MALATYA (A.A) - Zirve Yayınevinde biri Alman uyruklu 3 kişinin
boğazının kesilerek öldürülmesi olayına ilişkin davanın 67. duruşmasında, gizli
tanık "Deniz Uygar" kod adıyla bilinirken kimliği deşifre olan İlker Çınar ifade
vermeye devam etti.
Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada Çınar, 2005 yılının ilk
aylarında Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesinin (TUSHAD) emriyle medya
saha çalışmasına başladığını savundu.
"(Eski Malatya Jandarma Alay Komutanı) Mehmet Ülgerin hazırladığı sahte
belgeleri" uzman çavuş Mehmet Çalışkan aracılığıyla Abdullah Atılgana
ulaştırdığını ileri süren Çınar, Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısanın Ülgerin
neden Atılgana belge gönderdiğini sorması üzerine, bu belgelerle diğer
istihbarat birimlerinin manipülasyonunun sağlandığını iddia etti. Çınar,
"Abdullah Atılgan, Levent Ercan Gelegen aracılığıyla diğer istihbarat birimlerini
manipüle ediyordu. Misyonerlerin teröristlerle işbirliği yaptığını söylüyordu. Bu
sahte belgeler Mersin ve Malatyadan Ankaraya da gönderiliyordu. Mehmet Çalışkan
da Atılgana ne götürdüğünü biliyordu. Hatta dava dosyasına konulan belgelerin
aynısı birebir Mehmet Çalışkanda da var, arşivlemektedir. Mehmet Çalışkanla
birlikte kamu kurum ve kuruluşlarında ve dershanelerdeki cemaat mensuplarını
fişledik" ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Kısanın, Atılganın Ülgeri tanıyıp tanımadığını sorusuna
Çınar, ikisinin tanıştırılmış olduğu yanıtını verdi. 2005 yılında TUSHADın
kendisinden yeşil kart almasını istediğini ileri süren Çınar, şunları kaydetti:
"Sanki misyonerlerden ayrılmışım, ekmeğe muhtaç olmama rağmen onların gerçek
yüzünü anlatmaya devam ediyormuşum izlenimi vermek amacıyla yeşil karta başvurmam
istendi ama ben sanıkların söylediği gibi yeşil karta muhtaç değildim. Her şeyden
önce Tarsusta bir çay bahçesi işletiyordum. Vergi mükellefiydim. Bir gazetenin
bölge temsilciliğini yapıyordum. Gazeteye abone yapıyor, bunun üzerinden prim
alıyordum. Sarı basın kartım vardı. Birkaç evi rahatlıkla geçindirecek gelire
sahiptim. Bir akademisyenin profesörlüğe yükselmek için hazırladığı, Hristiyan
teolojisi konulu tezine danışmanlık yapıyordum. Aç olsam önce karnımı doyurmam
gerekirdi."
Bir dergide köşe yazısı yazdığını, aynı derginin Tarsustaki temsilciliğini
yaptığını belirten Çınar, şöyle konuştu:
"Ön sözünü Mersin İl Müftüsünün yazdığı kitabım ayda bin adet satıyordu.
Sürekli misyonerliği anlatan konferanslar düzenliyorduk. Buralarda kitabım
satılıyor, ben imzalıyordum. Bazı belediyeler kitabımı toptan satın almıştı.
Parasını bana peşin ödemişlerdi. Okullara fotokopi hizmeti veriyordum. Antep
usulü baklava imalathanem vardı. Siyasi Misyonerliğe Karşı Güç Birliği Derneğini
kurmuştum, genel başkanıydım. İlk önce 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bu
derneği kurduğum için bana tebrik yazısı gönderdi. Bu gelir kaynaklarımın
belgelerini ibraz ediyorum. Çok sayıda kişinin işe girmesi için referans oldum.
Sanıklar TUSHADın varlığını kabul etmiyorlar. Ben TUSHADdan aldığım 2 bin lira
maaşı söylemiyorum bile."
Çınar, yeşil kartının daha sonra Emekli Sandığı iştirakçisi olması nedeniyle
iptal edildiğini söyledi.
Maddi açıdan sıkıntılı günler geçirdiğini aktaran Çınar, "Tanık korumaya
alındıktan sonra kitaplarımı köydeki evin deposuna götürdüm. Evimdeki eşyalarımı
dağıttım. Hayat tüm sevdiklerime ve aileme zehir oldu. Tanıdığım tüm kişilerle
irtibatım koptu. Annemle bile görüşemiyorum. Ticaretimden dolayı 150 bin lira
alacağım var, alamıyorum çünkü deşifre oldum. Bulunduğum yerden ayrılmak zorunda
kaldım. Zor günler geçiriyorum ama ifadelerimi değiştirmiyorum" diye konuştu.
-"Devletin gizli bilgilerini bir sivile vermiştir"
Rahip Santoro cinayeti işlenmeden önce kendisini Binbaşı Levent Toz isimli
bir kişinin aradığını, bu kişinin ikinci aramasındaysa kendisini Sedat Toz olarak
tanıttığını ileri süren Çınar, "Benden Trabzonda misyonerlere karşı çalışma
yapıp yapamayacağımı sordu. Bunun için TUSHADdan talimat bekledim, gelmeyince bu
kişiye kendisiyle çalışma yapamayacağımı belirttim" iddiasında bulundu.
Tutuklu sanık emekli Orgeneral Hurşit Tolonun kendisinden 2006 yılında
Ülgerle Malatyaya dönük çalışma yapmasını istediğini ileri süren Çınar,
Tolonun aynı dönemde emekli olmasına karşılık bir Malatya ziyaretinde 2. Ordu
Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız tarafından törenle karşılandığını belirtti. Eski
Malatya Jandarma Alay Komutanı Ülgerin bir brifing vereceğini, bu brifingin
hazırlanmasında Ülgere yardım etmesi için kendisine talimat verildiğini savunan
Çınar, brifingin içeriğini bilmediğini iddia etti. 20 Kasım 2006 tarihinde
tutuklu sanıklar Ruhi Abat ve Atılganın Tarsusa gelerek kendisiyle görüştüğünü
öne süren Çınar, "Ertesi gün Abat ve Atılgan, yanlarında Murat Göktürkle tekrar
geldi. Burada Ruhi Abat bana brifingin ana maddesinin misyonerlerin Sakız
adasında toplanması olduğunu söyledi. İki günlük bu ziyaretler sırasında Ruhi
Abat, Abdullah Atılganın evinde kaldı. Ruhi Abat, Atılgandan Kayra Yayıneviyle
ilgili bilgileri almış. Atılgan, devletin gizli bilgilerini Ruhi Abata, bir
sivile vermiştir" ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Kısanın Ruhi Abatın kayınvalidesini almak üzere Tarsusa
gittiği yönünde ifadeleri bulunduğunu hatırlatması üzerine Çınar, "Onun kaynanası
Konya Ereğlidedir. Ben de gittim, biliyorum. Mersinde ne işi var- Sadece
Adanada baldızları oturur. Oraya gidecekse neden Mersine geldi" dedi.
Çınar, Ruhi Abatın kendisine verilen bilgi ve belgeler konusunda mahkemeyi
manipüle ettiğini, aldığı belgelerin kime ait olduğu konusunda doğru
söylemediğini savundu.
Malatya Jandarma Alay Komutanlığının tutuklu sanık Murat Göktürkü Valilik
onayıyla Mersine gönderdiğini ileri süren Çınar, "Ruhi Abat da mı Valilik
oluruyla gönderildi" iddiasında bulundu.
Muhabir: Yeter Erdine / Tuba Karahan
Yayıncı: Cemal Coşkun