Moderatörlüğünü Prof. Dr. Mehmet Ateş’in yaptığı programda tarihçi Jon Pahl tarafından yazılan Hocaefendi’nin biyografisini Yunanca'da yayınlayan Papazisis Yayınları'nın Yöneticisi Katerina Markou, İyonya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümün akademisyenlerinden Sotiris Livas, yazar-çevirmen Persa Koumuçi, Barış Köprüleri Derneği Başkanı Avukat Anthimos Sideris ve genç avukat Lia Migadaki, Hocaefendi ile ilgili izlenimlerini ve Hizmet Hareketi hakkında konuştular.
İki yıl önce Hocaefendi’yi Pensilvanya'daki evinde ziyaret eden, aynı zamanda eski milletvekili olan Katerina Markou, ilk izlenimleri hakkında şunları söyledi:
"Ben görüşmeye gittiğimde 84 yaşındaydı. O dönemde Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde çok fazla gerginlik vardı, Türkiye'de seçimlere birkaç ay kalmıştı ve Gülen bu konuda açıklamalar yapmıştı. Onu ziyaret ettiğimde sakin ve misafirperver bir insan gördüm. Bu çağdaki tüm büyük adamlar gibi basit ve mütevazıydı. Zamanın izlerini taşıyan, net bir ruha sahipti.
Gerçek şu ki, bu görüşme beni kaygılandırmıştı. ABD'ye giderken stresli ve endişeliydim. Gülen hakkında hem iyi hem de kötü çok şey duymuştum ama ne yazık ki kötü bizi daha çok etkiliyor. Evde oğlumla konuşurken bir yandan Rum ve Hıristiyan Ortodoks olduğumu, diğer yanda ABD'de yaşayan dünyaca ünlü bir Müslüman'ın evine gideceğimi düşünüyordum. Kesinlikle sıradan bir Müslüman ve sıradan bir Türk değildi. Üstelik bu insan, Türk devletinin 1 numaralı terörist ilan ettiği kişiydi. Ama tanıştığımızda tüm kaygılarım bitti.
Karşımda demokrasiyi savunan, Avrupa ile yakınlaşmaya inanan ve Batılı insan hakları anlayışından yana olan bir Müslüman din adamı gördüm. Bu adam aynı zamanda görüşlerinden dolayı zulme uğrayan bir insandı. Sadece kendisi değil, bugün burada olan sizin gibi onu takip edenler de zulme uğramıştı...
Gülen bana göre, kendi hayatını bir kenara bıraktı ve zayıf ve küçümsenen insanlara mücadele gücü verdi. Ayrıca dünya çapında milyonlarca insanın kalbine dokunmayı başardı. Dindar bir adamdı ama inancı modern dünyanın ilerici değerleriyle çelişmiyordu. Biyografisinde her türlü aşırı şiddet eylemini nasıl kınadığını, demokrasiden açıkça bahsettiğini, totaliter rejimlere inanmadığını, zenginliğin dağılımından, ırka ve renge dayalı ayrımcılığın olmadığı bir dünyadan bahsediyordu. Özgürlüklere, inanca, sevgiye, eğitime, diyaloğa ve bildiğimizden farklı olana saygıya inandığını da gördüm. Hepinize en derin başsağlığı dileklerimi sunuyor, öğrettiği ilke ve değerlerin hayatınız boyunca size yol göstermesini diliyorum. Son olarak hepinizin Türk milletiyle kalıcı bir dostluk ve iyi komşuluk köprüsü kurmanızı diliyorum."
