Ali Emir Pakkan / samanyoluhaber.com
Yılmaz Güney
1937 Adana’da fakir bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Okumaya yazmaya meraklıydı. 1955’de yazdığı bir öykü soruşturma konusu oldu. Komünizm propagandası yapmakla suçlandı.
1957’de Üniversite eğitimi için İstanbul’a geldi. Ünlü sinema yönetmeni Atıf Yılmaz ile tanıştı. Sinemaya adım attı.
27 Mayıs 1960 darbesi kendi hukukunu da getirmişti. 1955’de açılan dava 1961’de karara bağlandı. Bir öyküden 1.5 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı! Hapis sonrası Konya’ya sürgün edildi. Şehir dışına çıkması yasaktı. Her akşam polise imza veriyordu.
12 Mart’ta yolu yine mahkemelere ve hapse düştü. Mahir Çayan ve arkadaşların yardım ve yataklıkla suçlanıyordu. 10 yıl ağır hapis ve sürgüne mahkum edildi.
1974’teki genel afla çıktı.
Evlendi bir oğlu oldu. Sinemaya yeni bir soluk getirmişti ama hapis yakasını bırakmadı! Film çekimi için gittiği Siverek’te gazinoda tartıştığı savcıyı vurdu. Cinayetten tutuklandı. 1976’da biten mahkemeden 19 yıl hapis cezası çıktı.
Cezaevinde, senaryo çalışmalarına devam etti. Güney adlı bir dergi çıkardı. 12 Eylül 1980 darbecileri dergiyi kapattı. Yazılarından dolayı açılan 10 ayrı davada toplam 100 yıla yakın hapsi isteniyordu.
O gün “hükümete darbe darbe” suçu ihdas edilmemişti ama yine de tanıdık gelecek suçlamalar şöyleydi:
Milli duyguları zayıflatmak.
Halkı suç işlemeye teşvik etmek.
Suç sayılan fiilleri övmek.
Devletin içte ve dışta itibarını sarsmak.
12 Eylülcüler, filmlerini yasaklamış, toplatmış ve yakmıştı.
Ya zindanda çürüyecek ya da...
İzinli çıktığı Isparta cezaevine bir daha dönmedi. Kaş’tan Meis adasına oradan da İsviçre’ye kaçtı. Eşi ve çocukları ile Paris’te buluştu.
Vatan özlemi çekiyordu ama aynı zamanda kendisini bir dünya sinemacısı sayıyordu. Toplumsal sorunların konu edildiğini filmleri büyük ilgi gördü. Yol filmin senaryosu ile Cannes film festivalinde ödül aldı.
Dön çağrısına uymadığı için vatandaşlıktan çıkarıldı. (1993’te tekrar vatandaşlığa alındı!)
Hapishane ve sürgünde geçen zorlu hayat sağlığını bozmuştu. Kanser teşhisi ile hastaneye kaldırıldı ve bir daha çıkamadı. 9 Eylül 1984’te vefat etti.
1958’den 83’e 104 filmde başrol oynadı. 50 filmin senaryosunu kendi yazdı, 24 filmi yönetti. Uluslararası bir şöhrete kavuşmuştu.
Bugün toplumun farklı bir kesimi (Hizmet Hareketi) fikirleri ve inançlarından dolayı hapishanelerde, sürgünlerde bedel ödüyor.
Türkiye bu döngüden nasıl kurtulacak? 2019’un gündemi budur...