ERZURUM (A.A) - Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Birbirimizden
farklı olabiliriz ve olmalıyız ama birbirimize saygı göstereceğiz, birbirimizin
inançlarına ve yaşam biçimlerine saygı göstereceğiz dedi.
Akdağ, Atatürk Üniversitesi Kültür Merkezinde yapılan Türkiye Öğrenci
Konseyi 2. Olağan Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada, öğrencilere
tavsiyelerde bulundu.
Size bir itirafta bulunayım. Ben 53 yaşına geldim. Fakat insan bu 20li
yaşlarını hiç terk etmiyor biliyor musunuz- diyen Akdağ, şöyle devam etti:
O 20li yaşların hatırası sanki dün gibi ve biz de hiç 50 yaşın üstüne
falan gelmişiz gibi gelmiyor. İnsanın gönlü, zihni bu sizin bulunduğunuz yaşları
çok sevdiği için o yaşların hatırası o kadar canlı kalıyor ki ondan sonra geçen
yıllar çabucak geçivermiş fakat o gençlik yılları sanki yaşanıyor gibi geliyor
insana. Şu an sizin içinizde bunu hissediyorum.
Akdağ, gençliğe büyük önem verdiklerinin altını çizerek, Gençlik bizim
geleceğimizdir. Yalnız bu geleceği beklemeyin arkadaşlar. Gelecekte bir şeyler
yapacağız. Hazırlıyoruz, kendimizi hazırlayalım. Hayır. Bütün karar süreçlerinde,
ülkenin yönetimiyle ilgili bütün karar süreçlerinde, ülkenin huzuruyla ilgili
bütün süreçlerde siz bugünden yer almalısınız. Doğrudan doğruya meselenin içinde
olun diye konuştu.
Kişilerin birbirlerine saygı duydukları ölçüde işlerin kolaylaşacağını
anlatan Akdağ, şunları kaydetti:
Bu üniversite çatıları altında bu saygının ileri derecede yok edildiği
zamanlar oldu. Öğrencilerin birbirine karşı saygısızlığından bahsetmiyorum.
Devletin, otoritenin saygısızlığından bahsediyorum. Öğrencilere sen şöyle
giyinemezsin dendiği zamanlar oldu. Bundan çok değil 5-6 sene önce yine bir
üniversite kampüsünde bir salonda, bir kürsüde ben Sağlık Bakanı olarak yeter
artık nedir bu başörtüsü meselesi, neden insanların kılık kıyafetine
karışacakmışız- diye bir konuşma yaptığım için benim mensup olduğum partinin
kapatılmasına ilişkin açılan davanın gerekçeleri arasına bu konuşma sokuldu.
Şükürler olsun ki Türkiye bugün o günleri bayağı geride bıraktı. Az bir zaman
geçti ama o akıl tutulmasını büyük ölçüde geride bırakabildi.
Şimdi devlet kim oluyormuş da tabi şimdi böyle cümleleri basın mensupları
hemen dikkatle altını çizer başka bir tarafa çekebilirler. Cümlenin sonunun
gelmesi lütfen dikkatle takip edilsin diyen Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
Devlet kim oluyormuş da insanların kılık kıyafetine, inançlarına, nasıl
yaşayacağına zorlama getiriyormuş ya da devleti yönetenler, icrada olanlar,
mesela bakanlar ya da ne bileyim millet adına hükmeden mahkemeler nasıl oluyormuş
da insanlara nasıl giyineceklerini anlatıyorlarmış. Nasıl oldu da bu ülkede
yıllarca kılık kıyafetinden dolayı öğrenim hakkı engellenen insanlara mahkemeler
iyi ki engellemişsiniz, iyi yapmışsınız diye kararlar alabilirler. Hatta siz
engellemediğiniz için suçlusunuz diye yöneticiler hakkında da kararlar
alabilirler. Böyle olursa birlik beraberlik nasıl olacak. Bir örnek üzerinden
gidiyorum ama dolayısıyla hoşgörü değil saygı.
-Herkesin birbirine saygı göstermesi durumunda birlik ve beraberlik
kuvvetlenecek-
Akdağ, en başta devlet ve devleti yönetenler olmak üzere herkesin birbirine
saygı göstermesi durumunda birlik ve beraberliğin kuvvetleneceğini belirterek,
konuşmasına şöyle devam etti:
Birbirimizden farklı olabiliriz ve olmalıyız ama birbirimize saygı
göstereceğiz. Birbirimizin inançlarına ve yaşam biçimlerine saygı göstereceğiz.