İyonya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Sayın Sotiris Livas ise, yazdığı makalelerden bahsetti:
"Gerçek şu ki, birkaç gün önce bir gazetede Fethullah Gülen ve Hizmet Hareketi hakkında 'Fethullah Gülen'in Dönüşümü' başlıklı bir makale yazdım. Bu makalenin başında komplo teorilerinden bahsediyorum. Gülen ve Hizmet Hareketi hakkında pek çok komplo teorisi var ve benim söylemek istediğim, özellikle Yunanistan'da daha derine inmemiz, komplo teorisini bırakıp anlamaya çalışmamız gerektiğidir. Gülen'i anlamak, Hizmet'in başlangıcını anlamak ve tabii ki Hizmet Hareketi ile de bağlantılı olan Türkiye'nin tarihsel gelişimini anlamak. İkinci unsur ise Hizmet Hareketi'yle ilişkili olan, Hizmet Hareketi'ne yakın olan çoğu insanın atfettiği bu özelliktir, eğer onlara Gülen'i tek kelimeyle nasıl tanımlayacaklarını sorarsanız, çoğu şöyle diyecektir: "köprü kurucu". Bir köprü. Ve elbette bu alakasız değil, işaret barış köprüleri ve bu tam da Gülen'in "köprü kurucu", dindar ve laik Türkiye arasında köprü olan bir adam olarak karakteriyle ilgili, Kıyılar ile iç bölgeler arasında, İzmir ile İstanbul ve Anadolu arasında, halk ile iktidar arasında, bilim ile din arasında, mistisizm ile pratik arasında. Üçüncü unsur ise, başlıkta bahsettiğim birçok dönüşümle ilgili, Gülen'in hayatı boyunca gerçekten çok değişmiş olması. Kendisi değişti, görüşleri değişti, yerelden, Erzurum ve İzmir'den, ulusaldan, tüm Türkiye'ye sürekli geçişler, dönüşümler yaşıyoruz. Ve sonra uluslararası: Orta Asya, Güneydoğu Asya, Afrika, Amerika, Avrupa ve nihayetinde tamamen ayrılıyor, küresel olana, evrensel olana. Hayatının sonunda Müslümanları değil, tüm dünyayı, tüm insanlığı hedefleyen bir adam."
Fethullah Gülen'in Sevgi ve Hoşgörü kitabını 12 yıl önce Yunancaya çeviren Persa Koumuçi de Hocaefendi hakkındaki düşüncelerini şöyle anlattı:
"İtiraf etmeliyim ki kocaman bir kitaptı ve bitirebileceğimden emin değildim. Oldukça stresliydim. Ama okudukça insanı ve sevgiyi merkeze alan düşüncelerinden etkilendim. Elbette kitapta 'sevgi' kelimesi çok fazla tekrarlanıyor ve aslında Gülen'in savunduğu temel değere işaret ediyor. Her şey oradan akar ve her şeye sevgi hakim olur, çünkü sevgi olmadan diğer tüm değerlere ne huzur, ne barış ne de hiçbir şey sahip olabiliriz.
Kitap ilerledikçe kendimi tamamen onun görüşleriyle özdeşleştirdim. Size şunu söylemeliyim ki ben Müslüman bir ülkede doğmuş bir insandım, Mısır'da doğdum, orada büyüdüm ve Mısır'ı erken terk eden diğer çocuklara göre çok ileri yaşta ayrıldım. Arap Üniversitesindeki eğitimimin ardından ayrıldım. Çok önemsediğim çeşitlilik, kültürlerarası diyalog, karşıdaki insana nasıl yaklaşmam gerektiği, başka bir yerde kendimi nasıl yabancı hissetmemem gerektiği üzerinde her zaman kafa yorardım ama Yunanistan'a geldiğimde bunlar neredeyse hiç bilinmeyen konulardı. Gülen'in kitabı elime geçtiğinde, her zaman iletişim kurmak istediğim dili konuşan birini bulduğum için çok heyecanlandım. Hoşgörü dili değil, çünkü bugün kitap tercüme edilseydi "hoşgörü" kelimesi kullanılmazdı. Başka bir kelime kullanırlardı. Çünkü Gülen hoşgörüden bahsetmiyor. Ondan çok daha fazlasını anlatıyor. Kabulden, sevgiden, şefkatten, dayanışmadan, farklı kültürden veya farklı dinden insanlar arasındaki barıştan bahsediyor. Küçüklüğümden beri beni ilgilendiren tüm bunları söylüyordu. Yani bir üstat bulmuştum. Tanıdıkça hayranlığım artan bir ustaydı. Çok büyük fikir insanları, devrimciler bu dünyadan gelip geçmiştir fakat Gülen gibi bu kadar çok insanı, direk etkileyen ve söylediklerinin takipçileri tarafından hayata geçirilmesi beni çok etkiledi ve öğretilerini daha fazla sevmeme sebep oldu. İnsanlık için yeni bir dönem başlıyor. Umarım Gülen'in fikirleri daha geniş kitleler ulaşmaya devam eder."
