çıkar şebekeleri toplanır.. Bile bile, göre göre bir devletin bir milletin batmasına çıkarlarını tercih ederler...
Bazıları iş yapan bir başkasının eksiği gediği üzerine meslek meşrep kurar, 'dana yere düşünce bıçak çeken kasap çok olur veya deri yüzen çok olur' derler... Beşer şaşar... İş yapan insanlar tabiatları gereği kusur ve hata yapabilirler... Aciz, felç, mefluç, iş yapamaz insanlar vardır onlar da böyle bir eksiği gediği gözler. Onlara gün doğar... Malzeme çıkar. Acımasız tenkitler yapar... İş yapanı yerden yere vurur hele hayırlı bir işse tüm şeytanlar da yardımcı olur... Sen 'iyisini doğrusunu yap' dersin hayır der, elinden hiç bir şey gelmez...
Yapana karışma dersin ne demek? Adeta kainata müşavirdir, ahkam keser...
Bahattin Karataş