Yazdıkları yazılar ve twitlerden dolayı ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 15 yıl hapse kadar cezalandırılması istenen Zaman Gazetesi’nin 11 eski yazar ve editörünün yargılandığı davanın karar duruşmalarında 2. gün sona erdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dünkü duruşmada Mümtazer Türköne ve Orhan Kemal Cengiz son savunmalarını yaptı. Davanın bugünkü savunmalarından sonra Mahkeme ara kararını açıkladı. Kararda Şahin Alpay’ın ev hapsi kaldırıldı. Mahkeme Ali Bulaç ve Mehmet Özdemir’in tahliyesine karar verdi. Davanın bir sonraki duruşması ise 7-8 Haziran’da görülecek.
Dava kapsamında gazeteci yazarlar Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne, Mustafa Ünal, Şahin Alpay, Nuriye Akman, Lale Kemal, Orhan Kemal Cengiz, İhsan Dağı, İbrahim Karayeğen ve Mehmet Özdemir yargılanıyor.
ALİ BULAÇ
İzleyicilerin salona alınmalarının ardından karar duruşmasının 2. başladı. Tutuklu yargılanan Ali Bulaç savunması için söz aldı. Bulaç, bazı evraklara ulaşamadığı ve kendisine gönderilen cd’lerde atıfta bulunulan bazı yazılara erişemediğinden savunması için ek süre istedi.
Sağlık sorunları olduğunu ifade eden Bulaç, cezaevinde gerekli sağlık hizmetine erişemediğini söyleyerek tahliyesini talep etti.
MEHMET ÖZDEMİR
Ali Bulaç’ın ardından tutuklu yargılanan gazeteci Mehmet Özdemir savunması için söz aldı.
Özdemir, “Sorumlu müdür görevinde bulundum, ama bu yöneticilik değildi. Karar ve imza yetkim yoktu. Örgüt üyeliğinden tutuklanmışken iddianamede “darbeye teşebbüs” suçu eklenmiş. Mütalaada gösterilen tek delil sorumlu müdür olmam. 25 Nisan’da suç vasfı değiştirildi ve şimdi örgüt yöneticiliğinden yargılanıyorum. Ölümü gösterip, bitkisel hayata razı etmeye benziyor.”
“Bir yargılamada atılı suçlar nasıl bu kadar çok değişebilir? Benim anladığım, sorumlu müdür eylemim diğer suçlarla uyuşmuyor. Önceki duruşmada dosyaları ayrılan sanıklar arasında Feza Medya’da YK üyeliği yapanlar vardı, oysa örgüt üyeliğinden yargılandılar. Burada hangi kriterlere uygulanıyor? Ben Temmuz 2015 ile Mart 2016 arasında sorumlu yazı işleri müdürüydüm ama mütalaada baştan beri bu görevi yapmışım gibi gösterilmiş. Bu kritik bir bilgi eksikliği. Delile bakılmadan ağır suçlamalara maruz kaldım. Suç isnatlarının değişmesi bundan. Zaman olsa, delil yokluğundan beraatim istenecekti.”
“Zaman’da yayın politikası yazı işleri müdürlüğü yerini alan genel yayın editörlüğünün elindedir. Ben bu sorumluluğun dışındayım. Sorumlu müdürlük görevine 15-27 Aralık’tan 1.5 yıl sonra başladım. Ama bu dönemde yayımlanan haberlerden sorumlu tutuluyorum. Bu mümkün mü? Görevli olmadığım dönemde yayımlanan haberlerden bana sorumluluk yüklenemez. Bu yüzden, üzerime atılan suçlar düşmelidir. “Aracılık” etmekle suçlanıyorum. Makaleleri yazarlardan gazeteye mi taşımışım? “Aracılık” etmesem bu yazılar gazeteye girmeyecek miydi?”
Sorumlu müdürlük örgüt görevi değil, profesyonel gazetecilik görevidir. Vaktimin çoğunu karakol ve adliyelerde imzasız haberlerle ilgili ifade vererek geçirdim. Bir önceki görevim olan birim editörlüğüne devam etseydim, burada olmayacaktım. Terör örgütü yöneticiliği suçu kanaatlerle değil, maddi delillerle ortaya konmalı. Fiil yerine fail üzerinden suçlama yapılmış.”
“Temmuz 2015’te başlayan sorumlu müdürlük görevim Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı tarafından onaylanmıştı. O tarihte örgüt yöneticisi olsaydım böyle bir onay verilmezdi. Tüm suçlardan beraatimi talep ediyorum. Şayet beraatim verilmeyecekse, tahliyemi talep ediyorum.”
Mehmet Özdemir’in savunmasının ardından mahkeme duruşmaya 14:00’a kadar ara verdi.
Zaman Davası, verilen aranın ardından devam ediyor. Mehmet Özdemir’in avukatı mütalaaya karşı savunma yapıyor.
Mehmet Özdemir’in avukatı:
“Soruşturmanın başından beri müvekkilimin görevine ilişkin hataya düşülmüştür. Basın Kanunu sorumlu müdürü bir temsilci olarak tanımlar.”
MUSTAFA ÜNAL
Tutuklu yargılanan sanıklardan Mustafa Ünal savunması için söz aldı:
“Ayı yavrusunu yemek isterse çamura bularmış. Bana karşı kara propaganda yaptılar. AKP iktidarında böyle bir tablonun yaşanmayacağını sanıyordum, yanıldım. Bu tablo özgürlük türküleriyle iktidara gelen AKP’nin yüz karasıdır. AKP iktidarında böyle bir tablonun yaşanmayacağını sanıyordum, yanıldım. Bu tablo özgürlük türküleriyle iktidara gelen AKP’nin yüz karasıdır. Ey Numan Kurtulmuş, devr-i iktidarınızda Ali Bulaç terörist olarak yargılanıyor, haberiniz var mı?”
“Ey Nabi Avcı, devr-i iktidarınızda Şahin Alpay terörist olarak yargılanıyor, haberiniz var mı? Bize bunu yaşatanlar tarihin ve Allah’ın gazabından kurtulamayacaklar. Savcı mütalaasında Twitter’dan paylaştığım bir ayeti suç delili olarak saydı. Suçum katmerli, bu suçu her cuma işledim. Bir ayetin yargılanması bu davanın özetidir. Ayeti yargılamak AKP’ye düştü.”
“Bir ayetin yargılanması bu davanın özetidir. Ayeti yargılamak AKP’ye düştü. Orta Çağ Engisizyon mahkemelerinden fırlamış aktörler gibiyiz. Bugün darbe dönemlerinden daha ağır bir tablo ile karşı karşıyayız. Ankara’nın yollarında beraber ıslandığım insanlar bugün lâl kesildiler ve Şeytan’lar kulübünün üyesi oldular.”
“Tahliye taleplerimi okuduğunuzu ve dosyaya baktığınıza inanmıyorum. Adil yargılandığımı düşünmüyorum. Yargıya güveni yol ettiniz.”
Mustafa Ünal, cezaevinde Yeni Asya gazetesini istemesine rağmen verilmediğini anlattı: “Ombudsman’a yazdım, bayiden bulunmadığı cevabı geldi.”
“Bu davanın üzerinde bir el var, daha delilleri tartışmadan mütalaa önümüze kondu”
“Bu davada hiç gazeteci tahliye edilmedi. 74 yaşındaki Şahin Alpay’ı bile 2 AYM kararının ardından zorla serbest bıraktınız, onda da ev hapsine mahkûm ettiniz. Gazetecilerden bu korku nedir? AYM’nim iki ve AİHM’in bir kararı davayı yerle yeksan etti. Bu dava öldü. Bu davanın üzerinde bir el var. Ben Ankara gazetecisiyim, bu eli görüyorum. Mahkeme neden birden hızlandı? Daha delilleri tartışmadan mütalaa önümüze kondu. Gazetelerden bu davaların Haziran’a kadar bitmesinin istendiğini okuduk. Mütalaa 2.5 sayfaya sığdırılmış delilimsi kanaatlarla müebbet talep ediyor. Dağınık, savruk, gayriciddi ve aynı zamanda pervasız bir mütalaa.”
Mustafa Ünal mütalaada suç sayılan tweetleri ile ilgili savunmasını yapıyor:
“Yorumda bulunmak anayasal hakkım. Bu kişi haklarıma saldırıdır.”