Programda en etkili konuşmayı yapanlardan biri de Atina Barış Köprüleri Derneği Başkanı, avukat Anthimos Sideris'ti.
Mehmet Akif Ersoy ve Yunanlı ünlü şair Kavafis'in düşüncelerinin örtüştüğünü son dönemde tanıştığı Türkler sayesinde fark ettiğini söyleyen Sideris, "Mehmet Akif Ersoy'un 'Yürüdüğün yolun sonuna varıp varamayacağın önemli değildir, önemli olan o yolda yürümektir.' sözü beni çok etkiledi. Aynısını 1911 yılında bizim şairimiz Kavafis İthaki şiirinde söylemişti." dedi.
Sideris, "eğitimin nasıl ölçülebileceğini Hizmet sayesinde anladığını" ifade etti ve Hocaefendi’nin öğretileriyle Antik Yunan'dan bu yana inandıkları demokrasi değerlerinin ne kadar örtüştüğünü, Hizmet Hareketi’nin Antik Yunan'daki herkesin fikrini özgürce ifade ettiği şehir-devlet konseptini uyguladığını vurguladı:
"Herkesin fikrini özgürce ifade edebildiği bir yapı. Hizmet'in toplumun büyük bir kesiminde bu kadar karşılık görmesinin sebebi sanırım buydu. Bu yüzden de Türkiye'de önü kesildi. Hizmet'in hiçbir zaman devleti din ile yönetme niyeti yoktu.
Gülen ile görüştüğümüzde ona Platon'un felsefinden sorular sordum. Platon'un felsefine hakimdi ve çok derin bir insandı. O da temel olarak insanı ele alıyordu. Dikkatimi çeken şeylerden biri; ibadet ya da sohbet için bir araya gelindiğinde Gülen hiçbir zaman halkanın ortasına oturmuyordu, her zaman halkanın kenarında oturuyordu. Çünkü kendini merkezde değil, Hizmet'in bir parçası olarak görüyordu. O da sizden birisiydi. Hepiniz derin bir demokrasi duygusuna sahipsiniz, bu Hizmeti'i ileriye götürecek."
Arabulucu ve çözüm adamı. Metaforik olarak söyleyebileceğim bir şey var: Gülen iki kanatlı bir adamdı. Başka bir deyişle, din ve bilimi birleştiren bir adam. Gülen, birçok güzel karakteri bünyesinde barındıran çok boyutlu bir kişilik. Yaşadığı dönemin sorunlarına katkı sağlamaya çalışan bir liderdir. O, dünyevi yasalara uymayı İlahi Lütuf beklentisiyle birleştiren bir insandır.
Yunanlı bir doktor arkadaşım, Hocaefendi vefat ettiğinde bana bir mesaj yazdı. Konuşmamı bu mesajla bitirmek istiyorum: "Sevgili Mehmet, Üstad'ın kaybı için başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin. Dünyada dünya barışı için çalışan biri olarak tanınıyordu. Şimdi siz onun eserlerini miras aldınız." Umarım o miras için çaba sarf edebiliriz. Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim."