Adana'da meydana gelen ve her açıdan birçok ihmali barındıran yangın felaketi sonrası ortaya çıkan durum net. Erdoğan ve AKP için yeni bir 'Allah'ın lütfu' gelişme söz konusu belki de.
Hizmet hareketine yakın kişilerin kurduğu yurtlara, okullara, işletmelere el koyan, kayyım adı altında gasp ekipleri gönderen AKP iktidarının hedefine bu sefer başka masumlar da girmek üzere. AKP politikalarına mesafeli duran Türkiye'de yaygın Süleyman Efendi cemaati de bu anlamda uzun süredir AKP ve Erdoğan'ın perde gerisindeki örtülü operasyonlarına zaten hedef oluyordu. Ancak yurt yangını sonrası sağdan soldan tam kadro saldırıya geçen grupların artık ortak bir söylemi var: Yurtlara devlet el koysun, cemaatler yurt, okul gibi hayır işlerinden uzak dursun.
'AMACIMIZ BİRKAÇ YIL İÇERİSİNDE...'
Bakın sadece bugün bazılarının yarım ağızla, bazılarının da doğrudan söylediği plan:
Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak:
“Devlet olarak Kozan’daki yurda çocuklar yerleştirilmiş ama aileler almış. Aslında onların yurdu, bunların yurdu diye bir şey de yok. Hepsini denetleyen devlet. Yine de Ak Parti burada bir karar alma ihtiyacı hissetmiş, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte yurt yapma görevi verilmiş. Bu yurtlar yapılıyor. Ancak aradaki ihtiyacı karşılamak için bir takım STK’lar yurtlar yapabiliyorlar, bunlar kullanılıyor. Bunları da devlet denetliyor. Amacımız birkaç yıl içerisinde Türkiye’deki bütün yurtların devlet tarafından yapılan yurtlar olmasıdır. Bunu hedefliyoruz”
'CEMAATLER, OKUL YURT İŞİNDEN ÇIKSIN'
Karar Gazetesi Genel yayın yönetmeni İbrahim Kiras:
''Dini cemaatlere yönelik kategorik bir karşıtlığımın olmadığını yazılarımı takip edenler bilir. Ama bir cemaatin veya tarikatın banka sahibi olması, şirketler kurup işletmesi ve holding gibi yönetilmesi bu işin özüne ne kadar uygun diye düşünmek de lazım. Öğrenci yurtları için de aynı şey geçerli.
Belki şunu diyen olabilir: Geçmişte dinî eğitim kısıtlıydı, cemaatler o ihtiyacın karşılanması için kendi asli görevlerinden fedakârlık yapıp bu sahalarda hizmet vermeye yöneldiler; bunun için özel okullar ve öğrenci yurtları kurup işlettiler. Kuran kurslarının ve imam hatip okullarının yaygınlaşması belli başlı cemaatlerin gayretleriyle mümkün oldu zaten… Bunlar doğru ama din eğitiminin ve kurumlarının yaygınlaşmasının daha 1946’dan itibaren halkın taleplerini göz önüne almak durumundaki siyasetçiler eliyle gerçekleştiği ve bugüne kadar aşama aşama geliştiği de doğru. Hatta geçmişte din eğitiminin yetersizliğinden yakınan toplumun bugün “her okulun imam hatip yapılması” aşırılığından da rahatsızlık duymaya başladığı malum.
Ne olursa olsun, bugün devlet din eğitimini tam da halkın çoğunluğunun istediği ölçüde karşılar hale gelmiş bulunuyor. İkincisi, özellikle FETÖ deneyiminin ardından taşradan büyük şehirlere gelen öğrencilerin barınma ihtiyacının karşılanması konusu bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın inisiyatifiyle bir devlet politikası olarak ele alınmış bulunuyor. Bu doğrultuda hızla öğrenci yurtları inşa ediliyor. Hizmet sahası münhasıran eğitim olan sivil vakıflar ve dernekler de bu konudaki çalışmalarında destek ve teşvik görüyor.
İşte bu ortamda dini cemaatlerin artık kendi asli hizmet sahalarına dönüp okul ve yurt işletmeciliği gibi görevleri devlete veya hizmet sahalarının sınırı belli olan ilgili sivil toplum kuruluşlarına terk etmeleri beklenmeli.''
'CEMAAT YURTLARI KAMULAŞTIRILSIN'
Aydınlık Gazetesi manşeti:
Hepsi yasadışı, cemaat yurtları kamulaştırılsın
TSK'nın irticai faaliyet olarak 2002 yılında Süleyman Efendi cemaati hakkında hazırladığı raporun haberleştirildiği manşette ''Hepsi yasadışı, cemaat yurtları kamulaştırılsın'' başlığı dikkati çekiyor. İç sayfada Eğitim-İş Genel Merkez Delegesi ve öğretmen Ayla Uğur'dan röportaj alan gazete, yurdun yönetmeliğe aykırı olduğunu yazdı. İlk ve ortaokul seviyesinde çocukların yurtta barınamayacağını yazan gazete Benzer cemaat yurtlarının kapatılması veya kamulaştırılması gerektiğini iddia etti.
'Tüm cemaatlerin kökünü kazıyacağız' söyleminin uzantısı görülen uygulama girişimine şu aşamada Türkiye'de karşı çıkabilecek ne yazık ki bir yayın organı, sosyal grup ya da siyasi parti bulunmuyor.
Orhan Gür / Samanyolu Haber