İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Esra Katıman, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu'nun olağanüstü çağrısıyla 14 Eylül 2015'te toplanan 28 AB devletinin mevcut 120 bin Suriyeli mülteciyi Avrupa içinde dağıtma konusunda uzlaşmaya varamadığını, çözümün havada kaldığını belirtti. Katıman, savaştan kaçarak yeni bir yaşam kurmaya çalışan Suriyeli göçmenlerin insanlık dramını değerlendirerek, AB'nin öncelikle tedbirleri arttırması, evrensel nitelikli kural olan yaşama hakkını, ulusal göçmen hukukunun önüne alıp birinci sıraya taşıması ve çözüm üretmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin, göç trafiğinin tam ortasında yer aldığına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Katıman, Birleşmiş Milletler (BM) rakamlarına göre denizyoluyla göçe kalkan 350 bin kişi olduğunu vurguladı. Katıman, 2014 yılında 4 bin 272 kişinin denizlerde göç sırasında yaşamını yitirdiğini, bu ölümlerin 3 bin 419'unun Akdeniz kıyılarında olduğunu ifade etti. Ölümlerin, kaçış sırasında ve dünyanın gözü önünde olduğunu aktaran Katıman, "Ölümlerin, dünyanın en refah ve güvenlikli kıtalarından birinin içinde ya da sınırlarında gerçekleşiyor olması, olayın bir insanlık dramı olarak nitelendirilme sebeplerini oluşturmaktadır. Türkiye, çoğu kişi için bir transit/geçiş ülkesidir. Kıyılarımızda meydana gelen son facia ile konu, pazartesi günü AB İçişleri bakanları olağanüstü toplantısının gündem maddesini oluşturdu. Avrupa ülkelerine artan sayıda göç hareketi var ama en önemlisi, içlerinde kadın ve küçük yaşta çocuklar da dahil ölüm olaylarının artmasıdır. Bu durum, Avrupa ülkelerini göç politikalarını gözden geçirmeye zorluyor. Avusturya-Almanya sınırına dayanmış on binlerce savaş mağduru sivil için çözüm üretmek zorundalar. Bu çözümün, sadece ülkelerini ilgilendiren yabancı politikaları dahilinde olmaması, yani, 'Kota mı koyalım? Hangi AB ülkesi ne kadar sığınmacı alsın?' ekseninde kalmaması gereklidir. Aksi halde Akdeniz'de ve sınırlardaki ölümlere bir çare bulunmuş olmayacaktır, çünkü savaş ve savaş koşulları devam ettiğinden göç de devam etmektedir ve edecektir." dedi.
Ölümlerin insanlar yola çıktıklarında görüldüğünü vurgulayan Esra Katıman, bu yolculukların, önceden ve olduğu sırada alınacak tedbirlerle önlenmesi gerektiğini kaydetti. AB Komisyonu'nun olağanüstü çağrısıyla 14 Eylül'de toplanan 28 devletin, mevcut 120 bin mülteciyi Avrupa içinde dağıtma konusunda uzlaşmaya varamadığını belirterek, "İç kota politikaları, mülteci kabul prosedürleri ve komisyona mülteci dağıtım yetkisi verilip verilmemesi, Almanya'nın Schengen kurallarına istisna getiren sınır kontrol uygulaması, sınır kapatma uygulamaları gibi bir dizi konu daha, AB Konseyi tarafından önerilecek Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ne kadar havada kalmış görünüyor. Uzlaşılan noktalar, Akdeniz'de kolluk kontrolü ve mülteci girişinin yoğun olduğu Yunanistan ve İtalya'da mülteci kayıt sisteminin iyileştirilmesi olmuştur. Konu, kota ve paylaşım üzerinde kilitlenmiştir. Diğer yandan Macaristan sınırlarını mültecilere kapatmış, Avusturya da Sırbistan sınır kontrollerini güçlendirmiştir. Oysa ki botlar her gün yola çıktığından, tedbirlerin acil ve bu ölümleri derhal önlemeye ilişkin olması gerekirdi." diye konuştu.
Denizde meydana gelen ölümlerin önüne geçmek gerektiğini belirten Katıman, şunları söyledi: "Arama ve kurtarma çalışmalarının en önemli kısmıbir facia oluşmadan alınacak tedbirlerle durumu önleyici amaçlı müdahalelerdir. Seyir güvenliği olmayan koşullarda kişilerin deniz yolculuğuna çıkmalarını önlemek, çıkılmışsa müdahale etmek, arama ve kurtarma faaliyetlerinin bir parçasıdır. AB'nin denize kıyısı olan tüm ülkelerinin, Türkiye de dahil Akdeniz'deki ölümleri durdurma sorumluluğu, insani sebeplerin yanısıra hukuksal nedenlerle de mevcuttur. 1979 tarihli, kısa adı SAR olan Deniz Arama ve Kurtarma Uluslararası Sözleşmesi, taraf devletlere, yardımın denizde güçlük içinde olan herkese durumundan, uyruğundan ve içinde bulunduğu koşullardan bağımsız olarak sağlanması borcu yüklemektedir. Uluslararası hukukta, bu sorumlulukla ilgili birçok kural bulunmaktadır. Evrensel nitelikli kural olan yaşama hakkı, ulusal göçmen hukukunun önüne alınmalıdır. İnsan ticaretine yol açan tüm unsurlar üzerinde yoğun denetim kurmak şarttır ama en önemlisi, bu göç yolu üzerinden çözüm üretmek gerekiyor." CİHAN