Z. Hicran Yıldırım- Rehberlik Köşesi
Allah’ın mağfireti, rahmeti ve hediyesiyle gelen o kutlu misafir ayrılmaya hazırlanıyor artık aramızdan. Ramazan-ı Şerif’in son günleri.
Dünyanın hastalıkla, savaşla, zulümle savrulduğu bu sıkıntılı dönemde hayat üfledi bize o 26-27 gün boyunca.
Bugün, Ramazan’ın 27. gecesindeyiz ve belki son bir fırsat daha duruyor önümüzde…
Bediüzzaman’ın ifadeleriyle Ramazan’ın yirmi yedinci gecesi “Leyle-i Kadir olmak ihtimali çok kuvvetli olmasından, bir kısım müçtehitler o geceye Leyle-i Kadr’i tahsis etmişler. Hakiki olmasa da madem ümmet o geceye o nazarla bakıyor, inşaallah hakiki hükmünde kabule mazhar olur.” (Şualar)
Fani dünyada, fani ömür içinde ve kısacık hayatta, bâkî bir ömrü…seksen üç senelik bir hayatın semerelerini kazandıracak çok bereketli bir gece…Kadir Gecesi.
"Şüphesiz, biz onu (Kur'an'ı) Kadir Gecesi'nde indirdik. Bilir misin nedir kadir gecesi? Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir selamdır (esenliktir.)" (Kadir Suresi)
Leyletü’l Kadr… Kadri bilinmesi gerekli olan gece. Ramazan’ın içine gizlenmiş… samimi gönüllerin bu odur deyip her gece onu yakalama arzusuyla kullukta derinleştikleri saklı gece…
"Kadir gecesinin hangi gün olduğunu söyleyecektim; dışarıya çıktım, baktım ki iki kişi birbiri ile münakaşa ediyor. Onlarla meşgul olurken Kadir gecesi bana unutturuldu." buyuruyor Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem).
Bu sözüyle hem müminler arasındaki en ufak bir ihtilaf ve kavganın kendisini nasıl derinden yaraladığını hem de Kadir gecesinin gizli kalmasında bir hikmet-i ilahiye bulunduğunu işaret ediyordu.
Asr-ı Saadet’te Kadir gecesi, Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastlamış ve daha sonra da Rasûl-ü Ekrem aleyhisselam onu Ramazan-ı Şerif'in son on gününde, tek gecelerde aramayı tavsiye buyurmuştu.
Bu gecenin kadrini bilenlere İlâhî varidat dolu dolu gelir, diyor kıymetli Hocamız… ‘Hem de ahirette müminlere mükâfat verilmesi ölçüsünde gelir. Bunları elde etmek için, Kadr'in kıymetini bilmek, semavî vericilerden yağan varidatı alabilmek için Kadir Gecesi'ni bir alıcı gibi kullanabilmeye bağlıdır. Bu gecede, insan melekî yanının inkişafıyla, meleklerle şu veya bu şekilde temasa da geçebilir.’ (Fasıldan Fasıla-3)
Bir ehl-i tahkikten Kadir Gecesi ile ilgili şöyle bir değerlendirme duyduğunu da aktararak bu gece hakkında çok önemli bilgiler paylaşıyor Büyüğümüz:
‘Bu zat derdi ki, meselâ birinin malını yemişsiniz, birine sövmüşsünüz ya da birinin gıybetini etmiş, çekiştirmişsiniz. Bütün bunların karşılığını ötede sizin sevabınızdan alır, ona verirler. Ancak bu verilecek şeyler, sizin yaptığınız şeylerden verilir; fazlî olan, yani Allah'ın (celle celâluhu) size fazlından verdiği şeylerden verilmez.’ (FGülen, Kadir Gecesi)
Yani, eğer Cenâb-ı Hak bir gecede size seksen küsur senelik bir sevap vermişse, seksen bin adama borcunuz da olsa, eğer sizin sadece o geceniz varsa, yine de Yüce Allah fazlî surette verdiği o seksen seneden bir şey eksiltmez, o tamamen size kalır...
Bu Ramazan’ın içinde kadrini bildiğimiz, takdir ettiğimiz, ona karşı kadirşinas davrandığımız Leyle-i Kadr… Bugün onun manevi ikliminde bulunuyoruz. "Allah Teala Hazretleri diyor ki:
'Ben, kulumun hakkımdaki zannı üzereyim..." (Buharî, Tevhid; Müslim, Zikr 2)
İşte, Ramazan’ın 27. Gecesi…Bu geceyi Kadir Gecesi zann ediyoruz Ya Rabbi! Bizi bu zannımızda hüsrana uğratma!
Bu zanla Kadir Gecesi bağrını açmış duruyor önümüzde:
‘Ben bağrımı açtım size… bari siz de açın… açın ve üveykler gibi şahlanın. Bu uçuşla Allah’a ulaşacaksınız, Resûlullah’la buluşacaksınız… Sürprizler iki adım ötede sizi bekliyor. Melekler mahallenizde, sokakların başında… ve kapınızda davet edilmeyi bekliyorlar dünyaya kapattığınız evinize… tertemiz, pırıl pırıl halleriyle evinizin misafirleri olmak istiyorlar. ‘SELAM’ diyecekler size…
Her türlü mihnet ve meşakkatten, sıkıntı ve darlıktan, zulmün tazyikinden, dalaletin boğuculuğundan kurtuluş olsun size… Emnü emana eresiniz diyerek SELAM diyecekler size…’
‘Tenezzelul melâiketu ver rûhu fîhâ bi izni rabbihim min kulli emr.
SELAMUN hiye hattâ matlaıl fecr.’ (Kadir Suresi, 4-5)
Gecenin karanlığını yaşayan bizlere de Rabbim aydınlık bir şafak nasip etsin.
Yeni bir şafak sökünceye kadar Melekler bize ‘SELAM’ diyecekler. Geceyi iyi değerlendirmişsek öteye bir adım daha atacağız… Meleklerin selamıyla karşılaştığımız yamaçların ötesinde bir adım daha atmış olacağız… Yeni bir ses, yeni bir nefes duyacağız. Cennet kapıları ardına kadar açılacak:
‘Selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn’ (Zümer S, 73)
"Selâm olsun sizlere, ne mutlu size! Haydi, ebediyyen kalmak üzere, giriniz oraya!"
Böyle bir gece yaşıyoruz… O geceye soluklarımızı kattıysak, mızrabımızı iniltiyle:
‘Allah’ım Senin için vuruyorum’ dediysek ve ikinci defa elimizi kaldırıp mızrapla bamteline dokunmak üzere hazırlanıyorsak seksen üç küsur senelik bir ömür hazır bizim için. Bu ömrü yakalarsak:
‘Selâmun aleykum tıbtum fedhulûhâ hâlidîn’ (Zümer S, 73) "Selâm olsun sizlere, ne mutlu size! Haydi, ebediyyen kalmak üzere, giriniz oraya!" sadasına nail oluruz inşallah…***
Bütün bunların yanı sıra, Ramazan ayı, özellikle de final gecesi olan Kadir Gecesi... samimi Hizmet insanları için apayrı bir önem arz etmekte.
Dünyanın bencillikle, zulüm ve kibirle savrulduğu günümüzde hiç kimsenin yapmadığı, yapamayacağı işleri, Allah (celle celâluhu) hizmet insanlarına yaptırıyor. Onlar sadece Ramazan ayını değil, âdeta bütün ömürlerini insanlığın huzur ve bekası için mücadele ile bir dantelâ gibi örüyorlar. Bu açıdan da eğer Ramazan ayı ihlâslı bir insana seksen senelik ömür kazandırıyorsa, herhâlde onlarınki bunu kat kat fazlasıyla aşacaktır.
Hasılı, ahirette olduğu gibi dünyada da Allah'ın rahmetinin sonsuz olduğu bir kısım dakikalar, saatler, günler ve haftalar vardır ki, o vakitlerde Allah liyakatlere bakmaz.
İşte o zaman yapılan bir haseneye milyon sevap birden verebilir. "Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır" (Kadir Sûresi, 97/3) denirken, işte onun böyle bir ulûfe günü olduğu anlatılmaktadır.
O halde bu karlı geceyi kaçırmamak lazım… Zaten bahtiyar bir insan ebedi hayatı için bu ulufe gecesini kaçırmaz… dünya için âhireti unutmaz, âhiretini dünyaya feda etmez…
"Dünya madem fânidir. Hem madem ömür kısadır.
Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur.
Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır.
Hem madem dünya sahipsiz değil. Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakîm ve Kerîm bir müdebbiri var.
Hem madem ne iyilik ve ne fenalık, cezasız kalmayacaktır. Hem madem “Allah kimseye gücünden fazlasını yüklemez.” sırrınca, güç yetiremeyeceği vazifeler insana yüklenmemiştir.
Ve madem zararsız yol, zararlı yola tercih edilir.
Hem madem dünyadaki dostluklar ve rütbeler kabir kapısına kadardır."
"Elbette en bahtiyar odur ki: Dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telakki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin." (Mektubat, On Altıncı Mektup)
Rabbim bizleri bu şuurla Kadir gecesini idrak etmeye ve ondan tam istifadeye muvaffak eylesin! Amin Ya Muin…