Elinize silah alır da bir hastanede güvenliği sağlamak için orada bulunan 3 aylık
bir bebeği olan bir polis memurunu arkasından, kalleşçe, şerefsizce yaklaşırsak
ona bir kurşun sıkar ve hayatına kastederseniz o şahadet mertebesine ulaşır ama
siz hiçbir zaman birlikten beraberlikten insanlıktan bahsedemezsiniz. Bunu
yapanların bahsedemeyeceği ortada da bir şekilde arkadan arkaya adeta teşvik
edercesine ya da haklı sebepler bularak, bir anlamda haklılıkları varmışcasına
yazanlar, çizenler, yorumlayanlar, siyaset yapanlar asıl işin tehlikeli tarafı
burada.
İşin tehlikeli tarafının dağa çıkan, kandırılan genç delikanlıda arandığına
dikkati çeken Akdağ, şunları söyledi:
Ama asıl işin tehlikeli tarafı onu oraya çıkaranda, bunun sanki haklı bir
gerekçeyle yapılmış olduğunu iddia edende. Çünkü şükürler olsun Türkiyede biraz
önce bahsettiğime benzer farklı zulüm davranışları artık yok ki. Hiçbir zaman
şiddetin haklı bir tarafı olamazdı, gerçekten olamaz. Ama geçmiş yıllarda 90lı
yılların Türkiyesi çok karanlık bir ortamdı. Faili meçhuller, işkenceler,
hukukun çiğnenmesi gibi hususlarla karşılaşılabiliyordu. Hepimizin kafasını
karıştıran bir ortam vardı. Bugün Türkiyede böyle bir şey yok ki bir ırk
temeline dayalı olarak Ben hak arıyorum onun için de insanları öldürüyorum.
Çocukları, bebekleri, hamile kadınları bile öldürmekten çekinmiyorum, ben hak
arıyorum ifadesinin düşüncesinin hiçbir haklılığı olamaz.
-Bireysel özgürlük-
Bakan Akdağ, bireysel özgürlüğe sahip çıkmanın önemine değinerek, Bireysel
özgürlüğe sahip çıkma konusunda da birbirinize destek olmanız gerekmekte dedi.
Bir üniversitede, bir öğrencinin özgürlüğünün engellenme çabası içerisine
girilmesi durumunda, buna bütün öğrenci konseylerinin topyekun karşı çıkması
gerektiğini anlatan Akdağ, şöyle devam etti:
Ama bu özgürlük alanı neyse ne fark etmez. Sizin kafa yapınıza uymayan bir
alan olabilir, yine o özgürlüğe sahip çıkın. Ama şiddetle, başkalarının hakkına
halel getirecek şekilde yapacak olanlara da hep birlikte karşı çıkmalıyız. Şiddet
bir özgürlük alanı olamaz. Başkasının hakkını ihlal etmiş oluyorsunuz. Şunu
özellikle ifade etmek istiyorum. Hangi bölümde okursanız okuyun toplumun
değerlerine sahip çıkmaya çalışın. Hayatınızı da bir kampüsün içine hapsetmeyin.
Hapsetmediğinizi de biliyorum. Üniversiteler bu anlamda biraz riskli alanlardır.
Öğrenci için de bazen böyle olabilir öğretim üyeleri için de böyle olabilir.
-Bakan Akdağdan öğrencilere kitap tavsiyesi-
Akdağ, öğrencilere, Finlandiyada geçen olayları anlatan Beyaz zambaklar
ülkesinde isimli kitabı okumalarını tavsiye etti.
Kitabın küçük hacimli ve müthiş ders veren bir kitap olduğunu ifade eden
Akdağ, Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Finlandiyalı aydınların yüzyılın başında
nasıl bir bataklıklar ülkesi ve nasıl bir buzullar ülkesi olan Finlandiyada,
nasıl kendi halklarının önüne düşerek, bir aydınlanma hareketini başlattığını bu
kitapta göreceksiniz. Şükürler olsun bugünün Türkiyesi o günün Finlandiyasından
çok çok ilerde ama hepimize düşen önemli görevler vardır. Bizler sizlere
güveniyoruz diye konuştu.
Daha sonra Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hikmet Koçak tarafından
Bakan Akdağa, üniversitelerinin kuruluşunun 55. yılı anısına plaket sunuldu.
Muhabir: Muharrem Aksakallı
Yayıncı: Emine Konuk