“26 yıl emek verdiğim Zaman Gazetesi yasal ve meşru bir yayın organıydı”
Mustafa Ünal, AKP’yi eleştirdiği bir tweete ilişkin konuştu:
“AKP eleştiriden rahatsız değildi, savcı neden rahatsız oldu? AKP’yi kollama görevi mi var?”
“15 Temmuz’a karşı çıkan gazetecilerin yargılanması 15 Temmuz’u sulandırmaktan başka bir işe yaramaz. Zaman gazetesinde yazdım ama yayın politikalarını kayıtsız şartsız destekleyen bir Zamanperest değilim. 26 yıl emek verdiğim Zaman Gazetesi yasal ve meşru bir yayın organıydı. Devlet tarafından denetlenen bir gazeteydi.”
Mustafa Ünal, “Gül’ün uyarısı” başlıklı yazısıyla ilgili savunma yapıyor:
“Uyarının sahibinin Abdullah Gül olduğunu söylememe gerek var mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan’a anayasayı hatırlatmam takdir edileceği yere anayasayı ihlal suçu sayılıyor. 28 Aralık 2014’te “devletin hukuk vasfıyla birlikte merhametini de kaybettiğini” yazmışım. Savcı bunu anayasayı ihlal suçunun delili olarak mütalaasına almış. Meclis’te bütçe tartışmalarıyla ilgili yazımın ihlal suçu sayılacağını asla düşünemezdim. Savcı AKP’ye yaranmaya mı çalışıyor?”
“22 aydır bu yazı başlıklarıyla tutukladınız beni; suç nerede, ey hukuk neredesin?”
Mustafa Ünal, suç delili sayılan 4 yıllık yasama dönemine dair eleştirisi ile ilgişi konuşuyor:
“AKP’ye bazı hatırlatmalar yaptım. Savcı, AKP’den farklı düşünmeyi suç mu sayıyor?”
Mustafa Ünal, “28 Şubat’ta bile bunları yaşamadık” başlıklı yazısıyla ilgili konuşuyor:
“Bunu söyleyen Hayrünnisa Gül Hanım. Bu bir isyan cümlesi. Bana gelen CD’lerde benim yazı metinlerim yok. 22 aydır bu yazı başlıklarıyla tutukladınız. “Nereye?” yazı başlığında suç nerede?
Mustafa Ünal mütalaada, yazıdan herhangi bir alıntı yapılmadan yer verilen başlıkları bir bir değerlendirdi:
“Ey hukuk neredesin?”
Mahkeme duruşmaya 20 dakika ara verdi. Aranın ardından Mustafa Ünal’ın savunması devam edecek.
Aranın ardından duruşma tekrar başladı. Mustafa Ünal savunmasına devam ediyor:
“Savcının hayal gücü o kadar geniş ki. Ama yazdığı bir Yeşilçam senaryosu değil, esas hakkındaki mütalaa. Savcı yalan söyler mi? İddiasını bir delile dayandırmak zorunda değil mi? Ben söyledim oldu diyebilir mi? 10 gün önce HSK’ya şikayet dilekçesi gönderdim. Şikayetçi oldum savcıdan. Olmayan yazılar üzerine sadece başlıklara bakarak ağır iddiada bulunduğu ve bir ayeti suç delili olarak mütalaaya yazdığı için. Yargıtay’a göre örgüt üyeliğinin belli kriterleri var. Kod isim, organik bağ, kast gibi. Ayrıca AYM’nin haber ve yazı terör suçunun delili olamaz kararı var. AİHM kararları var. Savcı bu kriterlerin hiçbirini dikkate almamış. Yazı ve tweetlerin üzerine suç bindirmeye kalkmış. Acaba savcı kendisini Türk hukuk sisteminin içinde görmüyor mu? İddianamede ve mütalaada bu örgüte varsa ne zaman katılma talebinde bulunduğum, örgüt lider ve yöneticilerinin beni ne zaman kabul ettiği, kimden ne zaman talimat aldığıma dair hiçbir somut delil, iddia ve veriye yer verilmemiştir.”
“Zaman’da çalıştı, TV programlarına katıldı” gibi cümlelerle yargılama yapılamaz”
“Benim yazılarımı yazdığım tarihlerde, üyesi olmakla itham edildiğim FETÖ-PDY adı verilen bir örgütün varlığından devletin hiçbir belgesinde söz edilmemiştir. Zaman gazetesiyle ilgili de hiçbir örgüt bağlantısı dile getirilmemiştir. Zaman gazetesi hakkında hiçbir yargı kararı yoktur. Zaman’da çalıştı, TV programlarına katıldı” gibi cümlelerle yargılama yapılamaz. Durumum Fatih Koleji mezunu Enerji Bakanı Berat Albayrak’tan farksızdır. O okulunda okudu, ben gazetelerinde çalıştım. Ona suç olmayan bana olamaz. Benim emir ve talimatla yazı yazdığımın dayanağı nedir? Hangi delil benim emir ve talimatla yazı yazdığım şüphesini sizde uyandırdı?
“Bana emir ve talimat vermek kimsenin haddi de değil hakkı da”
Bana emir ve talimat vermek kimsenin haddi de değil hakkı da. Hakaret ve iftiraları reddediyorum. Lütfen bana çamur atmayın.”
Mustafa Ünal Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan’ın davetiyle katıldığı gezilerin listesini mahkemeye sundu:
“Sn. Erdoğan ve Sn. Gül’ün bir teröristi heyet listesine almasını düşünmüyorsunuz herhalde.”
“Sıfır delil, sıfır kanıtla hüküm veremezsiniz”
“(Darbe suçunu düzenleyen) 309. madde çok açık; “cebir ve şiddet kullanarak” diye başlıyor. Yazı ile tweet ile cebir ve şiddet suçu işlenebilir mi? İşlenirse nasıl? AYM’nin Şahin Alpay kararı gazeteci ve yazarları, haliyle beni de ilgilendiren bir karardır. Beraatimi ve tahliyemi gerektirir. Anayasa’nın 153. maddesini hatırlatıyorum. Anayasa, yasalar, AYM ve AİHM kararlarına göre iddianame ve mütalaada yer alan deliller yok hükmündedir. Sıfır delil, sıfır kanıtla hüküm veremezsiniz.”
“Bu davanın gideceği nihai nokta AİHM, o da kararını çoktan verdi”
“Bu davanın gideceği nihai nokta AİHM. O da kararını çoktan verdi. Bu yargılama süreci, bu iddianame ve mütalaa Anayasa ile teminat altına alınan düşünce ve fikir özgürlüğüme, basın ve ifade hürriyetime bir saldırıdır. Ben sırf meşru bir yayın organı olan ve adı dini bir grupla irtibatlandırılan Zaman’da yazdığım için hukuksuzca yargılanıyorum. Beni tutuklayarak ve hukuksuz yargılayarak suç işliyorsunuz, sadece hürriyeti tahdit suçu değil, çok daha ağırını, soykırım ve insanlığa karşı suç. Eğer Türkiye bir hukuk devleti ise, Anayasa hala yürürlükteyse beni beraat ettirmek ve tahliye etmekten başla seçeneğiniz yok. Benim kulakları tırmalayan, rahatsız edici sözlerim devlete ve Türk yargısına kırgınlığımın ve öfkemin ifadesidir. Zincire vurulmuş arslana ar olmazmış. Ayıplamayınız.”
Mustafa Ünal esas hakkındaki savunmasını tamamladı, avukatı Ömer Çavdar konuşuyor:
“Mütalaa sadece birkaç yazı başlığına ve TV programına dayandırılmış. Eğer bilirkişi incelemesi yapılırsa bırakın Anayasa’yı ihlali, hakaret suçunun bile unsurlarının olmadığı görülür. Yargıtay’ın son kararı açık. Anayasa’yı ihlal suçu için aranılan unsur cebir ve şiddettir ve bu fiziki cebir ve şiddettir. Yargıtay’ın sert eleştiri içeren yazıların hakaret suçu kapsamında olmadığına dair bir çok kararı var. AİHM ağır eleştiri yazılarını ifade özgürlüğü kapsamında görüp ihlal kararları verirken, elimizde Şahin Alpay’ın AİHM kararı varken hala nasıl tutukluluğun devamı kararı verilebiliyor? İsnat edilen suçların unsurlarının oluşmadığını düşünüyorum, bu nedenle Mustafa Ünal’ın beraatini ve tahliyesini talep ediyorum.”
AHMET TURAN ALKAN
Tutuklu yargılanan yazar Ahmet Turan Alkan savunması için ek süre talep ederek, tahliyesi ve beraatini istedi.
Ahmet Turan Alkan’ın avukatı Faruk Zorba söz alarak, Anayasa Mahkemesi’nin mevcut kararları gereği müvekkilinin tahliyesini talep etti.
İBRAHİM KARAYEĞEN
Tutuklu gazetecilerden İbrahim Karayeğen de mahkemeden tahliyesi ve beraatini istedi.
İbrahim Karayeğen’in avukatı Bilal Canbaz da Anayasa Mahkemesi kararlarına atıfta bulunarak müvekkilinin tahliyesini talep etti.
Ali Bulaç’ın avukatı Mehmet Ali Devecioğlu: “Bu rejim 3-5 yazarın 3-5 yazısıyla zedelenecek bir rejim değildir. Anayasal düzeni sağlamdır. Müvekkilim esas hakkındaki savunmasını yapmadı ama suç vasfının değişme ihtimali vardır. Beraat edilebilir. Tahliyesini talep ediyoruz.” dedi.
Mahkeme heyeti, iki günde sadece dört sanığın savunmasını tamamladığı duruşmada tahliye taleplerini değerlendirmek üzere oturuma 30 dakika ara verdi.
Mahkeme Zaman Davası’nda ara kararı açıkladı:
“Şahin Alpay’ın ev hapsi kaldırıldı; Ali Bulaç ve Mehmet Özdemir’in tahliyesine karar verildi.
Davanın bir sonraki duruşması 7-8 Haziran’da görülecek.
****
Duruşmaya kısa bir süre kala savcı mahkemeye ek mütalaa sunarak daha önce “darbe” ve “örgüt üyeliği” suçlamaları yöneltilen İbrahim Karayeğen, Mehmet Özdemir, Orhan Kemal Cengiz ve İhsan Dağı hakkındaki suçlamaları değiştirdi. Savcı ek mütalada “darbe” suçlamasını düşürdü. Zaman gazetesi gece editörü İbrahim Karayeğen ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Mehmet Özdemir hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 314/1. maddesi uyarınca “silahlı terör örgütü yöneticiliği” suçundan 22,5 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Daha önce Karayeğen ve Özdemir için TCK 309/1. maddesi uyarınca “Anayasal düzeni devirmeye teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla da 15 yıla kadar hapis cezası talep edilmişti.
Savcı, akademisyen ve Zaman gazetesi eski yazarı İhsan Dağı ve avukat ve kapatılan Today’s Zaman ve Bugün gazeteleri köşe yazarı Orhan Kemal Cengiz hakkındaki “darbe” ve “terör örgütü üyeliği” suçlamalarını da değiştirerek Dağı ve Cengiz hakkında Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 7/2 ve TCK 43/1 maddesi uyarınca “zincirleme şekilde terör örgütü propagandası” suçlamasıyla 13’er yıla kadar hapis cezası talep etti.
5 yazara ağırlaştırılmış müebbet talebi!
Davada, Bulaç, Alkan, Türköne, Ünal ve Alpay hakkında “darbe” ve “terör örgütü üyeliği” suçlamalarıyla ağırlaştırılmış müebbet ve 15 yıla kadar hapis cezası istenirken Akman ve Kemal hakkında “terör örgütüne üye olmadan yardım etmek” suçundan 15’er yıla kadar hapis cezası isteniyor.
31 sanıklı olarak başlayan davada Zaman gazetesi de dahil olmak üzere çeşitli medya kuruluşlarını bünyesinde barındıran Feza Gazetecilik A.Ş., Cihan Medya Dağıtım ve Fia Prodüksiyon çalışanlarının dosyaları daha sonra davadan ayrılmış, dosyaları ayrılan 18 kişinin yargılandığı dava geçtiğimiz hafta hükme bağlanmıştı.
Zaman gazetesi eski yazarı Şahin Alpay, hakkında Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce (AİHM) verilen ihlal kararlarının ardından ev hapsi şartıyla tahliye edilmişti.